bu bölüm @somurtukgulec 'in isteği üzerine akçakoca'da geçmiştir.
keyifli okumalar..
**
Son bir hafta Defne için rüyada gibi geçmişti. Akşamları kocası eve geliyor beraberce vakit geçiriyorlardı. Tabi ikisinin üzerinde de şaşkınlık ve acemilik halleri mevcuttu. Bazen televizyonda belgesel ya da yabancı dizi izliyorlardı. Bazen de Murat Defne'ye masal gibi gelen hikâyeler anlatıyordu. Aslında bunlar dini hikâyeydi yani sıkıcı olması gerekirdi belki ama Murat anlatınca en acıtıcı haber bile Defne'nin yüreğine pamuk gibi değiyordu nedense. Bu arada Murat her akşam elinde bir kitapla geliyordu. Gündüzleri bu kitapları okumak genç kızın en büyük eğlencesi olmuştu. Hz. Muhammed(SAV)'in hayatını okuduğunda kendi inandığı dinin peygamberini ne kadar az tanıdığını fark etmişti mesela. Ya da Hz. Hatice ve Hz. Aişe'nin hayatlarını okuduğunda aslında İslam'ın kadınlara hiç de sandığı gibi küçük gözle bakmadığını düşünmeye başlamıştı. Oysa Defne ekşi sözlükte Hz. Muhammed'in önce kendinden 25 büyük bir kadınla parası için evlendiğini ve sonrasında da genç kadınlarla evlenip harem kurduğunu falan okumuştu. Ya da öyle hatırlıyordu. Şimdi ise en büyük farkındalığı; mensubu olduğu din ile ilgili hiçbir şey bilmediği olmuştu. O dini hep geri planda tutmuştu. Belki bazı insanlar için tuttuğu futbol takımı bile dininden önce geliyordu bu dünyada. Defne için de dini kurallar sıkıcıydı. Yani evet Müslümandı ama futboldan anlamayan birinin zoraki takım tutması kadardı ancak dini inancı. Aslında bir kolyesi vardı üzerinde Allah yazdığını sandığı ama Murat'tan öğrendiği kadarıyla sadece vav harfi yazan bir kolyeydi bu. Onu taktığında manevi bir huzur ve rahatlama hissederdi. Ama hiç abdest almamış, hiç namaz kılmamış ya da diğer dini ritüellerden birini hayatında uygulamamıştı. Kocasını kapı aralığından izliyordu bazı geceler. Namaz kılışını seyrediyordu. Sebebini anlamadığı mistik bir çekim vardı bu manzarada. Murat'ı izlemekti belki hoşuna giden ama namaz kılarken ayrı bir ruhaniyete bürüyordu sanki adam. Çekiminden bir türlü uzaklaşamadığı dünyası olmuştu Murat Defne'nin. Tabi adamın hayatında yaşattığı gelgitlerden de bihaberdi.
Bir gece balkonda oturmuş kahvelerini içerken Defne " Beni yine camiye götürsene." Dedi birden. " Ama bu sefer daha yakında bir yer olsun lütfen."
Murat keyifle gülümsedi bu istek karşısında. " Tamam ama yine sabah namazına gideceğiz." Dedi pazarlık yapar gibi.
" Sabah namazı diyorsun ama gecenin bir yarısı kör karanlık bir vakitte giriyoruz camiye. Sabah namazı dediğin on gibi bilemedin on bir gibi falan kılınması lazım bence." Diye mızıkçılık yapmaya başladı genç kız. Gece o vakitte yollara düşmek uyku düzenini alt üst etmişti geçen sefer.
" Sabah namazı vakti güneşin ilk ışıkları görüldüğünde girer. Bunu artık ilgili kurumlarda çalışan ehil kişiler hesaplıyor. Yani senin keyfine göre ayarlayacak değiller değil mi prenses?" Tebessüm etti Murat. Yüzü ışıldıyordu tebessüm edince. Gözlerindeki dalgalı deniz duru bir göle dönüşüyordu sanki. " Aslında haklısın biliyor musun sabah namazına gece namazı ya da gecenin üçüncü yarısı kılınan namaz diyenler de var." Murat gayet ciddi bir öğretmen edasıyla devam etmişti sözlerine. Aslında son bir haftadır hep bu ciddiyetle anlatmıştı bildiklerini. Onun da hoşuna gidiyordu böylesine hevesli bir öğrencisinin olması.
O sabah Sultan Ahmet Cami'sine gitti taze evli çift. Bu defa Defne için çok farklı bir gezi olmuştu cami seferi. Turistik bir gezi gibi değil de mistik bir yolculuk gibi bakmıştı bu defa. Hatta evde Murat'ın yönlendirmeleri ile abdest de almıştı yola çıkmadan önce.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Portakal Kokulu Kız !!! Kitap Oldu !!!
Humor!!!Watty's 2016 - Gizli Cevherler Ödülü!!!! " Tiyatronu oynadın. Şimdi eserinden memnun bir şekilde odana gidebilirsin sanırım." Öfkeli haline inat gayet sakin ve kibardı adam. Az önceki sinir boşalmasının da bunda bir etkisi olabilirdi tabi. İ...