Defne sinirine hakim olmak için çabalasa da başarılı olamıyordu. Her an patlamaya hazır bir bomba gibiydi. Duyduklarını hazmetmesi hiç de kolay değildi. Üzüldüğü şey giden paralar değildi, paraya ömrü boyunca fazla değer vermemişti zaten. Ama dedesinin ve babasının yıllarını alan bir emek vardı sonuçta. Şimdi o kadar emeğin keyfini birkaç jigolonun sürdüğünü düşündükçe içi yanıyordu. Bu gidişatı öngörmüştü aslında ama yaşı engel oluyordu resmi olarak müdahale etmesine. Bu yüzden kaçmıştı zaten. Gerçi iflas etmelerini beklemiyordu en fazla biraz fazla zarar eder sonra toparlardılar. Hadi ama! Koskoca Hanzadeoğulları sarsılsa da yıkılmazdı. Olamazdı böyle bir şey! Ama olmuştu işte. İflas etmişti hem de. İçinden bir şeyleri kırıp parçalamak hissi geliyordu. Eline değen ne varsa rastgele duvara fırlatsa da hırsını alamıyor annesi tarafından cevabı sessiz kalmaktan öteye gitmeyen sorular soruyordu nefesi tükenircesine.
" Nasıl yaparsın bunu, anlamıyorum. Kafam almıyor! Onca yılın emeği var üç beş kuruş değil ki bu bir gecede kumarda bitiresin. Koca miras!"
" Bak canım. Baban zaten zararda olan bir şirket bıraktı bana. Ben de toparlayamadım yanlış yatırımlar yapıp daha fazla bocaladım. Zaten anlamıyordum bundan yararlanan insanlar da kanımı sömürdü işte."
" Babamı karıştırma! Kendi hataların yüzünden babamın hatırasını kirletme!"
Defne annesine nefret ve kin dolu bakışlar attı. Babasının hatıraları zihninde çok temiz olmasa da o an korumak istemişti elinde kalanları, annesine olan öfkesi yetiyordu şimdilik. Bir eliyle alnını ovaladıktan sonra saçlarına daldırıp başını geriye doğru esnetti.
" Benden ne istiyorsun? Okulu bırakmamı istiyorsan o konuyu ben hallederim. Çalışır, burs bulur öderim okul paramı."
Melda Hanımın yüz hatlarında, en ince çizgisine kadar hüzün ve pişmanlık vardı. Defne'nin gözlerine bakmaktan kaçınıyordu. Normal zamanda girişken, açık sözlü ve baskın bir kişiliği olan ve asla hatasını kabul etmeyen bu kadın şimdi Defne'nin karşısında köşeye sıkışmış bir yavru kedi gibi titrek ve savunmasız görünüyordu.
" Hayır canım. Okul paranı bir şekilde bulacağına eminim. Benim senden isteyeceğim iyilik biraz daha fazla fedakârlık istiyor maalesef."
" Allah aşkına söyle artık! Ne istiyorsun?"
Defne'ye kalan mirası da annesi kontrol ediyordu. Yani o para da gitmişti büyük ihtimalle. Bu yüzden ondan para isteme ihtimali yoktu. Bu durum Defne'nin merak duygusunu artırıyordu çünkü ne isteyeceği belirsizdi. Karşısındaki kararsız ve mahcup haline bakınca Melda Hanım'ın bile zorlanacağı bir şey isteyecekti. Defne bir tahminde bulunamıyordu bu yüzden annesi suskun kaldıkça daha da öfkeleniyordu.
Melda Hanım bakışlarını halıya odaklamıştı. Başını yerden kaldırıp Defne'nin yüzüne bakacak cesareti ve belki de yüzü yoktu. İlk defa böyle zor bir durumda kalmıştı hayatında. Normal zamanda hayatı umursamaz ve bildiğini okurdu bu hayatta. Ama kızının karşısında yaramazlık yapmış bir çocuk gibi durmak ve ondan yapmakta zorlanacağı ve hatta belki de kabul etmeyip deliye döneceği bir şeyi istemek zorunda kalmaktan hiç hoşnut değildi. İşte bu çok ağırına gidiyordu, hayatında ilk defa. Derin bir nefes çekip içine nefesini verir gibi aniden başladı konuşmaya.
" Hayatım iki gün sonra meyve bahçeleri ve fabrikayı alması için anlaştığımız iş adamı gelecek son görüşme için. Onunla yakından ilgilenip biraz oyalamanı istiyorum."
Defne duyduklarına inanamamıştı. Kaşlarını kaldırıp gözlerini irileştirdi.
" Nasıl yani? Oyalamak derken?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Portakal Kokulu Kız !!! Kitap Oldu !!!
Humor!!!Watty's 2016 - Gizli Cevherler Ödülü!!!! " Tiyatronu oynadın. Şimdi eserinden memnun bir şekilde odana gidebilirsin sanırım." Öfkeli haline inat gayet sakin ve kibardı adam. Az önceki sinir boşalmasının da bunda bir etkisi olabilirdi tabi. İ...