bu kıyağımı da yazın bir kenara :P
keyifli okumalar...
**
Akçakoca macerasının üzerinden koskoca iki hafta geçmişti. Murat bu süre içinde eve uğramamıştı bile. Defne gece kanepede uyuyup sabah aynı yerde uyanır olmuştu. Uykusunda yürüdüğü fikri de böylece çürümüş oluyordu. Demek ki onu yatağa taşıyan biri vardı bu evde. Ve yine demek ki o kişi artık eve hiç gelmiyordu. Zaten evdeki hırçın, tuzlu deniz kokusu giderek siliniyor yerini kesif bir matem kokusuna bırakıyordu sanki. Kim bilir hangi evine gitmişti? Kim bilir ne iş yapıyordu şimdi? Bu düşünceler genç kızın beynini oyuyordu tüm gün.
Defne iki haftadır bolca romantik komedi filmi izleyip içi çıkana kadar ağlamıştı. Pelin arada arayıp İstanbul'a gelmeyi teklif etmişse de yalnız kalmak istediğini söyleyip arkadaşını da ret etmişti. Pelin de Mersin'e döndüğünden beri daha anlayışla yaklaşıyordu genç kıza. Tatlı dille ikna etmeye çalışıyor bu sevdadan vazgeçmesi için çabalıyordu. Ama Defne körü körüne daldığı bu sevda çıkmazında giderek daha da kaybediyordu kendisini. Daha da kayboluyor kayboldukça bocalıyordu. Olmayan birine âşık oluyordu sanki. Kocasına platonik aşk besleyen tek insan olabilirdi yeryüzündeki.
Bu arada kocasının son cümlesi de günlerce aklında dönüp durmuştu genç kızın; köydeki lakabını sormasını istemişti genç adam. Ne saçma! Ne işine yarayacaktı ki bunu öğrenmek? Sanki Murat hakkında ne biliyordu ki, lakabını mı öğrenmek kalmıştı? Yine de dayanamamıştı.
Asiye ile yemek yaptıkları bir sırada kadına usulca sokulup " Asiye abla, Murat'ın köydeki lakabını biliyor musun sen?" demişti masumca ama kadının beti benzi atmıştı oracıkta. Sonra evin içinde kovalamaca oynamışlar Asiye Defne'yi gün boyu oyalamış ama sorusuna cevap vermemişti bir türlü. Kadının bu hali Defne'nin de iyice işkillenmesine sebep olmuştu. İşte şimdi gerçekten merak ediyordu kocasının lakabını. Deli Murat mıydı Kara Murat mıydı, sidikli Murat mıydı, bitli Murat mıydı? Neydi acaba?
Bir hafta boyunca eve uğramayan kocasının sayesinde vesvesenin doruklarına çıkan genç kız bunu düşünmekten çıldırma noktasına gelmişti. Lakabı bu kadar mı önemliydi? Kesin dolandırıcı, katil ya da mafya gibi bir şeydi ve Murat genç kızın ondan korkmasını istediği için bu lakabı öğrenmesini istiyordu. Maksat gözdağı vermek olsun. Hani kızdırma beni vurdururum topuklarından demenin dolaylı hali. Çapkın Murat... Lakabı bu olmalıydı, kesin! Bana yaklaşma kızım ben köyün çapkınıydım vakti zamanında, seni üzerim. Mi demek istiyordu acaba? Ah Murat ne kadar karmaşık, gizemli ve ulaşılamaz, çözülemez bir düğümsün sen...
Bir sonraki hafta kafasında kurduğu kurgularla beraber oldukça yoğun geçmişti genç kız için. O hafta Asiye'den istediği bilgiyi almayı aklına koymuştu. Ve kadıncağızı neredeyse hiç rahat bırakmayıp peşinden ayrılmadan resmen mahalle baskısı uygulamıştı. Asiye sonunda pes etmiş ve yarım ağız bir şekilde " Murat'a pizum çöyde 'lanetli' derlerdi. Ama niyesunu bağa sormayacağusun. Oni da kocandan öğren da!" diye kestirip atmıştı.
Lanetli mi? Bu Defne'nin hiç de beklediği bir lakap değildi. Yani bir insana neden lanetli denirdi ki? Ne yapmış olabilirdi? Böyle anılmasına ne sebep olmuş olabilirdi? Asiye hiçbir şekilde sır vermiyordu. Her soruya " Pilmeyrum." Diye cevap verip eline uğraştıracak bir iş alıyor ve genç kızdan uzaklaşıyordu. Bu kadarını söylediğine bile pişman olmuştu zaten. Defne'nin merakı ise azalmamış daha da harlanan bir ateş halinde içini yakmaya başlamıştı. Öğrenmesi gereken iki şey vardı şimdi; birincisi, kocasına neden lanetli deniyordu ve ikincisi; kocası neden bunu Asiye'den öğrenmesini istemişti? Belki kendi söyleyemeyecek kadar utanıyordu. Ya da çekiniyordu Defne'den. Sahi Murat ondan çekinir miydi acaba?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Portakal Kokulu Kız !!! Kitap Oldu !!!
Humor!!!Watty's 2016 - Gizli Cevherler Ödülü!!!! " Tiyatronu oynadın. Şimdi eserinden memnun bir şekilde odana gidebilirsin sanırım." Öfkeli haline inat gayet sakin ve kibardı adam. Az önceki sinir boşalmasının da bunda bir etkisi olabilirdi tabi. İ...