"Bir felaketin ortasında,
Karanlık bir sokakta;
Buldum ay ışığında,
Bir yakamozda seni..."
Alper, elleriyle gitarının tellerini adeta okşarken bana en güzel duygularıyla yazdığı şarkısını güzel sesiyle söylüyordu. Şarkının sözleriyle mest olmuştum. Nefes alamıyordum, yutkunamıyordum. Zaman adeta durmuştu benim için. Alper'in doğa üstü sesi beni büyülemeye devam ederken nutkum tutuldu. Şarkının çağrıştırdığı duygular çok güzeldi. Bende uyandırdığı his ise bambaşkaydı. Çünkü her bir kelimesi doğruydu. Biz bir felaketin ortasında bulmuştuk birbirimizi, o felaketten güzel bir gelecek yaratmaya çalışıyorduk. Gelecek olur mu bilmem ama en güzel aşkı inşa etmiştik. Ruhlarımız birbirine kenetlenmişti. Sımsıkı bağlı kalplerimiz vardı ve hep birbirimiz için atacaktı.
"Ben aşka inanmazdım,
Karışık bir adamdım
Soğuktaydım, kıştaydım;
Senden çok farklıydım...
Bir bakışınla aşka inandırdın
Sen yazdın, sıcaktın
Yağmurumda güneş açtın
Beki de diğer yarımdın..."
Şarkısını güzel bir tınıyla bitirince hayranlıkla ona baktım. Yeşil gözlerimin parladığına emindim. Hayatımda dinlediğim en anlamlı şarkıydı. Tamamen bizi anlatmıştı. Alper karışık bir adamdı ve sonunda benimle tanışmıştı. O karanlıktı, ben aydınlık. Onun yağmurunda güneş açmıştım. Şimdi bizim gökkuşağımızın devriydi, bizim devrimizdi. Alper'i inceledim. Biraz utanmış gibiydi. Sağ elini ensesine götürdü ve gözlerini kaçırdı. Normalde böyle şeyler yapmazdı ve bu yüzden garip hissediyor olmalıydı. "Bu..." Doğru kelimeyi bulmak için düşündüm ancak o an hislerimi tanımlayacak bir cümle yoktu. "Çok güzel olmuş... Bunu benim için yazmış olman daha da güzel ve... Alper, ne diyeceğimi bilemiyorum." Koyulaşmış bakışlarını bana çevirdi. "Bir şey deme. Hislerin kalbinde kalsın, kelimeler yalın olsa da olur." Alper' e ne olmuştu? Odun gibi Alper gitmiş de yerine okuldaki sözlü vermeyen gıcık edebiyatçı gelmiş gibiydi. "Alper sen Romeo falan mı yedin?" Alper dediğime güldü.
Tam bir şeyler söyleyecekken odanın kapısı pat diye açıldı ve Baran'ın sarhoş ama bir o kadar neşeli sesi duyuldu. "AŞKIM!" Zor yürüyen Baran içeriye sallana sallana girdi ve kendini Alper'in üzerine attı. Aklıma gelen tilkilikle telefonumu çıkardım ve video çekmeye başladım. Videoyu istediğimde kullanabilirdim! Baran kollarını Alper'in boyununa dolarken konuştu. "Aşkım, bana şarkı mı yazdın? Teşekkürler bebeğim, seni seviyorum..." Ben kahkahamı serbest bırakırken Alper söve söve Baran'ı üstünden atmaya çalışıyordu. "Siktir git Baran, ananı sikeyim, öpme!" Baran Alper'i öpmek için uğraşıyordu! Gülmekten karnım ağrırken elimin tersiyle gözümdeki yaşı sildim. "Aşkım neden beni ittiriyorsun? Ah! Acıyor ama... Yapmasana şapşal şey!" Artık gülmemi kontrol edemiyordum. "Gel buraya yakışıklı!" Yıllık gülme kotamı doldurmuştum. "Siktir lan, yalama!" Alper'in bağırmasıyla kahkahalarım durdurulamaz bir hal aldı. İşin komik tarafı, Baran'ın Alper'e sevgi sözcükleri sıralayarak saldırması ve Alper'in Baran'ı üstünden atmaya çalışırken yeni küfürler türetmesiydi. Allah aşkına bana söyleyin, "Seni sikertirim, pezo, yalaşma, babanınki" gibi kelimeler ne anlama geliyordu? Alper Baran'ı kuvvetle itince Baran yere düştü ve bu sefer hiç aldırış etmeden benim ayağıma sarılıp uyumaya başladı. Ayağımı çekmeye çalışsam da çocuk koala gibi sarmıştı resmen! Hayır bir de horluyor, Allah esirgesin!
