kaybediş

842 82 25
                                        

"ne yaptığını söyle bana sevdee" dedi annem yüzüncü kez aynı soruyu sorarken. 

"Olması gerekeni yaptım anne, lütfen onun hakkında soru sorma bana." Dedim bıkkınlıkla.

"Hem boşanacaksın ondan, itiraz istemiyorum" dedim net bir sesle. Annem sıcak bakmıyordu ve bu beni delirtiyordu. Böyle bir adamla niye hâlâ evli kalmak istesin ki.

"Kızım elal-" dediğinde seslice ofladım "sikmişim elalemi" dedim kendimi tutamayarak.

Annem gözlerini belertip baktığında hızla kafamı çevirdim "ne biçim konuşuyorsun sen öyle" dedi azarlayarak.

"Özür dilerim, ağzımdan kaçtı ama sende  böyle yapınca sinirleniyorum." O adama medet ummasına gerek yoktu ki. Artık nasıl kendine muhtaç edip aklını yıkadıysa.

"Tek bildiğim aslaa o adamla bir daha yüz yüze bile gelmeyeceğin. Öyle olursa bile mahkame salonunda yüz yüze gelirsin anne" dedim net bir sesle.

Konuşmadı, canımı sıkıyordu bu durum. Korkuyor muydu yoksa başka bir şey mi vardı anlamıyorum.

"O oğlunun haberi var mıydı?" Neyi kasttetiğimi anlamasını umuyordum, o adam annemi pazarlarken ahmet bunu biliyor muydu? 

"Bilmiyorum" diye mırıldandı "kaç gecedir hiç eve gelmedi" sırtımı iyice yaslarken sıkıntıyla nefesimi verdim

"Niye bana hiç söylemedin" dedim gözlerine bakıp "eğer söyleseydin, izin vermezdim. Seni çok önceden ondan çekip kurtarırdım"

İstemsizce sinirleniyordum anneme, elimde değildi. Kendimede çok sinirleniyordum, nasıl bu kadar kör olabildim diye.

Annem ifadesiz duruyordu, tek mimik bile yoktu yüzünde. Ne gülüyor ne de ağlıyordu. Ondan duygularını çalmışlardı ama biliyordum ki içi tam bir kaostu. Alev yopu gibi hep onu yakıyor ve canını acıtıyordu.

Belki sayısız yara izi vardı vücudunda, ben onların hiçbirini göremedim. Aslında bakarsanız benn annemin sevgisizliğini kabullendiğimden beridir ona hiç bakmamıştım bile.

"Artık bunu düşünmeni istemiyorum, olan oldu artık"

"Olan oldu diyip kestirip atamam annee" anneme değil kendimeydi sinirim ve annem böyle cevaplar verdikçe daha da sinirleniyordum. O adamı gidip öldürmek istiyorum.

"Sakın bir dahaa o eve gitmekten bahsetme bana, sakınn." Gözlerim dolmuştu ama bu saf bir öfkeydi. O adamı öldürmediğim için oluşan bir öfke.

"Ona muhtaç değilsin, ben sana bakar ilgilenirim tamam mı?" O benim öfkemi görmüş olacak ki yutkunup kafasını çevirdi.

"Sana da yük olamam, senin üzerinde hiçbir hakkım yok. Bunu yapmak zorunda değilsin"

Annem kendini hep fazlalık olarak görüyordu, yaşamayı hakketmeyen değersiz biri gibi. Çünkü kendi ailesi ve kocası böyle öğretmişti ona.

"Hakkın var üzerimde, nasıl olmazz. Bende senin kızınım. Öz ya da değil bu önemsiz. Yük değilsin benim için, hiçbir zaman olmazsında."

Konuşacağı vakit onu kestim "yine ondan bahsedersen yeninim olsun ki o adamı öldürürüm" dedim kıpkırmızı olduğuma emin olduğum bir suratla

Koltuktan kalkıp önüne geçtim, dizlerim yere değerken yutkunup ellerini tuttum.

"Sana hakkettiğin hayatı vereceğim anne, söz veriyorum" gözleri titredi o an. "Lütfen bana inan, ben aramızıdaki mesafeyi kapatırken sen daha da açma"

başımı dizlerine koydum yavaşça, titrek bir nefes aldım. Sakinleşmek istiyordum ama olmuyordu.

Ben derin derin nefesler alırken saćımda bir el hissettim, omuzumdan bir yük kalktı. Gözlerim kapandı o an istemsizce.

Umudun Yolcusu (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin