selamun aleykum arkadaşlar
aslında bu bölümü 15 temmuz sabahı yazmaya başladım gece sonunu bağlayıp paylaşmayı planlıyordum fakat ülkemizin yaşadığı tarihi olaylar neticesinde 28 şubat sürecini de lise/ üiversite çağında yaşamış biri olarak üç gündür teyakkuz halinde gündemi takip etmek beni yazmaktan alı koydu. ne yalan söyleyeyim yazmak hiç içimden gelmedi diyebilirim.
Rabbim göğsü iman dolu bu milleti zalim yöneticilerin eline bırakmasın. bu kötü günleri bir daha yaşatmasın inşaAllah...
keyifle okumanız dileğimle..
***
Aslında Murat kurallarını yalnızca kendisinin bildiği bir oyun oynuyordu Defne ile. Bu bir çeşit tabu oyunuydu. Hani şu bazı kelimeleri söylemeden bir şeyi anlatma oyunundan. Murat hassas kelimelerden uzak durdukça daha da saçmalıyor ve Defne'nin kafasını daha da karıştırıyordu istemeden de olsa.
" Yani bu bir süre birbirimizi görmeden yaşayıp sonra zaten belge üzerindeki bir imzadan ibaret olan evliliğimizi sessizce bitirebilir ve birbirimizi hiç tanımamış gibi hayatımıza devam edebiliriz istersen." Dedi adam sıkılgan bir ses tonuyla.
Defne hayal kırıklığına uğramış titrek sesi ve buğulanan gözleri ile " Beni hiç tanımamış, hiç hayatına girmemiş saymak ve öylece devam etmek senin için bu kadar kolay mı yani?" diye sordu. Sesinde bir kadının kırgınlığı ve sitemi son tınısına, her bir zerresine kadar hissedilebiliyordu.
" Hayır, ben öyle bir şey söylemedim. Eğer benim yanımda olmaktan rahatsızlık duyuyorsan ve benimle kalmak istemiyorsan dedim. Yani tamamen senin vicdana ve kalbine bırakıyorum bu seçimi." Diye düzeltti Murat genç kızı.
" Yani bu kararı vermeye tenezzül bile etmiyorsun. Benim bir sözüm her şeyi bitirebilir. Bu kadar basit yani! Ben bir hiçim senin için değil mi? Evine sığınan bir mülteciyim. Hayatına zorla giren şirret bir kızım. Soyadını hile ile alan çekilmez biriyim. Öyle değil mi?" Defne konuyu tam da bir kadının çekeceği yerlere çekmeyi başarıyordu en nihayetinde. Aslında bu iyi bir şeydi. Zira Murat o kadar dolaylı, o kadar üstten konuşuyordu ki birbirlerini anlamaları giderek zorlaşıyordu. Şimdi adamın manevra alanı oldukça daralmış gibi görünüyordu. Yani bu sorular o kadar netti ki verebileceği kaçamak cevaplar yok gibiydi.
" Neden konuyu hiç anlamaman gerektiği gibi anlıyorsun ki her defasında." Murat bir eliyle saçını karıştırdı önce. Sonra huzursuzca alnında gezdirdi parmaklarını. " Benim önemsediğim senin ne hissettiğin, ne düşündüğün, nasıl mutlu olacağın anladın mı? Eğer benim isteklerim seni sıkıyor ve zor geliyorsa ve bana katlanmak senin için eziyet olacaksa yol yakınken uzaklaş benden. İnan benden uzak olman senin için çok daha isabetli bir karar olacaktır." Dedi yılmış ve omuzları iyice düşmüş bir şekilde.
Defne yanaklarında süzülen yaşları elinin tersiyle silip burnunu sesli bir şekilde çekti. Şu hali ile yere düşürdüğü şekeri için ağlayan küçük bir kız çocuğuna benziyordu. " Neden lanetli olduğun için mi böyle söylüyorsun?" diye sordu.
Murat önce şaşkınlık dolu gözlerle baktı genç kıza. Sonra gözlerindeki hırçın denizler kabardı ve üzerine kara bulutlar çöktü. " Öğrendin demek." Diye mırıldandı.
" Neden sana böyle bir lakap takmış olabileceklerini anlamıyorum." Dedi Defne. Az önceki histerik halinden eser kalmayan genç kız anlayışla bakıyordu şimdi kocasına.
" Nedenini bilmek istemezsin." Murat'ın yüzü sert ve soğuk bir ifadeye bürünmüştü şimdi. Yine de gizlemeye çalıştığı hüzün ince çatlaklarından sızıp genç kızın kalbine tesir ediyordu. Buna engel olamıyordu adam. Belki de artık engel olmak istemiyordu, kim bilir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Portakal Kokulu Kız !!! Kitap Oldu !!!
Humor!!!Watty's 2016 - Gizli Cevherler Ödülü!!!! " Tiyatronu oynadın. Şimdi eserinden memnun bir şekilde odana gidebilirsin sanırım." Öfkeli haline inat gayet sakin ve kibardı adam. Az önceki sinir boşalmasının da bunda bir etkisi olabilirdi tabi. İ...