48. Bölüm: Takıl Peşime 13 Numara...

53 3 2
                                    



BARAN TAŞKIN


Alya'nın evinin olduğu sokağa geldim. Özledim kardeşim, ne yapayım? Onu aramak için telefonumu çıkardım ve bir farkındalıkla hayallerim suya düştü. O bana numarasını vermemişti ki! Zaten bizim evden sinirle çıktığından beri görüşmüyorduk. Asila'yı aramaya karar verdim. Çaldırdım ve telefon açılınca otuz iki diş sırıtarak konuşmaya başladım. "Yengelerin gülü!" "Baran! Yenge, demeyeceksin!" "Tamamdır yenge, ya şey diyecektim... Bana Alya'nın numarasını verir misin?" Ofladı. "Tamam, Baran. Tamam." "Ha, bu arada, bizim oğlan ne oldu?" "Duşa girdik- Yani, şey, girdi... Sonra çıkınca da yani o, tek başına, çıkınca da kahve yaptım. İçiyor şimdi, kendine geldi epey." "Yenge, vallahi duşa girdik kısmından sonrasına odaklanamadım. Siz, ikiniz, birlikte... Duşa mı girdiniz?" "Evet Baran, ah, hayır Baran! Allah belanı versin Baran! Hayır yani, girmedik duşa falan, yani o girdi ama ben girmedim. Evet, o girdi duşa! Neyse ya, kapatıyorum ben!" "Numara..." "TAMAM!" Telefon kapanınca kahkahamı serbest bıraktım. Yenge utanınca komik oluyormuş ya! Numara gelince hemen altındaki mesaja baktım. Yengem, canım yengem, hayır, yengem diye söylemiyorum, yengelerin bir tanesi! Niye, biliyor musunuz? Alya'nın adresini de vermiş. Allah'ım gol!


Alya'nın evine ulaştım ve 13 numaranın önünde durdum. Doğru kapıda olup olmadığımı bir kez daha mesajdan kontrol ettim. Evet, doğruydu. Kapıyı çaldım ve kendi kendime cesaret vermek istercesine konuştum. "Evet, on üç numara!" Kapı aniden açıldı ve karşımda Alya belirdi. Hasiktir, Alya zaten kapının ardında mıydı? Tek kaşını kaldırdı. "Hayırdır, on üç numara?" O beni duymuş muydu ya? Bana on üç numara derken benimle alay etmek istercesine bastırarak söylemişti. "Öyle geziniyordum, uğradım." "Sen gecenin birinde gezinir miydin, on üç numara?" Sırıttım. "Gezinmek bahane, seni görmek şahane... Ne diyorum lan ben? Biraz saçmaladım, değil mi? Evet, çok saçmaladım. Allah beni-" Bir anda işaret parmağını dudağıma bastırınca susmak zorunda kaldım. Nefes almayı unuttum amına koyayım! Oğlum, beni bu temas bile etkiliyor lan! Ben şimdi nasıl inkar edeyim bu gacıyı sevdiğimi? "Boş konuşma, on üç numara." diye mırıldandı parmağını dudaklarımdan çekerken. Orada iyiydi o parmak, niye çektin ki şimdi? Ayakkabılarını giydiğini farketmemle kaşlarımı çattım. Gecenin bu saati nereye gidiyordu? "Bir yere mi gidiyorsun?" Yan yan bana baktı. "Genelde kick boks antrenmanlarımı gece yaparım." "Antrenmana gidiyorsun." dedim anladığımı belirterek. Çantasını aldı ve kapıyı kapattı. Binanın merdivenlerini beni beklemeden inmeye başladı. "Salak salak dikilme, on üç numara. Madem benim için buraya kadar geldin, beni antrenmana bırak. Belki azıcık teknik öğrenirsin."  Allah'ım tekrar gol! "Ama sadece 13 dakika kalabilirsin." Ofsaytmış! Ofladım. Alya ise ceketinin fermuarını indirdi ve sırıttı. "Takıl peşime, 13 numara..."



ASİLA SOYER


"Gıcık herif!" Alper otuz iki diş sırıtmaya devam etti. "Sanırım bugüne kadar hatırladığım en iyi şey bu. Asila, kaslarımı kesişin hiç aklımdan çıkmayacak." Gözlerimi kıstım ve işaret parmağımı sallayarak ona doğrulttum. "Bana bak çocuk... Dua et Baran hemen gelsin. Yoksa bu evden son model Mercedes'inle değil cenaze arabasıyla çıkarsın!" Başını geriye atıp büyük bir kahkaha patlattı. Ona yastık fırlatmaya çalıştım ancak attığım yastık yakınından bile geçmemişti. O buna daha da çok gülerken ben tabii ki somurtuyordum. Bir anda durdu ve yanındaki yastığı eline aldı. "Alper hayı-" Kafama yediğim yastıkla sözüm yarıda kesildi. Yastık yere düşerken Alper yeniden gülmeye başladı. "Head shot!" Ona tip tip bakmaya devam ettim. Telefonum çalınca ikimizin de gözleri koltuktaki telefonuma kaydı. Telefonumu elime aldım ve annemden gelen aramayı yanıtladım. "Alo!" "Kızım, saat üç oldu üç! Sen bu saatte neredesin hala?" "Alya'lardayım." "Alya'yı ver telefona." Hasiktir, hasiktir, hasiktir! Ne yapacağım? "O duşa girdi anne, çok ağladı ya... Gir de bi rahatla, dedim ona." diye bir yalan uydurdum. Duş, kelimesini duyunca Alper'in dudakları muzipçe kıvrıldı. Ona ayıplayan bakışlarımı gönderdim. "Peki, Asila. Orada mı kalacaksın?" "Hıhı." "Tamam, iyi geceler. Çok kıkırdamayın, millet uyuyor bak." "Tamam anne, tamam. İyi geceler." Alper heyecanla konuştu. "Benimle mi kalacaksın?" "Hayır tabii ki." "Sokakta mı yatacaksın?" Gözlerimi devirdim. "Hayır. Alya'ya giderim." Sıkkın bir nefes verdi. Ne yani, biz ayrı değil miydik? Tabii ki onun evinde kalmayacaktım. Peki, bir aptallık yapmıştım ve buraya gelmiştim ancak akılsızlığımı devam ettirmenin lüzumu yoktu.


Oturduğu koltuktan kalktı ve benim oturduğum tarafa geldi. Dibime oturunca kaşlarımı çattım ve koltukta biraz sola kaydım.  Bana yine yaklaşınca yutkundum ve biraz daha kayarak koltuğun köşesine geldim. O da sola kaydı ve beni kapana kıstırdı. Kaçacak yer kalmamıştı. Yüzünü bana çevirdi ve üzerime hafifçe eğildi. Koltuğun köşesinde büzüşüp kalırken nefesim düzensizleşti. "Neden hala inat ediyorsun?" diye fısıldarken nefesini bilerek yüzüme üflemişti. Titrek bir nefes verdim. Yüzümün kızardığına emindim. Sıcak mı basmıştı? Tam yüzüme daha çok yaklaşıyordu ki bir anda kenardan sıyrılıp ayağa kalktım. "Ne yapıyorsun be!" Alper başını geriye yatırıp büyük bir kahkaha patlattı. "Hala bana karşı koyamıyorsun... Hadi itiraf et Asila, hala beni seviyorsun değil mi?" Tüm söyledikleri doğruydu. Hala etkisinden çıkamıyordum. Onu gördüğümde bile nefesim düzensizleşiyordu. Hele ki bana yaklaştı mı... O zaman kendimle mücadele veriyordum. Evet, ben onu hala seviyordum. "Hayır," dedim. "Seni artık sevmiyorum." Hayatımda söylediğim en büyük yalandı bu. Yüzü düşse de belli etmemeye çalıştı. "Hadi ama! Yalan söylüyorsun." "Hayır, hissettiklerim bu." dedim ifadesiz tutmaya çalıştığım yüzümle. Yerinde huzursuzlukla kıpırdandı. "Tamam, hadi... Bir şeyler yapalım. Çok sıkıldım." Onu takmada telefonumu elime aldım. Ellerim... Titriyordu. Alper'in etkisi hala benimleydi. Alya'nın numarasına zorlukla tıkladıktan sonra telefonu açmasını beklemeye başladım. 


ALYA KARA


"Ah! Elin ne ağırmış senin ya!" sırıttım ve 13 numaraya bir yumruk daha geçirdim. "Alışırsın." "Ya, dolmadı mı 13 dakika?" "Gitmek istiyor musun, 13 numara?" diye sordum tek kaşımı kaldırarak. "Ah, evet, hayır, sanırım istemiyorum... Kahretsin, kalmak istiyorum!" Hafifçe güldüm. Komik çocuktu 13 numara, yani Baran Taşkın... Ben aşık olmazdım. Bu çocuğa da o yüzden bir umut vermek istemiyordum ancak onunla zaman geçirmek bana gerçekten de iyi hissettiriyordu. Aşk ile ilgili kötü bir anım vardı ve bu yüzden yalnızlığı tercih ediyordum. Zaten Baran gibi bir çapkınla işim olmazdı ancak garip bir şekilde onunla olmak beni mutlu ediyordu. Ona kapılmamak için kendime her an onunla bir geleceğimiz olamayacağını hatırlatıyordum. Düşüncelerimden arınmak istercesine silkelendim ve yeni bir darbe için hazırlandım. Tam ona tekmemi geçirecekken telefonumun çaldığını işittim. Ah, tam zamanıydı! Ondan uzaklaştım ve telefonuma ilerledim. "Bitti mi?" diye sordu Baran tereddütle. Benden korkması çok komikti! "Mola." diye yanıtladım. "Ah, beni dinlene dinlene döveceksin yani!" Kahkahamı serbest bıraktım ve kafamı iki yana salladım. Bu çocuk beni öldürecekti, GERÇEKTEN. Arayanın Asila olduğunu farkedince onu daha fazla bekletmeden telefonu açtım. "Alo," "Alo, kanka antrenmanda mısın?" "Evet. Hayırdır?" "Eve ne zaman geçersin?" Kolumdaki saate baktım ve yarım saattir antrenmanda olduğumu farkettim. "Yarım saat sonra geçerim." "Peki, eve geçerken ara. Ben de geleceğim." "Tamam, zaten 13 numara da yanımda. Onunla gelirim senin yanına. Oradan da eve geçeriz." "13 numara?" Hafifçe sırıttım. "Baran." "Baran'a 13 numara mı diyorsun?" "Evet, anlatırım. Neyse ben kapatıyorum, yarım saat sonra görüşürüz kankam!" O da bana veda etti ve telefonu kapattık. Telefonu kenara fırlattım ve ellerimi öne uzatarak gerindim. Kafamı da sağa sola döndürerek iyice esnerken konuştum. "Hadi bakalım, 13 numara! Başlıyoruz..." "Yo, yo, hayır!"


ALPER KAYALI

Salonda oturuyordum ve telefonumdaki savaş oyununda oyalanmaya çalışıyordum. Normalde çok sevdiğim bir oyundu ancak şu anda buna bile odaklanamıyordum. Beni sevmiyormuş... Siktir oradan, yalan! İki günde unutulur mu? Ben bunları düşünürken oyunda yenildiğimi farkedince ayağa sıçrayıp bir küfür mırıldandım. "Hay, sikeyim..." Asila telefonundan kafasını kaldırıp bana garip bakışlar atınca hemen yerime geri oturdum. Asila da telefonuna geri döndü. Tam oyuna yeniden başlayacakken gelen siren sesiyle duraksadım. "Lan, yine ne oluyor?" diyerek şaşkınlığımı dile getirdim. Asila da şaşırmış gibi görünüyordu. "Ne oluyor ya?" diye söylendi ve ikimiz de ayakladık. Kapı aniden sertçe çalınınca birbirimize baktık ve kendi içimizde ne yapacağımızı düşündük. "Açın kapıyı, polis!" Kapıya ilerledim ve Asila da arkamdan geldi. Kapıyı açtım ve polise sorgulayan bakışlarımı gönderdim. "Alper Kayalı?" "Benim." Polis arkamdaki Asila'ya baktı. "Asila Soyer?" "Benim." "Bizimle karakola kadar gelmeniz gerekiyor." "Neden?" Polis sert bir ifadeyle cevap verdi. Bu cevap bize nefes almayı unutturan 4 kelimeden ibaretti. 

"Utku Çakır'ın cinayetinden şüphelisiniz."

KARANLIK LEKEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin