Doğuşundan batışına kadar güneşi gören teras katın pencerelerini açmış, püfür püfür esen seher yelinin bağrını okşamasını hisseden ihtiyar, oturduğu sedirin üstünde ellerini zemine bastırıp kendini ileri iterek ayağa dikilmişti. Sessiz sakin bir mahallenin orta yerinde müstakil evlerin yaşam alanında bulunan bu ev, huzur demlemek için bire birdi ve Yekta bu huzuru fazla kaçırıp yattığı yerde horluyordu. İhtiyar dayanamadı ve onun üstünde ki çarşafı çekip aldı. " Efendi efendi kalk ! " . " ne var be ihtiyar ,elleşme bana daha uyuyacağım " diyen Yekta çarşafı kafasına çekmiş ve deve tabanı ayakları ortaya çıkmıştı . " dur ben sana yapacağımı biliyorum " diyen ihtiyar elini çenesine götürmüş , sonra başını kaşımış ve o klasik formülü bulmuştu.
Teras kapısının yanında bulunan süpürge otundan yapılmış süpürgeyi eline aldı ve ucu en ince olanından bir tane koparttı. Sonra sırıtarak Yekta'nın ayak ucundan yanaştı. Ayaklarının altına hafif hafif sürtünce , Yekta çok huylanmış olacak ki ayaklarını birbirine sürttü. Uyku sersemliği ile elbette ihtiyarın muziplik yaptığını bilecek değildi ama ihtiyar boş durur mu ? ayakları kaşınan Yekta tekrardan ayakları ile üstünde ki çarşafı çekiştirerek ayaklarının üstünü örttü. Amacı sinek sandığı cismin ayaklarında gezinerek kendisine rahatsızlık vermemesiydi ama bu rahatsızlık açılan yüzünde de baş göstermişti. İhtiyar, Yekta'nın burnunda, dudaklarında, alnında, kulaklarında, yanaklarında yüzünde ne kadar hassas nokta varsa elinde tuttuğu süpürge çöpünü o bölgelerde itina ile kullanıyordu. Eli ve koluyla yüzünden savmaya çalışsa da bunda başarılı olamayan Yekta, sözüm ona sineğe çok kızıp, "öf be yeter " demiş, sonra koluyla üzerinde ki çarşafı fırlatıp yattığı çekyatın üzerinde doğrulmuştu.
Bu ani hareket karşısında pozisyonunu değiştirme fırsatı bulamayan ihtiyar , tuval çalışması yapan ünlü bir ressamın duruşunu simgeler nitelikteydi. Bir eli belinde, bir elinde fırça yerine süpürge çöpü, beli öne doğru eğik ve dili yandan çıkmış vaziyette onu dişleri ile sıkıyordu. Dilini çıkarma kısmı elbette ihtiyara has bir durumdu. Yekta, yüzünü döndüğünde göz göze geldiği ihtiyarın, başını oynatmadan bir gözlerine birde elindekine baktı. Sonra gözlerini kısıp, " hayırdır ihtiyar sen ne yapıyorsun sorması ayıp? " diye haklı bir soru yöneltti. Elindekini sallayan ihtiyar, " şey hadi gel kahvaltı hazır " demiş ve Yekta'nın yamacından hızlıca uzaklaşmıştı. Yekta, ihtiyarın arkasından el kol sallayıp sessiz sessiz, kendi kendine söylenmişti.
" O ne surat adamım " diyen ihtiyar çaydanlığı mutfak tezgahı üstünde duran ocaktan almış bir elinde demlik bir elinde altlığı olduğu halde çay bardağına çay dolduruyordu. Yekta , ihtiyarın kendisini uykusundan etmesine çok içerlemiş olacak ki hiç konuşmadı. Gözlerini masaya dikmiş öylece beklerken , çay bardağını önüne süren ihtiyar, " ister misin lokmanı da ağzına vereyim " demesiyle Yekta'nın içinde tuttuklarını volkan gibi patlaması bir oldu. " bu saatte uykudan mı kalkılır ihtiyar bak daha güneş doğmadı. Yok neymiş efendim erken kalkan erken yol alır , erken evlenen erken... ney alırdı unuttum bir şey işte " bunun üzerine ihtiyar, " ama öyle Yekta , sabah erkenden kalkılır, kapılar pencereler açılır eve rahmet bereket girer sen bunu bilmiyor musun ? " , " nereden bileyim? " . " öğren o zaman bak her gün erkenden kalksan mesela sabah ezanı okununca , otursan kendini dinlesen o sessizlikte iç alemine dalsan belki kendini bulursun , belki hafızanda yerine gelir . hem melekler herkesin rızkını o saatte dağıtılır. Senin uyanık olman dua gibidir. Allah'ım bana helalinden rızık nasip et demek gibidir ".
ihtiyarın kendisini köşeye sıkıştırdığını düşünen Yekta, " tamam tamam ben acıktım ekmeği uzat bana " derken , ihtiyarın yüzüne bakmadan konuşuyordu ama ona karşın ihtiyar Yektaya karşı sırıtıyordu. İhtiyarın uzattığı çatalı alıp kasede ki zeytinlere daldırdıktan sonra ucuna denk gelen birini alıp ağzına atan ve onu çiğneyip çekirdeğini çıkartan Yekta bir şey hatırlamış gibi duraksadı. " ben senden çatal istemedim ki ? " . " ekmek mi istedin " " eveet " . " al o zaman ekmek " diyen ihtiyar bu sefer sahiden ekmeği ona uzatmıştı. Gayet sakin geçen bu diyaloğu anlık olarak anlamlandıramayan Yekta, " aman bee aklımla oynayıp durma ihtiyar işin yok mu senin " deyip küsmüş çocuk edasıyla dudaklarını büzmüş kaşlarını çatmış yemeğe yumulmuştu. " sana bir şey soracağım " derken tuttuğu çatalı ihtiyara karşı sallıyor gözlerini sahanda yumurtaya bandırdığı lokmasında gezdiriyordu. " sor bakalım? ", ihtiyar , sor bakalım derken o lokmasını ağzına atmış çiğniyordu bile, " dün kapı çaldığında neden o kadar telaşlandın? " . " aha da günün sorusu? " diyen ihtiyar neyi nasıl anlatmalıydı bilemedi.
![](https://img.wattpad.com/cover/44953553-288-k681183.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİ BUL !
Action... KGYS merkezi amirlerinden Yekta Tozkoparan sorumlu olduğu bölge kameralarını izleyen ve mesai saatleri içinde asayişin temini için var gücüyle çalışan bir Emniyet amiridir.. Saha da görevli Polis memurları ile koordineli çalışarak iletişim trafi...