Halay başı

76 10 85
                                    

" ah Yekta ah " Kenan konuya neresinden gireceğini, söze nasıl başlayacağını bilemedi. Hafızasını yitirmemiş olsaydı, Yekta Sahra ile karşılaştığı anda onları koparmak mümkün olmazdı. Ama şimdi onun hatırlamadığı bir kadınla ilgili gerçekleri anlatırsa Sahradan vazgeçirebilirdi. Lakin bunlar Kenan'ın onlara kendi yaşattığı gerçekler değildi.

" Yekta... içinde bulunduğun durumu düşününce Sahra ile olan bağını en son öğrenmelisin! " oturdukları koltuklarda birbirlerine bakan ikili sonra önlerine döndü. Yekta için her yaşanmışlık öğrenilmesi gereken bir heyecandı. " Kenan çok bekleyemem Sahrayı bilmek istiyorum " , " öğreneceksin elbette biraz sabret sadece lütfen " palmiye ağaçlarının orta refüje belirli aralıklarla intizamlı dikilmiş olması yolculuğa farklı bir hava katıyordu. Güneş gidiş yönünden yükselirken yüzünü güldürerek havayı, suyu, toprağı, börtü böceği ısındırıyor onları soğuğun içinden çekip kurtarırken ocak ayını şenlendiriyordu.

Yol aldıkça palmiye ağaçlarının dallarının ve yapraklarının arasından sızan güneş ışıkları ikilinin yüzüne ve gözüne flaş patlatarak şipşak fotoğraf çeker gibi hızlı şekilde ışıyor ve sonra dallar tarafından gölgeleniyordu. Bundan rahatsız olan Kenan yol görüşünün etkilenmemesi için başının üstünde bulunan güneş siperliğini ön cama doğru indirdi ve yüzünü gölgeledi. Yekta ise güneşi hissetmek istiyordu ve gözlerini kapadı. Işık araç hızına bağlı olarak dalların ve yaprakların arasından görünüp kaybolması ve gölgelenmesi o kadar hızlı gerçekleşiyordu ki Yekta gözleri kapalı olduğu halde istem dışı irkiliyordu.

Ona rağmen gözlerini açmadı. Belliki bu durum şok etkisi yapıyor ve travma geçirmiş beynine enerji sağlıyordu. Bir müddet sonra irkilmeleri sıklaştı. Bunu farkeden Kenan, Yektayı dürtüp onun gözlerini açmasını isteyecekti ama sonra bu isteğinden vazgeçti. Kendisi rahatsız olana kadar karışmak istemedi. Yekta andan daha kısa sürede göz kapaklarına değen güneş ışığına odaklandıkça irkilmesi artmıştı. Artık ona rahatsızlık vermeye başlamıştı yada... O an da yaslandığı koltukta hızlıca doğruldu. Ellerini aracın ön gögsüne koymuş gözlerini yola dikmişti.

Kenan Yektayı konuşturmak için söze girdi. " dostum iyi misin? " , " iyiyim iyiyim...galiba bu yolu hatırladım! " Kenan buna çok şaşırdı. Çünkü ilk defa şahit olmuştu Yekta'nın her hangi bir şeyi hatırlamasına. "hadi canım! " , " aynen öyle. İleride bir petrol var oradan sağa dön. O cadde bizi oturduğum siteye götürecek!", " vay anasını satayım ciddi ciddi hatırlıyorsun! " Kenan farkında değildi ama gülmekten ağzı kulaklarına varmıştı. Bir eli direksiyondayken diğer eliyle Yekta'nın omzunu sıktı ve onu sarstı.

Yekta da ona dönüp bakmıştı. Gözlerinin içi parlıyordu. Kenan'ın içine aniden peyda olan bir kaygı düştü." ya Sahrayı hatırlarsa?... Eyvah ki ne eyvah! Sahrayı hatırlarsa ve o Yektaya tüm yaşadıklarını anlatırsa, Yektada ona tüm yaşadıklarını anlatırsa hedefteki adam ben olacağım ve bu benim için yandığımın resmidir. Yektayı kaybedemem, buna izin veremem. O yüzden her ne pahasına olursa olsun Sahrayı Yektadan uzak tutmam lazım " kaçarı yoktu elbette Yekta hafızasını tekrardan kazanıp her şeyi bir bir hatırlayacaktı. Daha doğrusu durum onu gösteriyordu.

Lakin Sahrayı hatırlaması büyük sorun çıkaracaktı. Bu herkes için diken üstü zamanlar demekti. Çünkü gerçek o kadar acı idi ki, kimse bu yükü kaldıramazdı, ne Kenan, ne Yekta, ne Sahra ne de Yörükoğlu. Dahil olan herkes birbiri ile bağlantılı idi ve her biri diğeri ile çatışacak duruma gelebilirdi. İşler Kenan'ın engellemeye çalışmasına rağmen olacağına doğru ilerliyordu. O olacak ne idi elbette kaderdi. Ama yolları birleştiren, olayları birbirine ilintileyen kaderin bildiği sonu kimse bilmiyordu. Bir taraf olacaklara direnirken diğer taraf olan olsun artık istiyordu.

BENİ BUL !Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin