Bölüm - 39 -

24.6K 1.6K 93
                                    

selamun aleykum arkadaşlar

bölüm kısa oldu biliyorum ama devamını uzatmadan hemen yazmayı planlıyorum onu söyleyeyim en baştan.

keyifli okumalar..

selam ve dua ile..


**



Defne masada gözlerini ovuşturarak Asiye'nin dondurucuya stokladığı su böreklerinden birine bakıyordu. Sıcak su böreği, domates, salatalık, haşlanmış yumurta ve çay vardı masada. Kalabalık değil sade bir masa düzeniydi bu. Tabi ki Murat hazırlamıştı. Zaten sahur sofrası hazırlamayı pek severdi genç adam, kahvaltı sofrası kadar özenirdi. Defne boş gözlerle süzüyordu sofrayı.

" Çayını iç, çayını iç." Diye uyardı Murat genç kızı.

Defne bezgince çayından bir yudum aldı. " İslam'da bütün ibadetler böyle gecenin bir yarısı mı yapılıyor?" diye sordu gözlerini devirerek. Sabah namazına zor alışmıştı bünyesi şimdi gecenin bir yarısı yemek yemeğe çalışıyordu çaresizce.

" Aslında gündüz dünya işleri ile meşgul olduğumuz için ibadetlerin en tatlı olanlarını geceye saklamış Yaratan sanırım. " dedi Murat düşünceli bir şekilde. Sonra yüzüne yayılan bir gülümsemenin eşliğinde " Sizin gece hayatınız varsa bizim de gece hayatımız var prenses. Ne sandın?" diye ekledi. Bu saatte bu enerjiyi nereden buluyordu ki bu adam böyle?

Defne önce boynunu esnetti sonra omuzlarını sonra kollarını gerdi. Ama yok, uyku denen o tatlı ağırlık üzerinden kalkmıyordu genç kızın. Murat yine uyardı karısını " Çay iç. Hadi hayatım. Ezan okunacak sen yiyene kadar."

" Ezan mı?" diye sordu Defne şaşkınca. Resmen ülke değiştirmeden jet lag yaşamanın sırrını çözmüştü bu adamla takılırken.

" Sabah ezanı." Dedi Murat su böreğinden iştahla götürdüğü lokmayı ağzına atmadan hemen önce. " Ramazanda sabah ezanına kadar yemek yer akşam ezanına kadar da midemizin, dilimizin, şeytanımızın yakıtını keser ruhumuzu dinlendiririz." Sonra karısına ciddi bir şekilde bakıp " Bak son defa söylüyorum eğer zor geleceğini düşünüyorsan ve isteyerek yapmayacaksan sen gidip yatabilirsin prenses. Bu konuda sana baskı yapacak değilim." Aslında Murat baskı yapardı belki ama bunun için henüz hazır değildi karısı.

" Yok, hayır gerçekten istiyorum. Sadece uykum bölündüğü için afalladım biraz." Dedi Defne başını sallayarak.

Yemek yemeyi bitirdiklerinde ezana birkaç dakika varken koca birer bardak ılık sütlerini alıp balkona çıktı ikili. Bazı evlerin ışıkları yanıyordu ve şehir ıssız ama cazibeli bir genç kız gibi salınıyordu gözlerinin önünde. Boğazın manzarası ise koyu laciverte dönse de kokusunu yayıyordu tüm şehre. Defne derin bir nefes aldı ciğerlerine. " Ne kadar dingin bir manzara." Diye mırıldandı.

Bu sırada arkasından beline sarılan Murat " Ve sen bu puzzle'ın son parçasısın." Dedi karısının boynuna bir öpücük kondururken. Ezan okunmaya başladı o anlarda. Şehrin semalarında Allah'u Ekber sesleri yankılanıyordu adeta. Bu Defne'nin kulaklarından girip kalbini okşayan mistik bir ses gibiydi. Anlamını bilmiyordu ama dinlerken içinde ağlama isteği oluşuyordu nedense.

Murat ezanı duyunca karısının sıcak bedeninden zoraki bir şekilde de olsa ayrıldı ve balkondaki koltuğa kurulup manzarayı izlerken ezanı dinledi. Bu sırada bu manevi havadan etkilendiği gözlerinin titremesinden belli olan karısına kaydı bakışları. Ömründe ilk defa sahuru güneş doğduktan sonra yapmıştı bu sene. Onun güneşi hiç batmıyordu ki bu evde...

Portakal Kokulu Kız  !!! Kitap Oldu !!!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin