saldırgan

1.6K 109 32
                                        

"yemeğini yee alaraa" öğleden sonra toplantıya katıldık ve işlerim bitene kadar şirkette kaldık.

Burdan alarayı eve kadar gôtürmüştüm, ne kadar ben gelmeyeceğim diye tuttursada yine de onu dinlemedim.

Şimdi ise karşımda somurtup yemeğini yemiyordu, yine niye birden bana sinirlendi hiçbir fikrim yoktu.

"Yemeğeyeceğim" dedi ellerimi göğsünde birleştirip. "Niye güzelim, hmm"

"Alkol almama izin vermiyorsun" evet izin vermedim, bugünü alkolsüz tatlı tatlı vakit geçirerek bitirecektik. Ve alaraa alkole nerdeyse bağımlı hâle gelmiş, tutturmuş içeceğim diye.

"Az ya da çok almayacaksın alkol" dedim net bir sesle. Çocuk gibi karşımda ağlıyormuş gibi yaparken bu kızın 6 yılda hiç değişmediğini anladım. Hâlâ istediği olmadığında inatlaşıyordu.

"Alacağım, seni ilgilendirmez içip içmem" biliyorum neden istediğini, saye yüzünden. Sinirliydi ve biraz içim rahatlamak unutmak istiyordu.

Fakat ben artık alarayı öyle yere gitmesine izin veremem. Ya da tek başına bırakamazdım asla. Tehlikeye girecek her şeyden uzaklaştırıp yanımdam ayırmamam gerekiyordu.

"İlgilendirir hanımefendi, şu anda benimle yemektesin." Az alacağım der sarhoş olurdu, sanki tanımıyorum ben alarayı.

"Ne olmuş yemekteysem, sen beni zorla getirdin buraya" çataldaki eti sakince ağzıma götürürken o da beni izliyordu.

Bana olan Hayran bakışları kalbimi hızlandırıyordu...

"Öyle planladık çünkü, bu yüzden sonradan hayır diyemezsin" başını kaşıyıp hatırlamaya çalıştı, tamam geliceğim demedi tam olarak ama sonuçta nazlanıyordu.

"Offf sevdee, bari şuraya kırmızı şarap söylee." Sadece inat ediyordu, ısrarla alkol istemesinin sebebi buydu. Dediği olacaktı illaki. Bir yudum alsa içi rahatlar maksat ben sevdeyi dinlemedim demiş olmak.

Garsondan iki kadeh kırmızı şarap istedim, onlara söyledikten sonra bana sırıtarak bakan alaraya döndüm. Eline çatalı alıp keyifle yemeğe başladı yemeğini.

"Sadece bir kadeh, bu gece başka alkol yok" yüzünü düşürdü, bu demek oluyor ki yemekten sonrada inat edecekti.

O hem şarabını hem yemeğini yerken ben geriye yaslanmış onu izliyordum.

Alara hâlâ bir bebek gibiydi, inatçı. istediği olmadığında huysuz ve sürekli benden ilgi bekleyen bir bebek. Yüzü  olgunlaşmıştı, çok güzeldi.

Ona baktığımı anlasada arada kaçamak bakışlar atıp yemeğine odaklanıyordu. Ama heycanlandığını anlayabiliyordum, yanakları kızarmıştı ve gözleri artık sık gôzlerimle buluşturmuyordu.

Onu izlemek bile o kadar güzeldi ki, asla bıkmazdım. Şarabımı yudumlarken gözlerime baktı, dudağında kalan şarabın ıslaklığıyla gözlerim aniden oraya kaydı.

Ona doğru gelirken hafif geri çekilsede sonra bunu devam ettirmedi, elimi kaldırıp dudağını okşar gibi gezdirdim elimi.

Nefesi hızlandı, artık ona dokunduğum an hemen hızlanıyordu nefesi. Beni ne kadar ôzlediğini görebiliyordum.

Dudağından parmağımı çekip dudaklarımın arasına götürdüm, alaranın yutkunma sesi kulaklarıma dolduğunda onu şu an kucağıma alıp deli gibi öpme isteğiyle doldu içim.

Onun gözlerine uzun süredir bakıyordum, en son dayanamayıp çekti o mavilerini gözlerimden.

Eli hafif titrerken gülümsemem daha da genişledi. "Niye öyle bakıyorsun" dilimi dudağımda gezdirirken gözleri oraya kaydı. Derin bir nefes alıp zar zor gözlerini çekti.

Umudun Yolcusu (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin