Aşırı hararetli geçen bir günün ardından yeni güne başlayanlar, bu günü türlü türlü düşüncelerin içinde biriken soruların cevaplarını bulacakları bir gün olarak umut ettiler.
Yekta KGYS merkezine sabahın erken saatlerinde geldi. Kenan ile konuşması gerekenler vardı ve bu konuşulması gerekenler zihninde dönüp duruyordu.
Kenan ise dün gece eşi Yasemin'e yine yalanlar söylemiş, kirli adamlarla olan münasebetini gizlemişti.
Sahra yaşadığı travmanın şokunu hala üzerinden atabilmiş değildi ve bu gün çalışmayacaktı; küçük Yekta ile vakit geçirmek istiyordu.
Sırık adam, babası Celal Yörükoğlu'nun - o iş bende – mesajını almış gönül rahatlığı ile uyumuştu. Sabah kalktığında Sahradan özür dilemesi beklenirken, o hiçbir şey demeden üstünü giyinmiş ve evden çıkıp gitmişti.
Baba Yörükoğlu'nun ise planları vardı ve bu planlar akşam saat beşten sonra devreye girecekti. Gerekli yerleri aramaları için kirli adamlarına emirler vermiş ve onlara planı en ince ayrıntısına kadar anlatmıştı. Bu kirli adamlar, emrinde oldukları adama en iyi hizmeti sunabilmek için canlarını ortaya koyabilecek ruh yapısına sahiplerdi ve onlarda hazırlıklara başlamıştı.
Bana gelince, tüm bu insanlara kuş bakışı baktığımda ortaya çıkan görüntü ibretlik bir durum olarak zihnimde yer etti. Gördüğüm şey kötü insanın her durumda mutlu olabildiğiydi. İyi insanlar yaptıklarının ya da kendilerine yapılanların altında eziliyor, üzülüyor ve strese giriyordu.
Baba Yörükoğlu yaptığı plan ile mutluydu. Sırık adam, Yörükoğlu, oğlu olmanın verdiği rahatlık ve güven ile bir olaydan sorunsuz çıkmıştı. Sahra adını lekeleyecek bir iş yapmamıştı ve Celal Yörükoğlu kendisini bu sıkıntıdan kurtaracaktı. Kirli adamlar ise her zaman mutluydu. Adamlar dalton kardeşler gibi gamsız kedersiz yaşayıp gidiyorlardı. Tüm bunların dışında kalanların içinde ıstırap vardı. Zihinlerinde düşünceler harman olmuş savruluyor ve onlara acı veriyordu...
***
Yekta'nın Cam 5 takıntısı her mesaiye geldiği gün daha çok arttı ve bu günde o günlerden birisi idi. Kendi bilgisayarında, öğleye doğru açtığı Cam 5, öğleden sonra hala aktif çalışıyordu. Neredeyse görüntüye takılan herkesin yüzünü tanımaya başlamıştı. Bir gün çıksa ve Cam 5 bölgesine gitse, gördüğü herkese kırk yıllık tanıdık gibi selam verip gülücükler dağıtabilirdi ama o denli deli değildi. Lakin Yekta delilikle akıllı olmak arasında ince bir çizgi olduğuna inanırdı.. Yaşadığı travmatik durumlar kendisini o ince çizginin eşiğine kadar getirmiş ve oraya bırakmıştı. Şimdi Cam 5 vardı ve geçmişte kalan bir kadın onun görüntüsünde dolaşıp duruyordu. Delirmemek işten değildi. Cam 5 iki kez onu göstermişti ve bir daha ondan iz sunmamıştı. " Madem gösterdin, her gün göster şu kadını bre ahmak " diyerek Cam 5'e küfürler ediyor, " delirmem için sen bana yeterde artarsın " diyerek kendisini strese sokuyordu.
Yekta tüm bunları sesli düşünmüştü, o an da kubilay'ın yanına geldiğini fark etmedi. " Amirim amirim " . Yekta, " efendim Kubi " . Kubilay, Yektaya usulca eğilip gözleriyle etrafı süzdü ve kısık bir sesle " amirim kendi kendinize konuşuyorsunuz ve herkes sizi dinliyor! " . Yekta bunun hiç farkında değildi. Koltukta doğruldu. " ciddi misin? " . Kubilay, " maalesef efendim " dedi ve yerine geçmek için hareketlendi. Gözlerinde acıma hissi oluşmuştu ve giderken Yektaya bakmaktan kendini alıkoyamadı. Yekta ise kendisine bakan birkaç kişiyi görünce utandı. Kendisini koltuğuna gömdü, kimsenin bakışlarına muhatap olmak istemiyordu. Bilgisayarının ekranını siper edip kendisini gizledi. Fakat Cam 5 hala açıktı.
Bir müddet zamanı geçiştirmek için Cam 5'i izledi. Beklediğini bulmak kadar hiçbir şey haz veremezdi şu vakitlerde ama beklediği bir türlü ekranda gözükmüyordu. " Belki de Cam 5'e güvenmek büyük bir hata ve belki de orası Sahra'nın bir iki kere geçtiği bir caddeydi. Belki de başka bir caddeden her gün geçiyordu da ben Cam 5'e bağlanıp kalmıştım. Belki büyük bir ahmağım ve belki de ben salağım! " belki ile başlayan cümleleri sıra sıra dizerken kendini şekilden şekile sokan Yekta, ne kadar olumsuz niteleme varsa üstüne giydiriyordu. Tabi bunu ses kontrolü yaparak yapıyordu. Farkında olmadan söylenmişti de büyük salonda bulunan herkes kendisini duymuştu. Usulca koltuğunda doğruldu ve normal şeklini aldı. " Yeter bu kadar gizlenmek " dedikten sonra, oturduğu yerden kalkıp masalar arasında dolaştı. Yekta bir müddet sonra büyük salondan dışarı çıktı. Koridorda sağlı ve sollu odalar bulunuyordu; müdürler, amirler, bilgi işlem, istihbarat vs. tabi bir de araya sıkıştırılmış çay ocağı vardı. Yekta'nın en sevdiği oda orasıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİ BUL !
حركة (أكشن)... KGYS merkezi amirlerinden Yekta Tozkoparan sorumlu olduğu bölge kameralarını izleyen ve mesai saatleri içinde asayişin temini için var gücüyle çalışan bir Emniyet amiridir.. Saha da görevli Polis memurları ile koordineli çalışarak iletişim trafi...