36. BÖLÜM🪷

9.4K 983 423
                                    

Arkadaşlar bir gün wattpad'e ulaşamamak gibi bir sorun yaşarsak diye Kitappad hesabı açmıştım. Tüm bölümleri orada da eş zamanlı olarak paylaşıyorum. Siz yeterki okuyun, gerekirse dağları deleriz fjfşdkf

Kitappad hesabım; Zeynepizem

Bölüm sonu duyurusunu okumayı unutmayınn

🍭KEYİFLİ OKUMALAR🍭

ZEHİRLİ ŞEKER
BÖLÜM 36

🪷

Kurt, karların içinde keskin burnuyla tavşanı arayıp durmuş. Öyle karanlık, öyle kasvetli bir hava varmış ki Kurt'un bile gözleri zor görüyormuş. Koca tarlaların, ormanların içinde yürüdükçe yürümüş. Burnu onu nereye götürürse oraya gitmiş.

Yolda bir Ayıya rastlamış. Kendini tehlikeye atarak yanına yaklaşmış ve sormuş. "Buralardan geçen bir tavşan gördün mü?" Ayı gözlerini hafifçe yere indirerek Kurt'a bakmış, onu görmezden gelmiş ve kaldığı yoldan yürümeye devam etmiş. Kurt hemen peşine takılmış. "Beyaz bir tavşan." Demiş karanlık gibi olan sesiyle. "Görüp görebileceğin en sinsi canlı."

Ayı duydukları karşısında kıkır kıkır gülmüş. "Bir tavşan mı?"

"Evet" demiş Kurt. "Tavşan deyip geçme, kandırdı beni. Onu yiyecektim. Haftalar sonra bulabildiğim tek öğündü. Bana yalan söyledi, elimden kaçtı."

"Sen de kaçmalısın." Demiş Ayı o an. "Çünkü kaçmazsan ben de seni yiyeceğim." Kurt, Ayı'nın peşinden yürümeyi kesmiş ve arkasına bile bakmadan dağların arasına karışmış. Günlerce aramış tavşanı. En sonunda çınar ağacının kovuğunda bulmuş onu. Geriye kalan tek şey, avının saklandığı delikten çıkması ve dişlerinin arasına girmesiymiş.

🪷

Yazar'dan

"Kardeşim nerede!?" Diye bir ses gürledi koridorda. Birkaç hemşire ne olduğunu anlamak için sesin sahibine baktı ama onun hedefi farklıydı. Başını ellerinin arasına almış ve her salisenin getirdiği bilinmezlikle kahrolan Barış'a doğru ilerledi. Yakalarını tutar tutmaz sırtını sertçe duvara yasladı. "Kardeşim." Dedi bastırarak. Nilüfer, en son onun yanındaydı. "Nerede?!"

Barış, sakince Çınar'ın yüzüne baktı ve o sakinlikle yanıt verdi. "İçeride." Aslında bir gerçek vardı ki hiç sakin değildi. Endişeden içi çürüyecekti ama şu dakikalarda beklemekten başka hiçbir şey yapamayacağını biliyordu. İşte bu yüzden daha çok kahroluyordu. "Ne oldu!? Anlat!"

Barış, Çınar'ın yakalarındaki ellerini iterek ondan kurtuldu ve omuzlarını dikleştirip konuştu. "Eve geliyorduk, birden düştü. O," Kelimelerine bir an devam edemedi. Nil'in kulaklarında yankılanıp duran sesi elini ayağını kesiyor, sanki kalbi infilak ediyordu. "O, ne!? Söyle!"

Yutkundu. "Ayaklarımı hissetmiyorum, dedi." Çınar duyduğu cümleyle öylece kaldı. Birkaç saniye anlama sorunu yaşadı. Sonra binbir türlü senaryo kafasının içini kemirmeye başladı. Kafasını iki yana salladı. "Yok, öyle bir şey olmaz!" Sırtını Barış'a önünü de içinde kardeşi olan odaya döndü. "Doktor nerde!? Lavin nerede!? Hiç kimse bir şey söylemedi mi!?"

Barış, Çınar'ın sırtına bir süre baktıktan sonra konuştu. "15 dakika oldu geleli, hâlâ kimse çıkmadı." Elleriyle saçlarını çekiştirdi. Ne bitmek bilmez bir on beş dakika olmuştu. İçinden ettiği duaların haddi hesabı yoktu.

ZEHİRLİ ŞEKERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin