Ertesi sabah Defne gözlerini açtığında tanıdık avize görüntüsü ile karşılaşmamanın verdiği boşluk hissi ile başladı güne. Ne kadar da alışmıştı zindanına. O zindandaki her eşyaya, manzaraya, kokusuna...
" Sana da günaydın sıradan ampul." Dedi genç kız dudaklarını kıvırarak. Sonra yatağının karşısına baktı; kızlar yoktu. Kaşlarını kaldırıp acaba rüya mı gördüm gece diye düşünmeye başladı. Hafif serin sabah havası ve havanın ferah kokusu ile yataktan kalktı genç kız. Penceresin karşısına geçmiş manzaraya karşı gerinirken görüş alanına giren iki mezarla beraber olduğu yerde kaldı. Bu karartıları geceden hatırlıyordu. Korkmuştu, kocasına mesaj çekmişti. Evet, bunları hatırlıyordu. Kalbi son hızla çarpmaya başladı ve telaşla telefonunu eline aldı. Eğer aklında kalan doğruysa kocası ona mesaj yazmış olmalıydı. Elleri ter içinde tüm vücudu yaprak gibi titrerken telefonunun mesajlar kısmına girdi. Oradaydı! Seni seviyorum yazmıştı! Sevinçten ağlayacaktı neredeyse genç kız. Bu kelimelere muhtaç bir ömür yaşamıştı sanki. Ama şimdi geç gelen bir adalet gibiydi kocasından gelen sevgi kelimeleri. Yine de içinden kaynar şelaleler akmış ve tüm bedeninin fizyolojisini bozmuştu bu mesaj. İmera fera demişti kocası, yine başımın belası mı diyordu yani Defne'ye?
Bir süre öylece telefonuna baktı genç kız. Karmaşık duygular yaşıyordu. Hem canını yakıyordu kocasının bu hali hem de kalbini sıvazlıyordu. Garipti ki Defne giderek daha çok bağlanıyordu bu adama. Kaçmak isterken yine ona koşuyordu. Sanki her ne yöne kafasını çevirse yine onu arayacaktı gözleri. Her deniz dalgası gözlerini, kokusunu ve belki de bütünüyle kocasını hatırlatacaktı genç kıza. Acı bir tebessüm çıktı genç kızın dudaklarından " Kocaymış, çakma koca." Diye mırıldandı. Ve telefonu yatağa bıraktı.
Üzerine güzel rahat bir elbise geçirip elini yüzünü lavaboda yıkadıktan sonra aşağıya indi. Fadime abla kızlara iş buyuruyordu o sıralarda. " Hadiyin da. Şimdi dayınızla babanız celir ha. Hazır edelum masayi." Diye söyleniyordu telaşla. Kızlar gayet organize bir şekilde bahçeye kuruyordu kahvaltı masasını. Defne aşağı indiğinde " Yardım edebileceğim bir şey var mı?" diye sordu Fadime ablaya.
" Uy ne yardimu defna kizum. Bizumkiler halleder oni da. Sen çik bahçeya cez biraz. Yoldan celdun yorgunsindur." Dedi. Defne omzunu silkeleyip siz bilirsiniz diye mırıldandı. Kızlar zaten karınca gibi her işi halledecek tiplerdendi.
Defne bahçeye çıktığında derin derin soludu havayı. İnsanın ruhunu dinginleştiren ve vücuduna dinçlik veren en kaliteli oksijen burada olmalıydı. Yeşilin en koyu tonu burayı örten şık bir elbise gibiydi. Çay bahçeleri çıplak gözle seçilebiliyordu. Fadime ablanın bahçesinde birçok meyve ağacı vardı. Arka tarafta bir ahır ve tavuk kümesi de vardı. İşte gerçekten tam bir köy evine gelmişti Defne. Hoşuna gitmişti burası. Doğal, sade ve ruhunu dinlendiren bir yerdi.
Kısa bir süre sonra bir araba ile Murat, Hüseyin enişte ve gençten bir delikanlı (adem) geldiler. Defne o kadar uzaklaşmıştı ki evden onu yoldan almaları gerekmişti adamların. Düz patikadan aşağı yürümeye başlayınca kendini kaybetmişti tabi genç kız.
Murat Defne'yi gördüğünde yüreğinin kuş olup kanat çırptığını hissetti. Buraya karısıyla gelmek çok farklı duygulara itmişti genç adamı. İlk başlarda kaygı ve endişe içindeydi. Ailesinin Defne'yi beğenmeyeceğini " Nereden buldun bu sosyete kızını." Diye hesap soracağını düşünmüştü. Fakat gece eve gelen akraba ve tanıdıklar tek bir ağız olmuşçasına memnuniyetlerini dile getirmişti. Gelin kızımız pek güzeli hanım hanımcık, maşallah diyordu herkes. Gururunu okşamıştı bu durum Murat'ın. Defne'de meleklerden bir tüy olmalıydı. Böyle herkese kendini sevdirebilen, Murat'ın kalbine bile dokunacak kadar yumuşak, naif ve masum bir kızdı çünkü. Meleklerden almış olmalıydı bu özelliklerini kesin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Portakal Kokulu Kız !!! Kitap Oldu !!!
Humor!!!Watty's 2016 - Gizli Cevherler Ödülü!!!! " Tiyatronu oynadın. Şimdi eserinden memnun bir şekilde odana gidebilirsin sanırım." Öfkeli haline inat gayet sakin ve kibardı adam. Az önceki sinir boşalmasının da bunda bir etkisi olabilirdi tabi. İ...