Defne o sabah kapısının çalınması ile erkenden uyandı. Uzun zamandır ilk defa biri tarafından uyandırılmanın şaşkınlığını yaşıyordu. Kapıyı açıp gözlerini ovuşturarak şakınca bakmaya başladı kendisini bekleyen kocasına.
Murat Defne'nin bu doğal şapşal hallerine giderek alışıyordu. Uyku mahmuru gözleri ve dağınık saçları ile bir insan ne kadar güzel görünebilirdi? Bunu öğrenmişti adam. Çok güzel hem de çok çok güzel olunabiliyordu.
" Gelmiyor musun?" dedi Murat kendisine boş gözlerle bakan henüz ayılmamış genç kıza.
" Nereye?" dedi Defne dalgınca. Yine sabah namazına mı gidiyorlardı acaba?
" İşe." Murat kısaca cevap verdi. Acelesi vardı ve bu alık kızın uyanmaya niyeti yok gibiydi.
Defne elini ağzına götürdü. " Aaa evet ya, tamam ben hemen hazırlanıyorum. Beş dakika içinde kapıdayım." Dedi heyecanla ve adamın bir şey söylemesine fırsat bırakmadan kapıyı yüzüne kapatıp hemen lavaboya geçti. Önce yüzünü buz gibi suyla yıkadı. Yüzünü ovuşturarak kıyafet dolabının önüne geçti. Şimdi ne giyecekti? Uzun zamandır kot pantolon giymediğini fark etti. Sırf Murat'ın gözüne gireceğim diye elbise giyiyordu son zamanlarda. Aslında hoşuna da gidiyordu tiril tiril elbiseler giymek. Şimdi iş yerine uygun daha ağır bir takım seçmişti. Siyah deriden pileli etek üzerine pudra kısa kollu bir gömlek ve en son yine siyah bir ceket giymişti. Aynaya geçip yüzünü de hafifçe toparlamış ve saçını da bir güzel atkuyruğu yapmıştı. Ne özensizdi ne de abartılı. Erkenden kalkmış birine göre oldukça şık sayılabilirdi pek ala.
Hevesle odadan çıktığında Murat pencerenin önünde kahvesini yudumluyordu. Adamın yanına usulca sokulup " Ben hazırım." Dedi genç kız şen şakrak bir yüzle.
Murat ağır bir hareketle genç kızı süzdü. " Çok güzelsin." Dedi memnuniyetle. Aslında işi gücü bırakıp tüm gün bu kızın karşına geçip onu seyredebilirdi.
Defne'nin yanakları kızarmıştı bu sözle. Belki de ilk defa kocasından bir iltifat duymuş olabilirdi. Ya da hala uyanmadığı için bunu yanlış duymuş da olabilirdi. Pek emin olamıyordu şimdi buna. Yine de güzeldi işte onu şu dünyada bir kişinin güzel bulması yeterdi. Murat'ın ışıldayan mavi gözlerinde kendi yansımasını görmek bu sabahı aydınlatan en güzel sahneydi.
Sessiz bir şekilde asansörle inip arabaya doğru geçtiler. Ali kapıyı açarken " Cünaydın celun hanum." Diyerek karşıladı Defne'yi, neşeyle. Şimdi arka koltukta yan yana oturuyordu genç çift.
Defne yol boyunca aklından bin bir düşünce geçirmişti. Kahvehaneden bozma bir büroya gitme ihtimalleri yüksekti mesela. Ya da iri kıyım adamların beklediği bir araba galerisi belki diskodan bardan bozma bir yer. Kim bilir nasıl bir iş yapıyordu kocası...
Farkında olmadan derin bir nefes aldı genç kız. Ve şişirdiği göğsünde birkaç saniye tuttuğu nefesini bezgince geri boşalttı sonra. Bu sırada elinin üzerine baskı yapan iri ve güçlü bir elin varlığını hissetmişti. Murat karısına destek olmak için elini sıkıca tutmuştu. Defne de adama karşılık verip hiç bırakmayacak gibi sıkıca, tüm gücüyle sarıldı kocasının eline. İlk defa gerçekten de mutlu olabileceğini hissediyordu. Hem de bunu bir erkeğin varlığından aldığı güç ve enerjiyle hissediyordu. Dudaklarını tebessümle kıvırsa da gözleri nemlenerek baktı kocasına. Bu bir sevginin en saf haliydi belki de.
Kısa bir süre sonra aynalı camları ile şık bir dizayna sahip devasa bir binanın önünde durdu arabaları. Murat arabadan inerken Defne şaşkınca bakıyordu etrafa.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Portakal Kokulu Kız !!! Kitap Oldu !!!
Humor!!!Watty's 2016 - Gizli Cevherler Ödülü!!!! " Tiyatronu oynadın. Şimdi eserinden memnun bir şekilde odana gidebilirsin sanırım." Öfkeli haline inat gayet sakin ve kibardı adam. Az önceki sinir boşalmasının da bunda bir etkisi olabilirdi tabi. İ...