Bölüm - 30 -

28.2K 1.7K 235
                                    



Son birkaç günü alışveriş ve tembihle geçirmişti Defne. Köy yerinde giymek için uygun kıyafetler seçmişlerdi Murat'la beraber. Oralar soğuk olurmuş, oralar toprak zemin olurmuş, her yörenin kendine özgü karakteristik giyim tarzı olurmuş... Murat'ın Defne'yi ikna etmek için bir sürü bahane ürettiği kesindi. Defne de alışveriş yapmayı bu kadar sevmeseydi belki itiraz edebilirdi kocasına ama ne yazık ki şu dükkânlara girmek için her türlü bahaneye yenik düşebiliyordu kolaylıkla. Bu da şu sıralar en çok kızdığı zaaflarından biriydi. Bir diğer zaafı da kocasına olan zaafıydı. Murat'ın yumuşak, anlayışlı ve neredeyse sevimli tavırları genç kızın yeni yeni örmeye başladığı surlarını bombardımana tutuyordu ve yıkmaya çalışıyordu resmen. Ama Defne'nin pes etmeye niyeti yoktu. Kesinlikle dönüş yoktu. Bu yolun çıkmaz sokağa çıktığını görmüştü ve bu çıkmazdan yol yakınken dönmeye kararlıydı.

Bu sırada geçen şu iki üç günlük zamanda kocası hakkında da bir sürü yeni bilgi öğrenmişti Defne. Murat fırsat buldukça kendisi ile ilgili bilgi veriyordu genç kıza. Mersin'de hiç kimse Murat'la muhatap olmaya tenezzül etmemişti ama Karadeniz insanı öyle değildi. Her şeyi irdeler genç kızı rahat bırakmazlardı kesin. Defne kendisini Karadeniz'e çıkartma yapan bir Amerikan ajanı gibi hissetmeye başlamıştı bu kadar eğitim ve tembihten sonra. Gizli ajan görevine gidiyordu sanki.

Kocasının Muhammet abisinin dışında üç tane ablası olduğunu, annesinin yıllar önce öldüğünü üvey annesinden de iki kız kardeşi olduğunu öğrenmişti mesela. Babası da iki sene kadar önce kanserden vefat etmiş. Murat liseyi şehir dışında üniversiteyi yurt dışında okumuştu. Sorarlarsa –ki kesin soracaklardır- yurt dışına çıktığım bir gezide tanışmıştık dersin diye de tembihlemişti kocası.

Şimdi uçakta giderken bile tekrar tembihliyordu genç kızı. " Bu kadar mı korkuyorsun ailenden?" diye sordu Defne adama samimi bir merakla.

Murat genç kızı yumuşak bakışları ile birkaç saniye süzdükten sonra " Korkmuyorum. Yani korktuğum şey onları üzmek. Ve senin üzülüp kırılmandan da korkuyorum aslında. Bizim oranın insanı şaşkın olur. Ne dediğimizi bilmeyiz bazen." Dedi. Bu da mı gol değildi be!

Defne bu soruyu sorduğuna pişman olmuştu cevabı alınca. Ama kocası da tanıştıklarından beri ilk defa bu kadar heyecanlı ve endişeli görünüyor ve sürekli kontrollü davranma gereği hissediyordu. Bu halleri genç kızı oldukça huzursuz etmiş ve merakını da tavan yapmasına sebep olmuştu. Daha tanışmadan bile Murat'ın ailesinden çekinir olmuştu genç kız. Şimdi bir de Murat'ın bu sevgi pıtırcığına dönüşen halleri vardı aklını bulandıran. Ama yağma yok! Bunların hepsinin köprüyü geçene kadar yaptığı bir aldatmaca olduğuna emindi genç kız. Yelkenleri öyle kolay suya indirmeye hiç niyeti yoktu.

Dudaklarını bir çizgi halinde birleştirip " Anlıyorum." Dedi Defne. Anlamak istemiyordu aslında. Anlamamalıydı. Bu ilgi cümlelerini genç kızın kalbi olmadık şekillerde anlamlandırıp aşk adisyonuna eklememeliydi! Buna dayanamazdı...

Yaklaşık bir buçuk saat sonra havaalanına varmıştı genç çift. Ali bir gün önceden ailesi ile yola çıktığı için Murat'ı almaya havaalanına gelmişti o gün. Ama Defne bunu bilmiyordu tabi ki. Çekiştire çekiştire sürüklediği bavulları ile taksilerin oraya kadar geldikten sonra " Ne yapacağız şimdi?" diye sordu genç kız.

" Servis şimdi gelir sanırım. Ona bineriz. Konforlu oluyor hem." Dedi Murat pişkin bir keyifle.

Defne bu teklife bozulmuştu. Havaalanı servisleri sürekli dur kalk yapardı, bunaltıcı ve havasız olurdu. Hem Trabzon'dan Rize'ye kim bilir kaç saatte giderdi. Bezgince başını geriye atıp " ve çilem başlıyor işte." Diye mırıldandı.

Portakal Kokulu Kız  !!! Kitap Oldu !!!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin