37. Bölüm: BELKİ DE BİRAZ ZAMANA İHTİYACIMIZ VARDIR...

70 5 4
                                    

2 Hafta Sonra

     Midemdeki bulantıyla yüzümü buruşturdum. Bu aralar çok fazla midem bulanıyordu. Bazen başım da dönüyordu. Sanırım hasta olmuştum.  Son olanlardan etkilenmiş olmalıydım. Annem beni yemeğe çağırınca ayaklandım. "Kızım, hadi gel ıspanak yaptım!" Ispanağı duyduğum anda midem tekrar bulanmaya başladı. Şiddetli bir kusma isteğiyle elimi ağzıma götürdüm. Lavaboya koşarken öğürmemek için zor duruyordum. Bir elim midemde, bir elim agzımda lavaboya girip kapıyı kapattım ve klozete eğilip kusmaya başladım. "Asila! Ne oluyor, iyi misin?" Annem öğürme seslerimi duyup gelmiş olmalıydı. "İyiyim, midem bulandı biraz!" diye yanıtladım onu. "Tamam, hadi elini yüzünü yıka, gel." Annemin ayak seslerinden mutfağa döndüğünü anladım. Bir süre duvara yaslanıp cenin pozisyonu aldım. Midemdeki bulantı hafiflediğinde yavaşça kalktım ve yüzümü yıkayıp lavabodan çıktım. Mutfağa girmemle aldığım koku bende yeniden kusma isteği uyandırdı. Zor da olsa bu isteğimi bastırdım. "Anne, ben yemeyeceğim." dedim. Annem şaşkınlıkla bana baktı. "Kızım sabahtan beri açsın, nasıl yemeyeceksin?" Omuz silktim. "Canım istemiyor." Annem sabır dileni ve yemeğine devam etti. Ben de hemen odama gidip kendimi yatağıma attım.

Alya'yı görüntülü aramaya karar verdim. Telefon ikinci çalışında açıldı. "Alo!" Kocaman gülümsedim. "Alo!" "Nasılsın kanki?" diye Alya neşeyle şakıdı. "İyiyim, sen?" "İyi ben de." "Ee, ne var, ne yok?" Alya ofladı ve konuşmaya başladı. "Ya şu Baran Taşkın bana sardı ya!" Ne, Baran mı? Baran Alya'ya mı yürüyordu? Büyük bir kahkaha patlattım. "Baran iyi çocuktur ya, seversin." dedim. Alya tüm olayları biliyordu ve dolayısıyla Baran'ı tanıdığımı da biliyordu. "Ay yok, yavşak herifin teki!" Söylediğiyle bir kahkaha daha patlattım. Gerçekten de Baran biraz yavşaktı. Alya'ya yürümesine şaşırmamalıydım. Alya da güzel kızdı. Bir gören dönüp tekrar bakardı Alya'ya. "Ee, senden ne haber?" dedi Alya. "Ya bu aralar çok mide bulantım var. Başım da dönüyor. Hatta bazı kokular bile midemi bulandırıyor." "Kızım hamilelerde oluyor bunlar." dedi Alya. "Of, kızım mal mısın ya?" diye sordum stresle. "Ya ciddiyim. Sen hiç Alper ile birlikte oldun mu?" Sorusuyla dudaklarımı dişlemeye başladım. Annem ve abimin duyup duyamayacağına bakıp duyamayacağına emin olduktan sonra yine de sessizce konuştum. "Sadece bir kere..." dedim tereddütle. Alya'nın gözleri kocaman açıldı. "Ne?" diye cırlayınca ses tonundan bir an korktum. "Kızım biz 18 yaşındayız daha, farkında mısın?" Alya beni küçük bir çocukmuşum gibi azarlayınca sıkkın bir nefes verdim. "Ya bir kereden bir şey olmaz ki." dedim ancak kendi dediğime kendim bile inanmıyordum. Olabilirdi ve benim yaşım daha çok küçüktü. "Kızım bunun bir keresi iki, keresi yok. Belli olmaz. Git, bir test yaptır." Alya'nın sanki hamileymişim gibi konuşması beni endişelendirmişti. Stresle dudaklarımı kemirdim. "Kızım, üşütmüşümdür ya..." Alye derin bir nefesi alıp verdi. "Kokuya hassas olduğunu söyledin, Asila. Bu normal değil." Daha da korkmaya başlamıştım. "Neyse kapatıyorum ben Alper arıyor." dedim ve kapattım. Yukarıda beliren Alper'in aramasını yanıtladım. "Asila?" Alper'in sesiyle derin bir nefes aldım. "Merhaba!" "Nasılsın, bayağıdır görüşemiyorduk." Onu haklı buluyorudum. İki haftadır sadece telefonda konuşabiliyorduk. Okullar açılmıştı ancak sınava az kaldığı için ve konular bittiği için kimse okula gitmiyordu ve çoğu kişi evde ders çalışıyordu. Ben de okula gitmeyenler arasındaydım ancak gitmememin tek sebebi şu lanet mide bulantımdı. Sürekli kusuyordum ve bu cidden sinir bozucu olmaya başlamıştı. Hamile olduğumu düşünmüyordum ancak Alya'nın dedikleri beni epey tedirgin etmişti. "İyi, hastayım biraz." Endişeli sesi hemen kulağımı doldurdu. "Neyin var?" "Biraz midem bulanıyor. Geçer yakında, merak etme." Derin bir nefes verdi. "Geliyorum." Telefon suratıma kapandı ve itiraz etmeme bile fırsat kalmadı.

Yaklaşık 10 dakika sonra kapı çaldı ve ben koşarak kapıyı açtım. Alper kapı pervazına yaslanmış halde bekliyordu. Beni görünce hemen duruşunu dikleştirdi ve beni baştan aşağı süzerek iyi olup olmadığımı kontrol etti. Gülerek kolunu tuttum. "İyiyim, sakin ol." Alper yavaşça başını salladı. "Alper?" Annemin sesiyle arkamı döndüm. "Hoş geldin oğlum! Geç içeri." Alper gülümseyerek ayakkabılarını çıkardı ve içeri girdi. "Hoş buldum." Biraz kenara çekilerek Alper'in geçmesine izin verdim. İçeri girip birlikte salonda oturduk. Annem de elinde bir tepsiyle yanımıza geldi. Bize birer bardak çay uzatıp yerine oturdu. "Nasılsın oğlum?" Alper hafif bir tebessümle cevapladı. "İyiyim, sağolun. Siz nasılsınız?" Annem ile Alper sohbet ederken ben hala Alper'in tebessümünde kaldım. Bu tebessümü diğer kızların yanında takınırsa fena kıskanırdım. Tüm kızları eriyip bitirecek türden bir tebessümdü bu. Bu tebessüm bana ait olmalıydı. "Eh, kızım, siz sevgiliymişsiniz galiba?" dedi annem büyük bir keyifle. "Evet," dedim. "Sevgiliyiz." Annem bir zafer kazanmışçasına sırıttı. "Alper gibi bir damat isterdim hep," diyince annem, Alper ile göz göze geldik. Alper gülmemek için zor duruyor gibiydi. Zorlukla gülümsedim. "Allah nasip etti sonunda." Anneme hayretle baktım. "Anne biz evlenmedik, farkındasın değil mi?" Annem omuz silkti. "Zamanı gelsin, o da olur. Hatta belki torunum bile olur ha?" Annemin söylediğiyle gülüşüm hızla solarken Alper ile göz göze geldik. O her şeyden habersiz, gayet mutlu görünüyordu. Anneme döndüm. "Bunlar için biraz erken." dedim. Annem beni takmayıp çayından bir yudum aldı.

Annem Alper'e ailesi hakkında sorular sorarken benim mideme feci bir bulantı peydah oldu. Hemen elimi karnıma götürüp hafifçe inledim. İkisinin de endişeli gözleri bana dönerken ben hemen yerimden kalktım. Alper de ayaklanırken ben hemen lavaboya doğru koşmaya başladım. Kapıyı kapatıp hemen klozete eğildim ve kusmaya başladım. Öyle bir kusuyordum ki sanki dünyayı yemişim. Sonunda yorgun düşüp kendimi duvar kenarında buldum. Cenin pozisyonunda bir süre bekledim. Kapı aniden açılınca başımı kaldırdım ve endişeyle içeri giren Alper'e baktım. Benim iyi olup olmadığımı tartıyor gibiydi. Yanıma eğilince yorgun düşmüş bedenimi kucaklamasına izin verdim.

Annemin bağırışları, Alper'in beni kucağında arabaya götürüp bindirmesi, hastaneye gidişimiz... Hepsi çok hızlı gerçekleşirken bilincim ne kapalıydı ne açık. Kusmaktan ve açlıktan bitkin düşmüştüm. Şimdi hastanede yapılan testlerin sonuçlarını bekliyorduk ve kolumdaki serumla bakışıyordum. "Alper, annem burada mı?" dedim güçsüz bir sesle yanımda oturan Alper'e. Başını olumsuz anlamda salladı. "Hayır, annen eve gitti. Zor ikna ettim ben bakarım diye." Güçlükle başımı salladım. Annemi eve göndermek epey zor olmuş olmalıydı.

Kapı tıklanıp içeri doktor girince bir süre Alper'e baktı. "Sizi dışarı alabilir miyim?" Alper şaşırsa da itiraz etmeden dışarı çıktı. O çıkıp ardından kapıyı kapatınca doktor bana yaklaşıp yatağımın yanındaki sandalyeye oturdu. Elinde birkaç dosya tutuyordu ve kırmızı olanı karıştırıp biraz inceledi. Bana baktı ve gülümsedi. "Tebrikler, anne oluyorsunuz." Anne oluyorsunuz, anne oluyorsunuz, anne oluyorsunuz... Doktor bir şeyler daha söyledi ancak uğultudan ibaretti. Şu an duyduğum bir cümle vardı. Kalbimi durdurmaya yetecek o cümle. "Anne oluyorsunuz..." Şu an çaresizliği iliklerime kadar hissediyordum. Doktor hafifçe koluma dokununa zorlukla yüzüne baktım. Afallamış yüz ifademe bakıp gülümsedi. "Hanımefendi, iyi misiniz?" Hayır doktor, hiç iyi değilim. Zorlukla yutkunup başımı salladım. "Dosyada gördüğüm kadarıyla henüz 18 yaşındasınız, doğru mu?" Gözümden süzülen yaşlarla başımı salladım. "Bakın, evli olmadığınızı da görüyorum. Bu, istemeden yapılmış bir bebek olabilir ya da başınıza çok farklı şeyler gelmiş olabilir, bilmiyorum. Ancak her türlü kararı verecek olan sizsiniz. Bebeği doğurmanızda hiçbir risk yok. İki haftalık hamilesiniz ve isterseniz aldırabilirsiniz, geç değil. Ancak bana sorarsanız biraz düşünün. Delikanlıyı dışarı çıkardım çünkü yakınlarınıza söyleyip söylememek de size kalmış. Düşünün, taşının; eğer bebeği aldırmak isterseniz sizi bir kadın doğum uzmanına yönlendirebilirim. Geçmiş olsun." dedi ve babacan bir gülümsemeyle bana bakıp odadan çıktı.

Başımdan aşağı kaynar sular dökülmüş gibiydi. Gözyaşlarım durmaksızın akmaya devam ediyordu. İçeri giren Alper beni görünce hızla yanıma geldi. "Ne oldu?" dedi endişeyle. Gözlerimi sildim. "Bir şey yok." Alper inanmaz bir bakış attı. "Hüngür hüngür ağlıyorsun Asila, nasıl bir şey yok?" Omuz silktim. "Canım yandığı için ağladım." diye saçma bir bahane attım ortaya. Alper gülümsedi. "Sen canın yandığı için ağlamazsın Asila. Söyle bana, neyin var?" Ofladım. Beni tanıması bazen sinir bozucu olabiliyordu. Şu anda ona söylemem doğru olmazdı çünkü bir karar vermemiştim. "Cidden iyiyim." dedim ve inanması için zorlukla gülümsedim. Onaylamaz bakışlar atsa da daha fazla üstelemedi. "Neyin varmış peki?" "Biraz üşütmüşüm. Dinlenirsem geçermiş." Başıyla onayladı ancak inanmadığı belliydi.

Alper beni eve getirdiğinde hemen odama geçtim. Anneme de üşütmüşüm diye geçiştirdim. Odamda, yatağımda, göz yaşlarımla düşünmeye koyuldum. Ne yapmalıydım. Alper'e söylemeli miydim? Nasıl bir tepki verirdi? Bir çocuk isteyeceğini zannetmiyordum. Ben de istediğimden emin değildim. Yaşım anne olmak için fazla gençti. Ancak yine de onu öldürmek... İçimden gelmiyordu. Alper'den bir parçayı taşıyor olmak bile bana mutluluk veriyordu. Bu çocuğu aldırmazsam ailemin tepkisi pek de iyi olmazdı ve bu da bana korku veriyordu. Elimi karnıma koydum ve konuştum "Belki de biraz zamana ihtiyacımız vardır..."

KARANLIK LEKEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin