47

2.8K 177 199
                                    

Bir saat daha geçti.

Alaz hala hastanenin soğuk zemininde oturmaya devam ediyor ve yanındaki Çağla da onun omzuna yaslanmış bir şekilde için için ağlıyordu. Alaz'ın gözyaşları kız kardeşininkilere eşlik ederken ikisinin de konuşacak dermanı kalmamıştı. Alaz gece boyu yaşanan tüm anlar zihninde defalarca kez tekrar ederken, Asi'nin ambulansta nefes almak için çabalarken sımsıkı tuttuğu baş parmağının sızladığını hissediyordu.

İşkence bitmek bilmiyordu. 

Hala beklemeye devam ediyor ve hala hiçbir halt bilmiyorlardı. Tek bildikleri Özge'nin Asi'ye koca bir adet ananası içirmiş olmasıydı. Alaz, Asi'nin bir kahvaltı sırasında ananas suyundan sadece bir yudum alıp, ardından alerjisi yüzünden hastalandığı -ki o zaman Asi 7, Alaz ise 12 yaşındaydı- andan beri böyle bir durum yaşanmamıştı. Zira o gün Asi'nin ananasa alerjisi olduğu ortaya çıkmış ve sonrasında da basit bir ilaç tedavisiyle birlikte sağlığına kavuşmuştu. Alaz o tek yudumla bile kızın kollarında beliren kırmızı kabartıları hatırlayabiliyordu. Ve şimdi bütün bir ananasın Asi'ye koca bir bardak dolusu içirilmesi durumu aklını kaybettiriyordu ona.

"Ne zaman bilgi verecekler?" diye sordu Çağla ağlamaktan çatallaşmış sesiyle konuştuğunda. Rüya ise bu sırada omzunda uyuyan Ece'yi düşmemesi için desteklemiş ve ardından yanında oturan kocasına doğru bakmıştı.

"Cidden neden hala kimse hiçbir şey söylemiyor?"

"Bilmiyorum." demişti Yaman son derece bitkin ve üzgün bir şekilde karısını yanıtlayarak. Çok endişeliydi ve bunu saklamak giderek daha da fazla zorlaşıyordu. "Asi Anafileksi geçirdi. Şu anda ilk müdahaleler çok önemli muhtemelen. O yüzden de nefes almasını sağlayıp, solunumu normal bir seviyeye ulaştığında bize de bilgi vereceklerdir."

Abisinin bu ciddi açıklaması karşısında Alaz'ın aklında dönüp dolaşan soru işaretleri bir bütün olmuş ve saniyeler sonra telefonunu çıkarıp, Google'ye girerek Anafileksi sözcüğünü aratmasını sağlamıştı. Bunu yapar yapmaz da okuduğu cümleler, içine korku salmaktan başka bir işe yaramadı. Zira iç açıcı hiçbir şey göremiyordu Alaz. Dil şişmesi, boğaz şişmesi, nefes daralması, döküntüler, solunum azlığı, baş dönmesi, düşük nabız, tansiyon düşmesi, bilinç kaybı ve şok.. Bir ton şey sıralandı Alaz'ın gözleri önünde. Ama içlerinde en kötüsü, üstü fosforlu mor bir renkle boyanarak dikkat çekilmiş cümleydi. Anafilaksi aniden başlayıp ölüme neden olabilir.

Alaz telefonunun ekranını anında kapatmış ve hızlı hızlı solumaya başlayarak üzerindeki pijamanın yakasını aşağı doğru çekiştirmişti. Nefes alamıyordu. Nefes alamıyordu ve Asi'nin nefes alabildiğini duyana kadar da alamayacaktı.

"Artık biri bir şey söylesin." diye fısıldadı gözyaşları arasında konuşarak. Tüm gücü çekilmiş gibiydi üzerinden. En tanıdık duygularından biri olan korku yakasına yapışmış ve bu kez hayatı boyunca hiç olmadığı kadar yayılmıştı her bir hücresine. Gözleri hastanenin ürperten, ruhsuz, beyaz duvarlarında geziniyor ve zihni tek bir saniye içinde bir ton korkunç senaryoyu ardı ardına sıralıyordu. "Dayanamıyorum. Kafayı yiyeceğim."

"Alaz?" demişti Feride ona oturduğu yerden bakarken. Hala Özge ile yan yana duruyor ve hastaneye geldiklerinden beri gözlerinde yaşlarla durmaksızın dualar okuyordu. "Çık biraz hava al kuzum. Geldiğinden beri kalkmadın oradan."

"Hayır." dedi Alaz keskin bir tavırla bu öneriyi anında reddederken. Diğerleri ara ara hastanenin bahçesine çıksalar bile o yerinden bir santim bile kıpırdamamıştı. "Gidemem hiçbir yere. Asi uyandığında burada olmam lazım."

Oyun İçinde OyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin