cenaze

1K 34 14
                                    


Şarkı Dip.

Huh geldim sonunda. Sağlık açısından biraz problemler yaşadığım için geç geldim ama iyiyim şuan ve geldim. Bide gözüm bozulmuş, gözlük falan takmaya başladım. Ekrandan uzak durmam gerekiyor ama her gerekeni yapsaydık, hayata ne deneyim kazanırdık ki ?🙄😎

Keyifli okumalar....

(&)

Hayat insanoğlunun en zoruyla olan mücadelesini izlemeyi sever. Kolay dediğimiz hiçbir acıyı yaşatmaz. İnatla sıkıldığımız acılara , alışmamızı ve bize verileni kabul etmemizi ister. Ve biz inatla mücadele ederiz. Bu acımasız süreçte, canımızın sıkıntısı isyancı bir direnişe girer. Tahammül edemeyiz. Acılara, acı çekmeye tahammül edemeyiz. Her acıya sırt çevrilmez, sırt bükülür.

Neler hissetmem gerektiğini bilmiyorum. Hayatım boyunca hiçbir şeyin beni dağıtmasına izin vermezken , şimdi darmadağınık bir haldeyim.

Bir insana bu kadar acı verilmesi , acımasızca. Sırtımda iki masumun ölümü, bir annenin acısı ve keşkelerle dolu pişmanlıklar var. Boynum kırılacak kadar bükük. Vicdan azabı çekiyordum. Ruhumun sessizce iç sesimi dinliyordu ve vicdanım tıpkı bir vicdansız gibi susuyordu. Kendimi yiyip bitiriyordum fakat hakkımdı.

Birisinden yardım isteyerek, ona ve ailesine en büyük kötülüğü yapmıştım. Böyle olacağını bilseydim , vallahi ölüm bahasına dahi yardım istemezdim. Lakin olacakları öngörmek gibi bir marifetim olmadığı için, olanların önüne geçemedim.

Uyumamamiştım, saat sabahın beşiydi .

Acımasızca geçip giden zamanın bizden aldıklarını akşam saatlerinde, gece düşüncelerin de ararken ki , çaresizliğin pencesindeydim. Kafam da dönen düşünceler beni gün doğumuna dek uyutmazken gözlerimin kırmasına mani olan içten içe hislerdi.

Sırtımı yatağın başlığına yaslamış, kendime çektiğim dizlerime kollarımı dolamıştım. Gözlerim uykusuzluktan yansa da , kafamın içi davul gibi şişsede, odanın karanlık olmadı ayrı bir baş ağrısına sebebiyet verse de , uyuyamıyordum.

Aklıma gözlerimi kapadığım her defasında, eski annem geliyordu. Ölüm , anlık nefesinin kesilmesi ile başlar, saniyeler içinde bedeninden ayrılan ruhunla, kendini terk edersin. Mucizevi bir olay gibi görünse de, asırlardır süregelen en acı gerçekti. O kadının ölümü ise , herşeyden daha acı verirdi.

Belki üzülmeye bile hakım yoktu. Bana yaptıklarından sonra saçma bile geliyor olabilir ama öyle olmuyordu işte. O kadın ile 17 yıllım geçti benim. İyi kötü farketmez, o benim annemdi. En sevdiğim yemekleri yapan kadındı , yuvaydı , şefkati. Daha sayamadığım onlarca şeyle birlikte bir anneydi.

Ölüm kolay kolay kabul edilen bir olay olmuyordu ve o asıl insanın tüm malı mülkü olan , tahtadan tabuta girdimi, insanın artık bir annesi olmuyordu. Bir babası olmuyordu. Arkadaşı , sevgilisi, eşi, çocuğu. Sadece bir tabutan ibaret oluyordu.

Derin bir nefes aldım ve gözlerimi kırpıstırdım. Kendimi kaybolmuş gibi hissediyordum. Yalnız, terk edilmiş bir şehirin içindeydim sanki. Ne yer bilirim , ne yön. Çaresizce bir çıkmaz yol arıyorum ama bulduğum tek şey, acı bir hayal kırıklığıydı. Birgün çıkarmıyım o şehirden bilmiyorum ama yavaş yavaş yıkılan bir binanın önünde duruyordum.

Elif Ada Alpaydın Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin