Bölüm - 15 -

30.5K 1.6K 100
                                    



Defne'nin o gece için hatırladığı en son an, eve dönmek için arabalarına bindikleriydi. Sonrası yoktu. Sabah yatağında uyanıp sade bir avize kondurulmuş tavanıyla karşılaştığında bütün o anıların da bir rüya olduğunu düşünüp hayal kırıklığı yaşadı. Yataktan kalktığında üzerinde bir gün önce giydiği pudra rengi salaş elbisesi ile uyuduğunu fark ettiğinde ise sevinçten yerinde zıplamıştı. Rüya değilmiş, hepsi gerçekmiş!

Yataktan kalkınca duş almak için küçük banyosuna geçti. Neredeyse yarım saat sonra sıcak suyun kendine getirme gücüne teşekkür ederek banyodan çıktı. Üzerine rahat bir eşofman geçirdi. Kendisine sert bir kahve yaptı ve salona yığılmış alışveriş çantalarını özenle açmaya başladı. Tarihi işlemeli Osmanlı fincanları, tabakları, çeşitli objeler, mistik desenlerle süslenmiş kapakları bana hikâyeni yaz diyen defterler, özel takılar – en çok da takı almıştı sanırım- ve Barış için aldığı, onun çok seveceğini bildiği İstanbul'u hatırlatan bir sürü güzel şey vardı paketlerin içinde. Her birini alması da açıp yerleştirmesi de genç kıza neşe vermişti adeta. Aldığı tarihi kitapları sonra okumak için bir kenara kaldırdı. Kendisinin seçmediği birkaç kitap daha vardı içlerinde. Büyük ihtimalle Murat koymuştu içine. Kapağından gayet sıkıcı olduğu belli olsa da o kitapları da kenara kaldırdı Defne. Hem içeriğini merak etmişti hem de okumak için bol vakti vardı muhakkak bir gün onları da okurdu. Aldıklarını tek tek yerleştirdikten sonra kendisine güzel bir kahvaltı sofrası hazırlayıp balkondaki masaya, deniz manzarasına karşı kurdu sofrasını. Bir gün önce gördüğü fantastik İstanbul manzaralarından sonra bu evin görüş açısı daha basit, daha sönük kalmıştı sanki. Yine de büyüsünü yitirmeyen manzaraya dalıp önceki günü ve Murat'ı düşündü genç kız, istemsizce dalıp gitti hayallerine. Adam kendinden beklenmeyecek kadar nazik ve içtendi. Yani Mersindeki Murat'ın içinden başka biri çıkmış gibiydi bir bakıma. Buna şaşırsa da Defne'nin hoşuna gitmişti yeni Murat. Gerçi o garip bir şekilde eski kaba Murat'la da bağ kurmuştu kalbinde. Garip bir şekilde! Genç kızın Murat'a karşı beslediği zaafı giderek güçleniyor ve bağışıklık kazanmaya başlıyordu adamın dengesizliğine. Seviyor muydu onu yoksa? Yok, hayır! Kesinlikle olamaz! Ama adını koyamadığı farklı, garip, mutlu hissettiren ve huzur veren bir ılıklık vardı genç kızın kalbinde. Tanıdığı erkeklerden farklı geliyordu Murat'ın her hali genç kıza. Evlenmeden önceki soğuk, ukala, mesafeli ve mendebur haline inat şimdi anlayışlı, güler yüzlü ve oturup konuşabildiği biri olmuştu. Tam bir düzenbaza, tam bir dolandırıcıya göre ani kişilik değişiklikleri yaşıyordu belki de. Duruma göre davranıyordu işte. Defne'yle oyun oynuyordu belli ki! Yine de bu oyundan hoşlanmıştı genç kız. Biraz mazoşistçe biraz çaresizlikten gelen tutunacak bir dal arayışından kaynaklı bir duyguydu bu belki ama adamın yanında kendini güvende ve huzurlu hissediyordu. Damarlarına kadar işlenen garip bir sızıydı bu duygu. Tüm dengesini allak bullak eden, şu evden çıkıp hayata karışmasına mani olacak kadar ruhunu esir alan ve mücadele etmeye gücünün yetmediği bir duyguydu. Bir yanı 'bu adam mafya, dolandırıcı, düzenbaz ve kötü birisi. Kaç kurtar kendini!' diye deli gibi genç kızı uyarmaya çalışsa da diğer yanı kendisini umarsızca akışına bırakmak istiyordu gönlünde beliren o duru suyun. Yıllardır yapmamıştı bunu çünkü. Oto kontrolü beyninden bırakıp da duygularının eline savunmasız bir şekilde bırakmamıştı kendisini. Yıllar önce annesinin kısa aralıklarla değiştirdiği züppe ve kişiliksiz sevgililerinin rahatsız edici tacizleri yüzünden sert bir kabuk bağlamıştı kalbi ve o kabuğun içinde sıkışıp kalmıştı. İşte o günlerde tüm erkekleri aynı kefeye koymuş ve o kefeyi de aklından çok uzak bir yere gömmüştü. Oysa şimdi Murat'ın mesafesini koruyarak genç kıza usturupluca yaklaşması o taşlaşmış, köşeli kalbin buz tutan keskin köşelerini eritmeye kâfi gelmişti maalesef. Bu kadar kolaydı kalbi nasırlaşan bu genç kızın kalbine dokunuvermek işte. Ama bu zamana kadar bunu nedense kimse başaramamıştı. Babasının cenazesi ile beraber kalbinin en derinlerine gömdüğü erkeklere güven duygusu şimdilerde tekrar ayyuka çıkmıştı genç kızın. Hoş babası da çok güven veren, eşine sadık bir erkek değildi ama yine de bir zamanlar dünyada tek güvendiği adamdı belki de. Defne kafasını meşgul eden bunca şeyi dağıtmak için derin bir nefes alıp başını iki yana salladı, etrafını saran uğursuz bir bulutunu dağıtır gibi. Her düşüncesinin sonuna ilişen, Murat'ın önceki gün kendisine çakmak çakmak Karadeniz mavisi gözleri değiyordu aklının akıl almaz, söz dinlemez, yoktan anlamaz köşelerine. Bu böyle olmaz deyip içeri geçti bir hışımla. Ve televizyonda kanallar arasında gelişigüzel geçişler yaparken bir magazin programında duraksayıp ünlülerin yapmacık hayatlarına kaptırdı kendisini.

Portakal Kokulu Kız  !!! Kitap Oldu !!!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin