Defne eli ayağına dolanmış bir şekilde aşağıya indiğinde, gördüğü sahne ile donup kalmıştı önce. Barış sara nöbeti ya da epilepsi krizine benzer bir atak geçiriyordu. Gözlerinin feri gitmiş, donuk ve boş bakıyor, olduğu yerde anlamsızca çığlıklar atıyor ve zangır zangır titriyordu. Ağzından köpükler akmaya başladığında Defne iyice telaş yapmaya başlamıştı. Bakıcısı ne yaparsa yapsın çocuğu sakinleştiremiyordu. Bu sırada bahçede, havuz kenarındaki masada bilgisayardan işlerini halletmeye çalışan Murat, bakıcının feryadını duyunca koşarak belki Defne'den de önce içeri gelmişti ve hiç tereddüt etmeden çocuğu kollarıyla sarıp bazen başını bazen sırtını okşayarak sakinleştirmeye çalışıyordu. " şş.. Tamam, aslanım sakin ol. Geçti. Hadi toparlan aslan parçası, seninle İstanbul'a gideceğiz daha." Sesi, iyileştirici etkisi olan o yumuşak şefkat tınısını barındırıyordu her titreşiminde. Barış'ın bakıcısı telaşla çocuğa ilaçlarını içirmeye çalışıyor bir yandan da " Bayağıdır arak geçirmemişti." Diye söyleniyordu.
Melda Hanım işlerini bahane edip çıktığı için evde değildi. Ne zaman çocuklarının ihtiyacı varken onların yanında olmuştu ki zaten! Defne ise ne yapacağını şaşırmış " Ablam, sakinleş, bir tanem, iyi olacaksın. Hadi bak ben buradayım. Canım yapma böyle, sen güçlü bir çocuksun. Ben seni çok seviyorum ablam." Sözleri ile Barış'ı teskin etmeye çalışsa da daha çok 'ağlayarak ağıt yakan bir kadına benziyordu çırpınışları. Güçlü durmaya çalışırken ne kadar dağıldığının farkında bile değildi aslında. Uzun zamandır kardeşini bu halde görmediği için hep onun daha iyi olduğunu düşünüp kendini avutuyordu. Oysa şimdi Barış'ı bu halde görmek bütün o olumlu düşüncelerini yerle bir etmişti resmen. Ah Barış.. Ah altın prensim..
Yaklaşık on beş dakika kadar sonra ilaçların da etkisi ile Barış yavaş yavaş sakinleşmiş ve sonra da derin ve huzurlu bir uykuya dalmıştı. Defne'yi ürkütmüştü bu uyku hali ama bakıcısı normal bir süreç olduğunu söylediğinde biraz da olsa içi rahatlamıştı. Barış'ın bakıcısı kendisini sorgulayan Defne'ye suçlu ve mahcup bir ifade ile " Bilmiyorum, uzun zamandır atak geçirmemişti. Siz eve geldiğinizde gayet güzel bir şekilde yapbozumuzu yapıyorduk. Sonra birden durgunlaştı önce, ardından gözleri kaydı ve titreyerek sarsılmaya başladı." Kadın o kadar korkmuştu ki, o anı anlatırken bile heyecanını bastıramadığı sesinden, hareketlerinden belli oluyordu. Defne daha fazla üstelemek istemedi.
Tam zamanıydı! Tam da Defne'nin kafası allak bullak olmuşken Barış'ın atak geçirmesi hayatın ona yaptığı bir kamera şakası gibiydi. Aslında şaka değildi belki bir işaretti ya da aklını başına getirecek bir uyarıydı. Barış o halde çırpınırken Murat'ı ona soğukkanlı bir kararlılıkla sarılmış ve şefkatle yardım etmeye çalışırken gördüğü zaman son üç gündür tanıdığı adamdan çok farklı birini görmüştü genç kız. İşte o an kararını vermişti, kalbine ılık bir deniz esintisi gibi ferahlıkla akan bir duygu ile. Maddi bir kaygı için değil, adının çıkacağını düşündüğü için hiç değil ama sırf Barış'a olan davranışı yüzünden evlenecekti bu adamla. Ani ve pişman olunası bir karardı bu Defne için, biliyordu. Sonu müphem ve acı olan görüş alanının sadece karanlık ve soğuk olduğu bir tünele girdiğinin farkındaydı. Yine de bunu istiyordu. Bu adamla evlenmek istiyordu, bu istek bu duygu yerleşmişti kalbine bir kere. Bu zamana kadar etrafındaki erkeklerde hiç görmediğini düşündüğü haller görmüştü bu adamda şu kısacık zamanda. Olgun davranışlar, kararlılık, hiç tanımadığı bir genç kızın namusuna zeval getirmekten çekinip evlenecek kadar namuslu, kriz anında soğukkanlı ve yardımsever. Tek sorun Defne'yi pek sevmemiş olmasıydı Defne de onu çok sevdiğini söyleyemezdi pek ala bu yüzden bile anlaşabilirlerdi. Umarım tahmin ettiğimiz gibi gaydir, diye geçirdi içinden Defne.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Portakal Kokulu Kız !!! Kitap Oldu !!!
Humor!!!Watty's 2016 - Gizli Cevherler Ödülü!!!! " Tiyatronu oynadın. Şimdi eserinden memnun bir şekilde odana gidebilirsin sanırım." Öfkeli haline inat gayet sakin ve kibardı adam. Az önceki sinir boşalmasının da bunda bir etkisi olabilirdi tabi. İ...