2. BÖLÜM 🪷

18.3K 1.1K 453
                                    

🍭KEYİFLİ OKUMALAR🍭

ZEHİRLİ ŞEKER
BÖLÜM 2

🪷

Böyle bir aptallığı senden başkası yapamazdı zaten Nil.

Bana aptal deyip durma.

Ama öylesin!

Bak ben adreste nere yazıyorsa oraya geldim tamam mı? Arabanın suçu!

Arabanın mı?

Evet! Beni yanlış yere getirdi.

Ya tabi, o arabayı sen kullanmadın çünkü!

Susar mısın? Stresten öleceğim şimdi!

Kaldığım odanın içinde bilmem kaçıncı turu atıyordum. Ayrıca kaldığım değil hapsedildiğim demem daha doğru olurdu. Abim sandığım beyefendi beni yaka paça odaya tıktığı için kimdir nedir diye de soramamıştım. Bağırmış durmuş, kapıyı biraz kırmaya çalışmış, o olmayınca camları aşağı indirmiştim ama tabi atlayamamıştım çünkü çok yüksekti.

Oflayarak kocaman yatağa oturduğumda dağıttığım odaya göz gezdirdim. Oda çok değil biraz odalıktan çıkmıştı ama kesinlikle benim suçum değildi bu. Yine de konfor hoşuma gitmişti. Yatak rahattı.

Destek alarak tamamen yatağa çıktım ve zıplamaya başladım. Yapabileceğim en güzel aktivite buydu. Telefonum, çantam, valizim... her şeyim! Tavşanımı bile almıştılar! Tavşanımı! Canımı alsalardı daha iyiydi!

Yastıklara birkaç tekme atıp oraya buraya savurdum. Dağıtabileceğim hiçbir şey kalmamıştı. Sanatkarane üslubumu oldukça net ve ustaca kullandığımı düşünüyordum. Etrafa bir kez daha göz gezdirdim ve minik bir çığlık attım.

"Çıkarın artık beni! Suç bu yaptığınız!!"

Cevap gelmedi, tavşanım burada olsaydı cevap verirdi. Kaşlarım çatıldı. Tavşanımı aldığı için o adama içten içe büyük bir nefret beslemeye başlamıştım ve onu gördüğüm ilk yerde bodoslama dalacaktım. İki katım olması ve belinde silah taşıması umurumda değildi!

Tavşanım benim canımdı!

Canımı almıştı!

Pislik, köpek, kötü olan ne varsa her şey, küfrün daniskası, kaflı kefli yazılan bütün şiirlerin muhatabı, zemberek!

Zemberek ne be?

Ne bileyim, sözlük müyüm ben?!

Evet anlamını bilmediğim kelimeleri kendim anlam katarak kullanıyordum ve bundan da gayet hoşnutluk duyuyordum. Kimse de bana karışamazdı. Ayrıca zemberek kelimesi bende kötü bir şeyi çağrıştırıyordu, bu tamamen harflerin suçuydu. Bir kez daha ofladım. İstanbul'dan buraya onca saat yolu odaya kapatılmak için mi gelmiştim ben?

Daha kaç saat geçecekti, kaç gün, kaç hafta... açlıktan susuzluktan ölecektim! Oysa çok başkaydı buraya dair umutlarım. Ben abime, senin kardeşinim diyecektim, o önce şaşıracak sonra beni bağrına basacaktı. Mutlu bir ailemiz olacaktı. Konakta herkes beni sevecekti, benimle konuşacaktı, gülecek eğlenecektik. Abimle birbirimizi tanıyacaktık, geçen onca zamana yanacaktık... falan filan.

Hiçbiri olmayacaktı ve bu benim yüzdelik dilimi en az olan hayallerimden başı çekiyordu. Neyse olsundu, kaderde abimin düşmanına koz olmak varsa buna çare yoktu.

Kendimi yatağa bıraktım. Gözlerimi tavana diktim. Kurt ve Tavşan efsanesini düşündüm. Devamını anlatabilmek için tavşanıma ihtiyacım vardı, aksi takdirde tamamlanamıyordum. Kapıdan duyduğum kilit sesiyle gözlerim büyüdü. Anında ayaklanarak kapıya doğru döndüm ki o an kapı yavaşça açıldı.

ZEHİRLİ ŞEKERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin