Asi bir haftanın sonunda nihayet evine dönmüştü. Şimdi yüzündeki kızarık benekler kaybolmaya başlamış ve suratındaki şişlik de inmişti. Annesinin onu eve getirmeleri için birkaç defa Neslihan'la konuştuğunu Çağla'dan duymuştu, fakat Alaz'ın olaya dahil olarak iki kadını da korkutması sonucunda bir hafta boyunca Soysalan'larla kalmaya devam etmişti.
Asi bu konuda Alaz'a minnettardı. Zira annesiyle yüzleşmek halsiz haliyle yapmayı hiç de istemediği bir şeydi. Bu nedenle de kendini toparlayana kadar ondan uzak durmak işine gelmişti. Şimdi ise bir saat önce eve dönmüş ve kendisini de odasına kapatmıştı. Önce güzel ve uzun bir duş aldı ve daha sonra da üzerini giyindi. Hemen sonrasında ise odasının kapısı tıklanmış ve ardından annesi içeri girmişti.
"Biraz konuşabilir miyiz Asi?"
Asi onunla konuşmayı yeterince ertelediği için bu talep karşısında sessiz kalmış ve başını aşağı yukarı sallayarak kadını onaylamıştı. Ardından yatağının kenarına oturdu ve hala odanın ortasında dikilen kadına baktı.
"Ne konuşacağız?"
Sanki bilmiyormuş gibi sorduğu bu soru karşısında bir anda ne diyeceğini bilemiyormuş gibi görünen Özge derin bir nefes vermişti sıkıntılı bir şekilde.
"Üzgünüm." dedi kocaman yutkunarak kıza bakarken. "Böyle olsun istemedim. Ben.. Gerçekten üzgünüm."
"Ben de öyle." dedi Asi ağlamamak için kendisini sıkarken. "Ama olan oldu. Ve bunu değiştiremeyiz artık."
"Bak." dedi Özge duraklayarak bir kez daha kocaman yutkunurken. Yeşil gözleri kıza doğru dikildi ve ardından ciddi bir tavırla cümlesine devam etti. "Ben.. Ben yanlış hatırlıyormuşum. Yani alerjini.. Kavun diye kalmış aklımda. Bu yüzden de o gece.."
"Sorun değil." dedi Asi düz bir sesle kadının cümlesini yarıda kestiğinde. Alerjisinin hangi meyveye olduğunu bile önemsemiyorsa eğer, ne diye konuşacaklardı ki zaten? Konuşacak hiçbir şey yoktu. Asi onun hayatındaki yerini bu olayla birlikte artık kesin olarak kabullenmişti. Ne yaparsa yapsın annesi onu görmeyecek ve sevmeyecekti. Artık yorulmuştu bir şeyler için çabalamaktan. Hayatı sürekli olarak birilerinin onu fark edip, sevmesi için uğraşamayacak kadar kısa ve önemliydi. Asi bundan sonra bencil olacaktı. Sadece ve sadece kendisini ve kendi isteklerini düşünecekti. Belki de en doğrusu buydu. Bu zamana kadar kendinden başkasını düşünmesi ne fayda sağlamıştı ki ona? Koca bir hiç.. "Anladım ben seni. Günah çıkarmana hiç gerek yok o yüzden."
"Günah çıkarmıyorum." demişti Özge ona gözlerini kırpıştırarak. "Durumu açıklıyorum sadece."
"Peki. Eğer açıklaman bittiyse, biraz dinlenmek istiyorum."
"Dinlen tabi." dedi kafasını sallayarak onu onayladığında. Ardından derin bir nefes vermiş ve çıkmak için kapıya yürümüştü. Odanın kapısını açtığı an ise Hamuş tüylü bedeniyle beraber koşturarak içeri girdi ve kadının anlık olarak irkilmesine neden oldu. Gözleri koşturan kediyi izlerken, Hamuş yatağın üzerine son derece rahat bir tavırla zıplamış ve tombul bedenini yumuşak yatağa yayarak yerleşmişti. "Bu şey gerçekten de hep bizle mi kalacak artık?"
"Evet." demişti Asi iki aydır hala kedisine alışamayan kadına kararlı bir ifadeyle karşılık vererek. Hiç şaşırmıyordu bu tavrına. Ne de olsa Asi neyi sevse, ona bunu zehir etmeye bayılıyordu annesi. "Bizle kalacak."
"Zaten alerjin var. Bir de kedi beslemen ne kadar doğru?"
"Benim ananasa alerjim var." diye hatırlattı Asi iğneleyici bir tonlamayla. "Şimdi de kavun yerine kediyle mi karıştırdın?"