"Artık özgürsünüz arkadaşlar. Ders bitti."
Hocanın verdiği bu müjdeyle koskoca amfinin üzerine çökmüş olan ölüm sessizliğinin yerini yavaş yavaş fısıldaşmalara, ardındansa büyük bir uğultuya bırakmıştı. Hoca çıktıktan yaklaşık on saniye sonraysa neredeyse sınıfın tamamı boşalmıştı.
-Dilek sen iyi misin?
Dilek kızarmış gözlerle arkadaşına baktı.
"Sen ağladın mı?"
Dilek'in yanında oturan Merve, arkadaşının daha doğrusu dostunun yanına yanaşarak, başını önüne eğmiş olan Dilek'in küçük, şirin yüzünü ellerinin arasına alıp kendisine doğru çevirdi ve yanağına küçük bir öpücük kondurdu.
"Ne oldu?"
Dilek etrafı kimse var mı diye kontrol ettikten sonra konuşmaya başlamıştı.
"Çınar..."
"Ne olmuş Çınar'a."
"Yok."
"Nasıl yok?"
"Ulaşamıyorum ona. Telefonlarıma cevap vermiyor. Okula da gitmemiş."
"Yurda sordun mu?"
" Sorun da o zaten. Yok orada da yok."
"Kız, sakın başına bir şey gelmiş olmasın?"
Zaten dolmuş olan Dilek, Merve'nin bu sorusundan sonra hıçkırarak ağlamaya başladı..
"Korkuyorum Merve. Çok korkuyorum hem de."
"Ayy, yapma. Ne olursun yapma. Kız, yalvarıyorum ağlama."
Merve, Dilek'e sıkıca sarıldı. Bir müddet birbirlerine sarılı vaziyette bekledikten sonra Merve Dilek'ten ayrılıp arkadaşının önüne düşmüş saçını düzeltti.
"Bak şimdi, öncelikle ağlamıyoruz. Şu göz yaşlarını da siliyoruz."
Elleriyle arkadaşının gözyaşlarını silmişti.
"Eğer ona ulaşamıyorsan, yurda gidelim ve ailesinin numarasını bulalım ta..."
"Yok."
"Ne yok?"
"Ailesi yok. Yetiştirme yurdunda büyümüş."
"Eee burada nasıl okuyor o zaman?"
"Bursla."
"Pardon ya, biran düşünemedim."
"Arkadaşlarına sordun mu, haberleri var mı? Nereye gitmiş, nerede diye."
"Sence?"
"Ya, Dileekk , beni bozma böyle ya. Yardımcı olmaya çalışıyor sana şu şapşal arkadaşın. Polise kayıp başvurusunda bulunacağız o zaman."
Dilek'in gözleri umutla parıldamıştı.
"Gidelim ne olur gidelim. Hemen gidelim."
"Tamam."
Merve arkadaşına içtenlikle gülümsedi.
"Hadi bakalım kalk, gidiyoruz."
Dilek hemen sıranın üstündeki kalemlerini ve defterini çantasına atıp çantayı koluna astı.
"Hadi."
Merve de kalemini cebine koyup defterini eline alıp rulo yaptı. Sonra da birlikte koştura koştura kampüsten dışarı attılar kendilerini. Merdivene doğru ilerlerken arkalarından seslenen Aslı'nın sesiyle birkaç saniyeliğine de olsa durup beklediler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHKUM (TAMAMLANDI)
Gizem / Gerilim"Konuşmanın ona bir faydası olmayacağını anlamıştı Çınar. Patlamış bir kaş, yüzüyle vücudundaki morluklar ona konuşmanın burada bir işe yaramadığını öğretmişti." "Söyle adi pislik." Adamın gözleri Çınar'ın bu sözlerinden sonra büyüdükçe büyüdü ve h...