Bölüm - 37 -

25.8K 1.6K 145
                                    

hayırlı cumalarınız olsun arkadaşlar..

keyifli okumalar..

selam ve dua ile..

***


Defne havaalanında akraba ve arkadaşlarını uğurluyordu. Bir saat kadar sonra da kendi uçakları kalkacaktı. Bu güzel memleketten ayrılmak mı bu kadar canını yakıyordu yoksa burada yaşadıklarının burada kalacak olması endişesi mi kalbini buruyordu bilmiyordu. İstanbul'a dönmek kocasıyla arasına yine mesafelerin girmesine vesile olacak mıydı acaba?

Bütün bu endişelerini bir kenara sıkıştırıp hapsetti genç kız, Pelinin vedalaşırken kulağına fısıldadığı kelime ile. " Carpe Diem..." demişti Pelin kısık bir sesle. Herkesin bildiği bu kavram iki arkadaşın arasında da uzun bir konuşmanın özeti gibiydi. Endişelerin, kaygıların, korkuların, geçmişten gelen yüklerin, gelecekten beklentilerin ve sana sıkıntı olan her ne ise onları koy bir kenara ve o an ne yaşıyorsan seni ne mutlu ediyorsa ona odaklan. Seviyorsan sev, seviliyorsan sevil, mutluysan mutlu ol!

Ama olmuyordu işte. İnsan mutlu olmaya alışık da değilse o beynini ve kalbini kemiren kımıl zararlısı gibi hiç boş durmayan düşünceler peşini bırakmıyordu. Bazen ürkütücü geliyordu her şey. Gündüzleri düşünmek istemese bile gece rüyalarında muhakkak ayyuka çıkıyordu bütün endişeleri. Kocasını kaybettiği rüyalarla cebelleşiyordu genç kız günlerdir. Ama uyandığında onu görmek en sıcak yaz gününde denize atlamak gibiydi. Ferah, serin ve rahatlatıcıydı adamın varlığı.

Murat ise halinden oldukça memnundu. Karısını seviyordu. Öyle alıştıra alıştıra, sindire sindire, kendine yer ederek girmişti portakal kokulusu kalbine. Tanıdıkça sevmişti o Defne'yi. Masumluğu kalbine işlemiş kimsesizliğinden öpüp başına koymuştu. Tüm acılarını bağrına basmıştı karısının ve merhem niyetine sarmıştı yarasına.

" Hazır mısın prenses?" diye sordu Murat üzgün bir yüzle karşısında oturan karısına.

Defne derin bir nefes alıp " Bilmiyorum." Dedi bezgince. Sesindeki endişe ve ümitsizlik bariz bir şekilde hissedilebilirdi.

Murat merakla yaklaştı karısına. " Ne oldu? Neden böylesin?" diye sordu. Bazı şeylerin imasını anlamazdı Murat. Anlayamazdı yani. Şimdi karısının neye üzüldüğünü düşünse bir çok kombinasyon çıkardı ortaya.

" Bilmiyorum. Buradan ayrılacağımız için üzülüyorum sanırım. Güzel şeyler yaşadık burada." Dedi Defne gözleri buğulanmış yeşilleri ıslak bir yaprak gibi nemlenmişti.

Murat karısının yanaklarına dokundu yumuşakça ve çenesinden tutup kendine doğru kaldırdı kafasını. " Çok daha güzel şeyler yaşayacağız inşallah. Bu sadece hikâyemizin başlangıcıydı." Dedi ve çapkınca gözlerini kırptı genç adam.

Nasıl da ümit vaat ediyordu kelimeler, bakışları, dudakları... Kendinden emindi, yarından umutluydu. Öyle sağlam duruyordu ki tüm dünya yıkılsa onlara bir şey olmayacağını hissettiriyordu genç kıza. Murat yanındaysa korkacak bir şey yoktu bu dünyada. Hatta bu dünyanın ötesinde bile. Defne gözlerini kapatıp başını hafifçe salladı. " Sen yanımda ol yeter." Diye mırıldandı kısık bir sesle.

" Allah müsaade ettikçe hep yanında olacağım karıcığım. Sen benim helalim, namusum, tüm dünyamsın. Sen benim Şems'imsin. Gözlerimi aydınlatansın kalbimi yumuşatansın. Teninde şifa bulduğumsun. Geç kazandığım, kaybetmekten korktuğum emanetimsin." Dedi Murat karısının saçlarını şefkatle okşarken. " Sakın mahzun olma sevdiğim. Seni üzgün görmek bana en büyük zulüm artık bu dünyada."

Portakal Kokulu Kız  !!! Kitap Oldu !!!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin