İhtiyar sen neymişsin

107 16 154
                                    

Ön not : Yeni bölümleri iple çeken ve iştahla okuyan sayın okuyucularım.. Benimde iştaha gelmem ve yeni bölümler yazmam için okuyan sayısını artırmam lazım 😁
O yüzden bu etkileşimi doruk noktasına çıkarmak istiyorsak sevdiğiniz arkadaşlarınızı yoruma etiketleyin lütfen! 🙏

[------ Başlangıç -----]

" İhtiyar sen neymişsin bee " derken gözleri kapalı olduğu halde sırıtıyor, el yordamı ile yokladığı yanında bulunan masanın üstündeki gazozuna ulaşmaya çalışıyordu.

***

Biri ihtiyardan bahsediyor, bu kim ola ki? ve ihtiyara bu iltifat niçin? Bir anlatıcı olarak merakımı celbetmişti. Olduğum yerde gerinip kendime geldim. Elbette anlatıcının da insani refleksleri olur ne sandınız? her neyse bu kadar beyin fırtınası estirmem akla zarar bir durum ama kanatlanıp sesin geldiği yöne doğru uçtuğum doğrudur. iki katlı müstakil evin üçüncü katı teras kattı ve geniş bir alanda tek kale maç yapılabilir haldeyken, ortaya şezlong atılmış ve yanlarına zigon sehpa koyulmuştu. Üstüne gazozlarını koymuş, ikindi vaktinin serinliğinde şezlonglarının üstünde kendinden geçen bu iki kişiye dikkatim çekildi. Elbette yabancı değiller ve sizlerde onları çok iyi tanıyorsunuz. Yaklaşık bir haftadan beri her hangi bir aksiyon yaşamadıkları için benimle bir işleri olmamıştı ama yeniden gün yüzüne çıktıklarına göre onları sizlere anlatmam gerektiğine kanaat getirdim. Evet bu iki şahıs kirli adamlardan Vecdi ile Necmi değillerdi?

***

" Yekta bana ihtiyar deyip durma daha benim yaşım kaç? " ihtiyar bize göre de ihtiyardı ama o bunu kabul etmiyordu ya da ismi ile hitap edilmesini istiyor da olabilir, bilemedim şimdi sorsam duymaz da. Sonuçta ben ruhani bir varlığım öyle cismen dürtükleyip, " pişt ihtiyar senin adın ne ki? " diye soramam. Artık kendilerinden duymayı bekleyeceğiz . Acaba ihtiyarın ismi neydi ?

" Azer " , " Azer mi ? Azer ne? nece konuşuyorsun ihtiyar ? " , " adım Azer, Türk dil kurumuna sor neymiş ya da dur sen zahmet etme ben söyleyeyim " oy, bir an anlatıcı olarak beni, ihtiyar duydu, aman Allah'ım ürperdim. Ya ben mübarek biriyim ya da o bilemedim şimdi. İhtiyar devam etti," Azer; Hz. İbrahim'in babasının adı diye söylenir . Bir diğer anlamı da ; ateş demek . Ben ateş kısmına daha yatkınım , gençken cevval bir delikanlıydım. Gerçi şimdide aynıyım ama... " derken bir eliyle saçlarını yandan tarar gibi yaptı. Bunun üzerine Yekta; evet Yekta tabi. İhtiyar beni duymamış ona cevap veriyormuş ve o Erol taş gülüşünü ortaya saldı , " puhahaha sen mi ?" güneş batarken, uzandıkları şezlongların üzerinde bu iki insanın gözlerine giriyordu. Yektanın gülmesi üzerine ihtiyar başını sağa çevirip tek gözünü açarak ona baktı, " sen eskiden böyle değildin . O nasıl gülüş öyle az usturuplu gül " dedikten sonra başını geri eski konumuna getirdi. Gözlerini kapatıp güneşin batışı ile tenini ısıtırken, bir yandan da esen rüzgarın hafif serinliğinde eşsiz bir hazzın tadını çıkartıyordu. Yekta yeni doğmuş bir bebek gibiydi ve ona babalık etme görevini kendisi üstlenmişti. Yekta, " ama ihtiyar kabul et sen ihtiyarsın ! " , " tamam ihtiyarım anasını satayım " , " bir de o isim sana hiç yakışmıyor " derken başını ihtiyara çevirmiş muzip muzip sırıtıyor bir yandan da cam şişede ki gazozunu pipetle içerken hüpletiyordu. " Bunun üzerine ihtiyar, yani Azer dayı; Azer zor bir isim bence de, Yekta haklı biz yine ona ihtiyar diyelim. İhtiyar, boynunun altında duran havluyu çekti. Avuçları ile toparlayıp Yektanın yüzüne fırlattı. Sonra hiçbir şey olmamış gibi gözlerini kapatıp keyfini sürdü.

***

Azer ve Yektanın muhabbetine yetiştiğimiz ilk kısımda ; Yekta," İhtiyar sen neymişsin bee " demiş hayranlığını dile getirmişti. Bu muhabbetin daha önce ki kısımlarına ulaşma fırsatım oldu. Elbette bir anlatıcı olarak benimde bazı olağan üstü yeteneklerim var ama siz bunu fazla kurcalamayın.

BENİ BUL !Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin