Alaz, Asi'nin kendisini teselli etmek amaçlı sırtında şefkatle gezdirdiği parmaklarının tadını çıkarırken, burnu hala kızın boynuna gömülmüş ve gözleri ise kapalıydı. Mest olmuştu adeta. Beyni tüm düşünme yetisini rafa kaldırmıştı. Zihninde tek bir şey bile yoktu.
Sadece hissediyordu.
Bu kadar iyi hissettiği için suçluluk duyması gerekiyordu belki de. Ama zerre kadar duymuyordu işte. Evet. Bugün hayatında geçirdiği en kötü günlerden birinin yıldönümüydü. Evet. Üzgün ve bitkin hissediyordu en derininde bir yerlerde. Ama bu duygular Asi'nin varlığıyla beraber küçücük kalıyordu şimdi. Kızın kendisine hissettirdiği duyguların karşısında her şey kaybetmeye mahkumdu sanki.
"İyisin değil mi?" diye sormuştu Asi aralarında yaşanan bu upuzun sessizliği bölerken. İyi olduğunu onun ağzından duymak önemliydi belli ki kız için. Bu nedenle Alaz kafasını sallamıştı buklelerin arasında gizlendiği yerde. "Buraya gelirken biraz endişeliydim. Yani kimseyi istemiyorsun ya.. Seni rahatsız etmek istemiyordum bu yüzden. Ama seni merak ediyorum Alaz. İyi olmanı istiyorum. Beni odadan kovmanı bile göze aldım bu yüzden."
"O beş yıl önceydi." demişti Alaz onu yanıtlarken. O kadar berbat bir haldeydi ki o zaman, Asi'ye onunla ilgilenmek istediği için defolup gitmesini haykırdığı anı dün gibi hatırlıyordu hala. Asi, Alaz odasına kapandığı süreçte onun yanına gelmiş ve onun için biraz da yemek getirmişti. Alaz'ın ise içindeki canavar babasını kaybetmiş olmanın verdiği öfkeyle beraber ortaya çıktığında kıza ağzına geleni saymıştı. Ondan izinsiz odasına geldiği ve kendi kafasına göre ona yemek getirdiği için onu bir ton azarlamış ve sonrasında da üstüne vazife olmayan işlere karışmamasını söylemişti. Asi'nin ona hiçbir şey söylemeden gözlerine öylece bakıp ardından odadan sessizce çıkışını hatırladıkça eski Alaz'a büyük bir nefret besliyordu şimdi. "O zaman yalnız kalınca iyi olurum diye düşünüyordum kendimce."
"Şimdi iyi hissediyor musun peki?"
"İyiyim." dedi adeta küçük bir çocuk misali kıza biraz daha sokulurken. Ne kadar yaklaşırsa yaklaşsın yetmiyordu yakınlıkları ona. İçinde kızın her türlü ilgisine ve yakınlığına aç bir canavar vardı sanki. Ve her defasında daha fazlasını istiyor, Alaz'ı durmaksızın zorluyordu. "Sadece.."
Derin bir nefes çekti ciğerlerine yeniden. Bu kız onun tek bağımlılığıydı. Yıllar önce başka bir bağımlılıktan kurtarmıştı onu genç kız. Ama kendisinden kurtaramamıştı işte. Sadece ona özel bir uyuşturucu gibiydi Asi. Damarlarından tüm vücuduna yayılıyor ve her bir hücresine tek tek hükmediyordu. Üstelik bu bağımlılığın ne tedavisi vardı, ne de Alaz tedavi olmak istiyordu.
"Sadece?" diye sordu sesindeki merakı gizlemeyerek devam etmesi için Alaz'ı desteklerken. Alaz'ın ise başı dönüyordu, bu hiç beklemediği bir anda gelen yakınlığın vermiş olduğu etkiyle beraber. Doğru düzgün düşünemiyordu. Tam bu sırada ise kız hafifçe geriye doğru çekildiğinde hayal kırıklığıyla ayrılmak zorunda kalmıştı ondan. Şimdi karşılıklı olarak birbirlerine bakıyorlardı her ikisi de.
"Sadece.." dedi Alaz derin bir nefes vererek. Ardından yüzsüzlüğünün arkasına sığınarak çocuksu bir ifadeyle bakmıştı kıza. "Biraz benimle kalır mısın burada? Yalnız olmak istemiyorum artık."
Yalandı tabi ki de. Pekala da yalnız kalabilirdi. İstemediği şey onsuz olmaktı. Gitmesin istiyordu. Öylece yanında otursa ve hiçbir şey söylemese bile olurdu. Sarılmamalarına bile razıydı hatta. Ki hayatta en çok sevdiği şeylerden birisiydi ona sarılmak.
"Alaz?" demişti Asi onun yüzünü kaş çatarak süzerken. Gidecekti kesin. Biliyordu Alaz. Çok bile kalmıştı yanında. Kaşlarını çatmasından belliydi kendisini paylayacağı. Ama tam da onun teklifini reddetmesini beklediği sırada başka bir şey söylemeyi tercih etmişti Asi. "Cidden iyisin değil mi? Yani, tabi ki iyi değilsin ama demek istediğim.."