Bölüm - 12 -

28.4K 1.6K 94
                                    



Kısa bir süre daha yürüdükten sonra havaalanının neredeyse dışında kalan bir yol kenarına park edip dörtlülerini yakmış beyaz, lüks bir arabaya doğru yöneldi Murat. Arabanın şoför mahallinden orta yaşlı, ince, uzun ve zayıfça bir bedende bir adam çıkıp Murat'ın elinden bavulları aldı ve acele ile bagaja koydu. Yorgunluk ve şaşkınlığı bir arada yaşayan Defne arabaya binse mi bilemedi kısa bir süre, Murat arka tarafın kapısını açıp kıza arabanın içine girmesi için işaret edene kadar öylece boş gözlerle baktı arabaya. Belediyeye bineceği fikrine o kadar alışmıştı ki bu arabanın varlığını kabul edememişti genç kız.

" Abi sen de her seferinde daha da uzağa park ediyorsun arabayı." Diye hafifçe söylendi Murat, şoför mahallindeki adama hitaben.

" Ne edeyim uşağum cörevlilerle anlaşamayruk piliysun oni." Dedi adam şiveli bir serzenişle tatlı ve sempatik bir şekilde. Karadeniz dizilerinden fırlamış bir karakter gibiydi. Dikiz aynasından dikkatle Defne'ye bakan adam " hoş çelmişsin yence. Ben ali. Ha pu uşağun cetir cötürüne pakayirum beş yildur." Diye kendisini tanıttı kibarca. Samimi ve doğaldı adam ve bu Defne'nin hoşuna gitmişti.

Defne biraz yabani biraz çekinik bir şekilde " Hoş buldum. Memnun oldum tanıştığıma." Diye karşılık verdi adama.

Murat araba birkaç metre ilerledikten sonra Defne'nin kulağına eğilip " Araba onun bu arada." Dedi kısık sesle, muzipçe dudaklarını kıvırarak. Defne duyduklarına bozulmuştu yine ve bu Murat'a oldukça keyifli gelen bir görüntüydü nedense. Ali Defne'nin, şiveli konuştuğu için onu anlamadığını düşünüp bir daha laf atmadı kıza. Trafikteki arabalara sonunu bitiremediği şekilde küfürler savurup kızıyordu yol boyunca. " Uy ben senin!" deyip dikiz aynasından arkaya bakıyordu ve anında susup mırıldanarak söylenmeye başlıyordu adam.

Yarım saat içinde yüksek binaların oluşturduğu bir siteye geldiler. Bir binanın önünde durup arabadan indiler. Asansörle son katlardan birine, muhtemelen fezaya kadar çıktılar. Ali aşağıda kalmış yukarı çıkmamıştı.

Defne eve girince bavulunu girişte bırakıp aylak aylak beklemeye başlayınca Murat genç kıza garip bir şekilde bakmaya başladı.

" Kimse almayacak mı bavulu?" diye sordu genç kız dalgınca. Belli ki bir hizmetlinin gelip yardım etmesini bekliyordu genç kız.

" Balayındayız diye uşağa bu haftalık izin verdim prenses. Kusura bakma, düşünemedim ." dedi Murat alayla. İyice afallayan kızın şaşkın suratını izlemek genç adama tarifsiz bir haz veriyordu nedense. Önümüzdeki bir seneyi bu kızla uğraşarak geçirebilirdi belki de.

Defne sinirle başını çevirip " kalabileceğim doğru düzgün bir oda vardır umarım bu evde. Salonda yatmayacağım değil mi?" diye sordu sinirli ve küçümser bir şekilde gözlerini kısarak evi bakışlarıyla süzerken.

" Odan var tabi." Dedi adam ciddiyetle. " Bir kadının yeri kocasının yanıdır." Diye devam etti. Çobanını takip eden koyun gibi arkasından gelen Defne'yi sade döşenmiş bir yatak odasının önüne getirdi. Odada beyaz renk mobilyalar vardı. Bir yatak, bir dolap, yatağın başında iki komodin ve duvara asılmış bir televizyon vardı. Defne odaya bakarken derin bir iç geçirdi. Korkmaya başlamıştı genç kız. Bu adam niyeti bozdu herhalde!

Genç kız bavulunu sürüyerek çekingen adımlarla içeri girerken Murat gayet ciddi bir şekilde " Burası benim odamın hemen yanı." Dedi " Sen yerleşirsin artık ben hazırlanıp çıkacağım." Diyerek birkaç adım ilerdeki odasının kapısına yöneldi ve içeri girdi. Defne gözden kaybolana kadar adamı izledi ürkek bakışlarıyla.

Portakal Kokulu Kız  !!! Kitap Oldu !!!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin