Bölüm 1
Defne arabadan inince gördüğü eve uzun uzun baktı. Son bir yıldır gelmemek için türlü bahanelerle direndiği evdi bu karşısındaki şaşaalı yapıt. Babasının üç yıl önce vefat etmesinden sonra zoraki kaldığı ve geçen sene okulunu kazanınca kendisini kurtardığı modern hapishane. Geniş bir arazinin içinde hiçbir masraftan kaçınılmadan inşa edilmiş bu gösterişli bina –villa ya da köşk adı her ne ise- Defne için gördüğü anda midesini bulandıran bir manzaradan ibaretti sadece.
Arkasında sürüklediği valizinin tekerlek sesleri eşliğinde, kenarı orta büyüklükte cüce ve benzeri bahçe bibloları ile süslenmiş taş yoldan kapıya doğru yürüdü. Abartılı çiçekler ve dev aslan heykellerinin iki yanını kapladığı girişe gelince kapıyı çaldı. Kapıyı açan hizmetli Defne'yi tanıyamamış " Buyurun kimi aramıştınız*" diye sormuştu. Annesinin sevgili ve çalışan sirkülasyonunun hızını bilen Defne buna hiç şaşırmamıştı. Hizmetliyi umursamaz bir şekilde içeri girerken " Annem evde mi?" diye sordu. Hizmetli mahcup bir şekilde " Siz Defne hanım olmalısınız özür dilerim efendim. Anneniz Erdal Bey ile beraber havuzdalar." Dedi. Defne'nin yüzü şaşkınlık belirtisi ile gerildi " demek eski sevgilisine geri dönmüş" dedi kendi kendine mırıldanarak.
Annesinin son üç senede değiştirdiği sevgililerinin sayısını bir yerden sonra saymayı bırakmıştı. Çoğu servet avcısı jigolo tipli erkeklerdi. Sığ zekâları belli bölgelerinden yukarı çıkamamasının ezikliğini yaşayan itici tiplerdi. Defne'nin erkeklerden iğrenme sebeplerinden biri de onlardı zaten. Kendisine ahlaksızca yaklaşanlar ve rahatsız edenler aklına geldikçe midesi kasılmaya başladı. Bu nefret içerikli düşünceleri beyninden savuşturmaya çalışarak havuza yöneldi. " Valizimi odaya çıkartırsınız."
Erdal havuzun içinde geniş bir deniz yatağının içinde içkisini yudumlarken – bu saatte?- Melda Hanım yaşına rağmen giydiği bol dekolteli mor renk bikinisi ile güneşlenerek sevgilisine havuzun kenarından eşlik ediyordu. Defneyi görünce istifini bozmayan Erdal'a inat Melda Hanım geniş bir gülümseme ile " Defne hayatım, hoş geldin" dedi ara ara çatallaşan tiz sesi ile.
" Hoş bulduk anne. Beni gördüğüne bu kadar sevinmiş gibi yapmana gerek yok." Defne annesine olan kırgınlığını üstünden seneler de geçse atamayacağını fark etmişti. Annesinin gördüğü anda eski anıları hafızasında kıpırdanmaya ve hatta beyninin sinir merkezine hücum etmeye başlamıştı.
" O ne demek öyle kızım. Ben senin annenim, tabi ki özledim seni. Hem bir senedir görüşmüyoruz bırak hakım olsun özlemek." Melda Hanımın yüzü düşmüştü ama hemen toparladı.
" İstediğin zaman gelip görebilirdin. Yerimi, adresimi biliyordun. Hiçbir zaman sana engel olmadım."
" Biliyorsun tatlım, işlerden vakit bulamıyorum. Babanın yokluğunda bütün bu işleri idare etmek bana kaldı. Tek başıma ne kadar zorlanıyorum bir bilsen."
" İşler yurt dışına gezmelerine engel olmuyor ama. Evet, senin haberlerini başkalarından alıyorum son bir senede telefonda bile görüşmedik doğru düzgün. Nasıl bir bağ varsa aramızda!"
Yüzü giderek kararan ve gülüşünün yerine dudaklarında gerginlik belirtileri taşıyan Melda Hanım, eliyle havada hayali bir sineği kovalar gibi hareketler yaparak konuşmaya başladı.
" Aman canım, gelir gelmez başladın hesap sormaya sen de. Bozma şimdi ağzımızın üç kuruşluk tadını."
Konuşma boyunca alık bir yüz ifadesi ile anne kızı izleyen Erdal, gerginliğin en zirve yaptığı anlarda araya girme gereği hissetmişti.
" Hoş geldin Defne, özlettin kendini."
Yüzündeki aptal tebessümün, beyninin yerindeki boşluktan esen rüzgârın verdiği rehavetten oluştuğunu düşünen Defne, cevap vermek yerine gözlerini devirip annesiyle konuşmaya devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Portakal Kokulu Kız !!! Kitap Oldu !!!
Humor!!!Watty's 2016 - Gizli Cevherler Ödülü!!!! " Tiyatronu oynadın. Şimdi eserinden memnun bir şekilde odana gidebilirsin sanırım." Öfkeli haline inat gayet sakin ve kibardı adam. Az önceki sinir boşalmasının da bunda bir etkisi olabilirdi tabi. İ...