13. BÖLÜM 🪷

11.9K 813 223
                                    

🍭KEYİFLİ OKUMALAR🍭

ZEHİRLİ ŞEKER
BÖLÜM 13

🪷

Karanlığın fısıldadığı kelimeler birçok anlama gebeyken benim anlamak istediğim tek bir şey vardı. Lakin gece inat etmiş gibi sadece saçmalıyordu. Duymak istediklerimi söylemiyordu.

"Nilüfer-"

"Neden bana Nilüfer deyip duruyorsun?"

Derin bir nefes aldı. Elinde tuttuğu sigarasından bir nefes çekti ve çektiği zehri geceye geri verdi. Benim arabamın kaputuna yaslanmış geceyi dinliyorduk. Bana konuşmak istediğini söylemiş ama dakikalardır tek kelime etmemişti.

"Bak, sana anlatamayacağım bazı şeyler var." Tek kaşımı kaldırdım. "Bu yüzden sana nasıl..." sert bir nefes verdi. "Sikeyim böyle işi."

Yüzümü ona doğru çevirdiğimde dudaklarına götürmek üzere olduğu sigarayı çekti ve hafiften dikleşti. "Pardon."

Ondan çok küfür ettiğime emindim o yüzden fazla takılmadım. Ona biraz zaman tanımak istedim. Gerçi 24 yıl düşünmek için oldukça uzun bir zamandı. Daha düşünecek ne vardı? İkimiz de buradaydık işte. Aynı kanı taşıyan iki yabancıydık. "Konakta hiçbir şey sandığın gibi değil." dedi. Sessiz kaldım. Ne sandığımı düşünüyordu acaba? Günlük gülistanlık, güler yüzlü insanlarla dolu bir yer olduğunu mu?

Hayır.

"İşler çok karışık. Her şey çok karışık."

Dudağımın kenarı hafifçe yukarı kıvrıldı. Karmaşaya alışkındım. Nitekim ben 24 yıldır o karmaşanın içindeydim. Ne yaşadığımı neden merak etmiyordu? Ben merak ediyordum. Nasıl büyüdüğünü, liseden mezun olduğunda kime sarıldığını, üniversiteyi kazandığında kiminle mutluluğunu paylaştığını, üniversiteye başladığında derslerin bokluğundan cefasından kime yakındığını, üniversiteden mezun olduğunda kepi kafasından savururken ne düşündüğünü; en çok neye kırıldığını, ilk kaç yaşında aşık olduğunu, ilk kiminle kavga ettiğini, ilk kimden dayak yediğini... böyle birçok şeyi.

Hiçbir şeyi bilmiyordum ama. Bu canımı yakıyordu. Evli miydi mesela? Çocuğu var mıydı?

Daha acısı da ona bu merak ettiklerimin hiçbirini soramayacak olmamdı. Anladığım kadarıyla beni düşmanı olarak görüyordu. Belki de daha değersiz biriydim. Bugün var olup yarın yok olacak biri. Asla hatırlamayacağı biri.

"Bak bir ailenin içine girmek her şeyiyle o aileyi kabul etmek demektir. Hiç bilmediğin sayısını bile tahmin edemeyeceğin insanların içine gireceksin. Ve o insanların birçoğu aklındaki amca, dayı, yenge vasfına uymayan tipler. Anlatabiliyor muyum?"

Hayır, anlatamıyordu.

"Çınar." Dedim karşıdaki ağaçların karanlık gölgesini izlerken. "Kimse umurumda değil." Buraya aileye dahil olmaya gelmemiştim ben. "En başında da söyledim. Ben buraya senin için geldim. Gerçi..." sert bir nefes verdim. "Her neyse."

"Nilüfer..."

Hâlâ nilüfer diyor.

Tek eliyle saçlarını sertçe geriye itti. Sert bir tonlamayla konuştu.

"...gelmeni beklemiyordum. Yani onca yıldan sonran çıkıp bir anda gelmen bana mantıksız geldi." Gözlerimi devirdim. Konuşmaya devam etti. "Ne bileyim, unutmuşsundur falan diye düşünüyordum. Hatta varlığımdan bile haberinin olduğunu sanmıyordum ben."

Anlaşılan geçmişe gidecektik. "Seni aklım kesmeye başladığı günden beri biliyordum." Dedim ona bakmadan. "Annem bana hep seni anlatırdı."

Sessiz kaldı. Konuşmaya devam edeceğim sıra lafa girdi. "Bana ondan bahsetme." Dedi sert bir ses tonuyla. Gözlerimi usulca ona doğru çevirdim. Çenesi kasılmış gözleri nefretle kısılmıştı. Gülmeden edemedim. Sinirden kaynaklanan bir gülüştü. "Sen de annemi suçluyorsun." Dedim kelimelerime bastıra bastıra.

ZEHİRLİ ŞEKERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin