hayırlı ramazanlar..
**********
Defne havaalanının gelen yolcu bekleme kısmında huzursuzca Pelin'in gelişini gözlüyordu. Bu oldukça huzursuz bir bekleyişti çünkü hem arkadaşını çok özlemiş ve son aylarda evde iyice bunalmıştı hem de anlattığı uydurma hikâyelerden sonra iyice sarpa saran evlilik yalanlarının ucunu kaçırmaktan ve arkadaşından iyi bir ihtar almaktan korkuyordu. Bazen her şeyi olduğu gibi dümdüz yalansız dolansız bir şekilde Pelin'e anlatmak istese de alacağı tepkiden çekiniyordu. Belki bu çekinceden daha da fazlası vardı; Defne bu duruma Pelin'in el atmasından da korkuyordu. Çünkü içinde yaşadığı garip huzuru anlamayacağını biliyordu. Defne yıllardır hiç yaşamadığı bir duyguyu yakalamıştı ucundan ve onu çekiştirmek ve sıcaklığını avucunun içinde hissetmek istiyordu. Pelin tabi ki bunu anlamak istemeyecekti, o arkadaşının iyiliği için çırpınıp gerekirse Murat'ın karşısına dikilecekti. Defne arkadaşını tanıyorsa bu böyle olacaktı.
Ve kısa bir bekleyişin ardından uzun topuklu ayakkabıları, renkli mini elbisesi ve bir haftalık ziyareti için getirdiği üç valiz dolusu eşya ile Pelin genç kızın görüş alanına girmişti. Uzun adımlar atarak Defne'ye doğru gelip sıkıca sarıldı genç kız. Ah defne arkadaşını ne kadar da özlemişti... Ama o kadar çok uydurma aşk hikâyesi biriktirmişti ki heybesinde, artık taşıyacak dermanı kalmamıştı arkadaşını görünce. O da aynı samimiyet ve özlemle karşılık verdi arkadaşına.
Pelin'in gelişi ile keyiflenmişti yine de Defne. Neşe içinde arabaya geçtiler. Murat Defne'yi Ali'ye emanet etmişti giderken. Ve Ali de bu emanetin hakkını vererek kızın bir dediğini ikiletmeden yapıyordu.
" Aç mısın? Bir yerlerde bir şeyler yiyebiliriz istersen." Dedi Defne yolda ilerlerken. Amacı olabildiğince geç gitmekti eve. Belki Pelin'e biraz da içki dayarsa evin basitliğini görmezdi genç kız. En azından o gece için yırtmış olacağını düşünüyordu bu hesapla.
" Ay yok kızım bir saatlik yoldan geldim zaten. Hem Adana'da atıştırdım bir şeyler, eve geçip biraz serinlemek ve üzerimi değiştirmek istiyorum. Yapış yapış oldum resmen." Diye cevap verdi Pelin arkadaşının iyi(!) niyetinden habersizce.
Kızım Defne, senin yaktığın mumlar için yatsı vakti geldi çattı. Hadi gazamız mübarek olsun!
Defne tedirgince arabada oturmuş birazdan arkadaşının yüzünün alacağı halleri düşünüyordu. Bir yandan dudağının kenarını kemirirken bir yandan da işe yaramayacak olası açıklamalarını yazıyordu kafasında. Pelin ise bu durumdan bihaber şekilde söyleniyordu sıcaktan. Ve arada Mersin'den getirdiği dedikoduları çıtlatıyordu. Şimdilik kısa özet geçiyordu, tabi bunları daha sonra tekrar tartışmaya sunacaktı elbette.
Bir süre sonra bindikleri arabanın geçtiği geniş bahçeyi ve ona sahiplik yapan; dış görünüşü ile insanı büyüleyen, özenilerek hazırlanmış peyzajı ile hayran bırakan ihtişamlı villaya doğru ilerlediklerinde Pelin'in alması gereken ablak yüz ifadesi Defne'nin yüzüne yapışıp kalmıştı. Burası da neresi böyle?
Defne arabadan indiğinde söylenerek valizleri taşıyan Ali'ye soran gözlerle bakıyordu. Ali kaşlarını kaldırmakla yetindi. Bir cevap verecek hali yoktu çünkü bu valizler çay küfelerinden bile ağırdı.
Evin işlemeli ahşaba benzeyen süslü çelik kapısını açan hizmetli kız " Hoş geldiniz Defne Hanım." Diye genç kızı tanır gibi hitap ettiğinde Defne küfür edilmiş kadar afallamış ve önce gözlerini irileştirmiş sonra da anında bakışlarını kısarak evi incelemeye başlamıştı. Her adımda şaşkınlığı artıyordu genç kızın. Bu ev Osmanlı saraylarından ilham alınarak döşenmişti belli ki. Kırmızı kadife koltuklar ve altın yaldızlı el işlemeli mobilyalar, varaklı aynalar, büyük vazolar ve etrafa serpiştirilmiş antika değerinde tarihi objeler oldukça tanıdık görünüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Portakal Kokulu Kız !!! Kitap Oldu !!!
Humor!!!Watty's 2016 - Gizli Cevherler Ödülü!!!! " Tiyatronu oynadın. Şimdi eserinden memnun bir şekilde odana gidebilirsin sanırım." Öfkeli haline inat gayet sakin ve kibardı adam. Az önceki sinir boşalmasının da bunda bir etkisi olabilirdi tabi. İ...