Baran'ı zorlukla ayağımdan kurtarıp odasına götürmüştük ve horlarken de videosunu çekmiştim. Elimde çok büyük kozlar vardı artık; Baran'ın bana iPhone almasını bile sağlayabilirdim doğrusu! Hatta kim bilir, belki üzerime evi, araba falan yapardı! Belli olmaz, kader vallahi... Alper'e az önce çektiğim videoyu gösterince o da gülmeden edemedi. Ama öyle bir durumdaydılar ki kim olsa gülerdi! Alper'in yatağının üstünde bağdaş kurdum. "Ay, Baran bir daha içmesin." diye mırıldandım. Çocuk gay olmuştu resmen! "Niye, sen şimdi Baran'ı da mı kıskandın?" Söylediğine kahkaha attım. "Yani, Alper'ime yavşadı. Kıskanmadım desem yalan olur." O da kıkırdadı. "Salak çocuk ya..." diye söylendi. Dudaklarımın kıvrılmasına mani olamadım. Alper ve Baran'ın ilişkisi çok farklıydı. Bir kardeşten de öteydiler. Tek bir anları ayrı geçmemişti. Öyle güzeldi ki dostlukları, kim görse imrenirdi. Alya ve ben gibilerdi. Kan bağları bulunmayan kardeşler...
Alper boğazını temizleyip bana döndü. "İşte bizden de bu kadar romantizm oluyor. Doğamda yok kızım!" Kıkırdayarak saçlarımı geriye attım. Haklıydı, Alper odunun tekiydi ve romantik olmaya çalışsa bile bir şekilde bozulurdu. Elini cebine attı ve küçük bir kutu çıkardı. Siyah kutuyu açınca içindeki kolye dikkatimi çekti. Gümüş, ince bir zinciri vardı. Ucunda ise küçük bir "sol anahtarı" vardı. Sol anahtarında ışıltı detayları vardı ve harika görünüyordu. Hediyesi karşısında büyülenirken ağzım yarı açık bir şekilde ona baktım. "Çok güzel..." dedim. "Bunun bana mı aldın?" Alper sırıttı. "Yok Baran'a aldım. Sana da fikrini sorayım dedim. Nasıl; Baran'ım, aşkım, birtanem beğenir mi?" Gözlerimi devirsem de gülmeden edemedim. "Neyse, bu kolyeyi sana takacağım ve Romeo'yu kusacağım. Ben böyle bir adam değilim." "Aslında ben sevdim bu Alper'i. Şarkılar, kolyeler, şairane cümleler... Yakıştı sana, kal böyle." Bana bir bakışı var... "Nah" demekten de beter. Hani, o kadar imkansızmış yani! Kolyeyi kutudan çıkardı ve ayağa kalktı. Ben de kalktım ve onun önünde durdum. Saçlarımı tek elimle tuttum ve onun bana kolyeyi takmasını bekledim. Ellerini boynumun yanlarından geçirdi ve bana iyice yaklaştı. Sıcak nefesini ensemde hissedince gözlerimi kapattım. "Benim olduğun için, her şeyinle benim olduğun için teşekkür ederim Asila. Ömrüm boyunca benim kadınım ol..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK LEKE
Ficção AdolescenteAsila markette kendisinden yardım isteyen çocuğun peşinden giderken tüm kaderinin değişeceğini farkında değildir. Ölüme ilk defa tanık olan Asila, yeni bir başlangıca da imzasını atarken onu yakıp kül edecek duygularının peşinde sürüklenir... Tesadü...