18. BÖLÜM🪷

12.1K 902 503
                                    

🍭KEYİFLİ OKUMALAR🍭

ZEHİRLİ ŞEKER
BÖLÜM 18

🪷

Hiç kuşku yok ki iyi bir karşılama olmamıştı. Önce Barış sonra Çınar, sonra nezarethane, sonra da bu olanlar işte... geri dönmem için fazlasıyla nedene sahiptim ama dönmeyecektim. Çünkü inadım ve intikam hırsım tutmuştu.

Sırt çantamı sırtıma taktım ve valizimi sürükleyerek odanın kapısının önüne getirdim. Kapıyı açtığımda karşımda Çınar'ı görmeyi beklemiyordum. Tam kaldığım odanın karşısındaki duvarın altına çökmüş oturuyordu. Beni gördüğü an ayağa kalksa da sormadan edemedim. "Ne yapıyorsun orada?" Bitmiş görünüyordu.

Omuz silkti. Cevap vereceği an gözleri aşağıya doğru kaydı ve valizimi gördü. Gözlerinin donuklaştığını fark ettim. Yutkundu. "O valiz ne?"

"Benim valizim." Dedim oldukça açıklayıcı davranarak. Bir kez daha yutkundu ve üzerime doğru adımladı. "Gidiyor musun?" Sesinden işittiğim korku beni şaşırttı. Bir an ona gerçekleri anlatmak istedim ama yapmadım. "Evet." Dedim kuru bir ses tonuyla. Sonuçta pansiyondan gidiyordum.

"Biraz daha kalırsın diye düşünüyordum. Hem daha erken değil mi? Antep'i hiç bilmiyorum demiştin." Demiştim. Doğruydu. Ama sonuçta o da bana neler neler demişti değil mi? Biraz korkutmaktan zarar gelmezdi.

"Burada kalmak için bir nedenim yok."

Evet, çünkü artık konakta kalacağım. Valizimin kulpundan tuttum ve yürümeye başladım. Arkamdan sessizce geldi. Sessizliği beni şaşırttı. Gitmemden mutlu mu oluyordu yoksa tam tersi miydi anlayamamıştım. Asansörle aşağıya indiğimde çıkış işlemlerini halletmek beş on dakikamı aldı. O süre zarfında Çınar tam arkamda durmuş ve sessizce beklemişti.

Pansiyondan çıkıp arabamı park ettiğim yere doğru yürümeye başladım. Sonunda Çınar sessizliğine bir son verdi ve konuştu. "Akşam akşam yola çıkman doğru mu ki? Değil bence. Yoldan geçen birine sorsak o da doğru değil der."

Omuzlarımı kaldırıp indirdim. "Gece yolculuklarına alışkınım."  Adımlarını hızlandırarak önüme geçti. "Yine de tehlikeli. Hem yemek de yemedin büyük ihtimalle. İlaç seni nereye kadar götürebilir ki?"

Alt dudağımı bilmiyorum dermişçesine sarktım. "Konağa kadar götüreceğine eminim."

"Bak yine de sabah olunca daha güvenli-" Duraksadı. Galiba söylediğim şeyi yeni algılamıştı. "Konak mı?" Kafamı hızlıca salladım. "Evet. Sizin konak işte. Artık orada kalmaya karar verdim. Ha ama yok ben istemem diyorsan o başka tabi."

Gözleri anlık olarak büyüdü. Harelerindeki kasvetli hava aniden yok oldu. "Gitmiyor musun?" diye sordu büyük bir merakla. Kafamı iki yana salladım. "Git, diyene kadar gitmeyeceğim." Ve bu konuda oldukça ciddiydim.

Yutkundu. Ellerini nereye koyacağını bilemedi sanki. "Tamam. Benim arabamla gidelim o zaman. Ben, yarın seninkini aldırırım." Kafamı iki yana salladım. "Olmaz. Arabamı arkamda bırakamam. Önden git sen. Ben seni takip ederim."

Kafasını bu sefer o iki yana salladı. "Benim arabam kalsın o zaman burada." Dedi derin bir nefes alarak. "Ben sonra gelir alırım." Gözlerimi kırpıştırdım. "Benimle mi geliyorsun?" diye sordum. "Evet. Geleyim mi?"

Kafamı belli belirsiz salladım. "Sen bilirsin."

"Ben bilirsem geliyorum."

Ona, gelme, diyecek halim yoktu. Konakta olacaklar için kendimi hazırlardım hem. Çınar, valizimi aldığında ona karşı çıkmadım. Kısa süre içinde arabama geçtik ve kullanmak için hamlede falan bulunmadı. Bas baya yan koltuğa oturmuştu.

ZEHİRLİ ŞEKERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin