Birbiri ardına saniyeler dakikaları, dakikalar saatleri kovalamıştı. Ve Serhat onları henüz rahatsız edecek herhangi bir şey yapmamıştı.
Tepsiyi sağ tarafına koyup Çınar'ın yanıbaşında oturan Esin bunun için kendini mutlu hissediyordu; ama yarıçıplaktı ve utanıyordu. Gözlerini yumdu. Serhat bunu neden yapmıştı? Aklı almıyordu. Kendini aşağılanmış ve kandırılmış hissediyordu. Kafasını kaldırıp Çınar'a baktığında içi burkuldu. Hala uyuyordu. Bu halde nasıl uyuyabiliyordu, anlamıyordu. Çınar'a daha dikkatli baktığında dudaklarının kuruduğunu fark etti. Bedeninin ağırlığını kollarına vererek güçlükle ayağa kalktı. Gözü kararmıştı. Duvardan destek alarak gözündeki karartının geçmesini bekledi. Tansiyonu düşmüş olmalıydı. Biraz kendine gelince eğilip tepsideki suyu eline aldı. Doğrulduğunda gözü kısa bir an için de olsa yine kararmıştı. Sendeleyerek Çınar'ın karşısına geçti. Boşta kalan elini Çınar'ın yanağına götürüp usulca parmaklarını sevdiği adamın yüzünde gezdirdi.
"Hadi kalk".
Fısıldamıştı. Çınar'ı korkutmak istemiyordu. Zaten yeterince korkmuş, yeterince eziyet görmüştü. Dayanamayıp Çınar'ın susuzluktan kurumuş dudaklarına küçücük, masum bir öpücük kondurdu. Geri çekildiğinde Çınar'ın gözlerini araladığını gördü. Bir şey demesine fırsat vermeden su dolu bardağı dudaklarına götürdü.
Çınar suyun tenine değmesiyle gözlerini kapatmıştı. Ona verilen sudan birkaç yudum içtikten sonra kafasını çevirdi. Sussuzdu ama; yutkunmaya bile hali yoktu. Çenesinde açılmış, küçük yarık da sızlıyordu. Yarıktan akan kan çoktan kurumustu; ama yara taze olduğu için az da olsa canını acıtıyordu işte. Esin bardağı yine ağzına tutmuştu. Mecbur suyu içmeye karar verdi. Bardaktaki su bitince inleyerek sordu.
"Neden?"
Esin şaşırmıştı.
"Ne neden?"diye kekeleyerek sordu.
"Neden bizi kaçırdı?"
"Bilmiyorum."
Esin'in içi rahatlamıştı. Biran Çınar'ın herşeyi anladığı sanmıştı.
"Ne olacak?"
Yutkundu.
"Kurtulabilecek miyiz?"
"Bilmiyorum Çınar... Bilmiyorum."
"Ölmek istiyorum..."
"Çınar, deme öyle. Yalvarırım deme."
Çınar gözlerini açıp Esin'e baktı; ama hiçbir sey söylemedi. Gözlerini kapatıp yine kendi içine kapandı..
"Çınar, her şey düzelecek. Kurtulacağız buradan, merak etme."
Çınar dişlerini sıkmıştı. Ama bunu fark etmeyen Esin konuşmaya devam etti.
"Sadece güçlü ol yeter. Eninde sonun da kurtulacağız o adamdan..."
"Yeter sus!" diye haykırdı Çınar.
"Yeter. Hiçbir zaman kurtulamayacağım buradan. Geberip gideceğim eninde sonunda. Hayal kurma boşuna."
"Çınarr..."
"Sus dedim."
Kafasını duvara yaslayıp yine kendi iç dünyasına daldı. Esin bir şeyler daha söylemişti; ama Çınar onu duymamazlık geldi.
Esin de sonunda susmuştu. Pes edip yere oturdu. Koltukta oturabilirdi ama; Çınar'ın yanında olmak istiyordu. Ne düşünmesi gerektiğini bilmiyordu. Bir yanı Çınar'ın yanıbaşında olduğu için mutluyken, diğer yanı bunları ona yaşattığı için pişmandı. Gerçi Serhatla ikinci bir anlaşma yapmamış olsaydı bunların hiçbiri olmayacaktı. Hani tekrar her şey eskisi gibi olacaktı? Neden bu Serhat denen adam hala ortalarda yoktu.
***
"Off yeter ama."
Esin artık sıkılmaya başlamıştı. Daha kaç saat böyle bekleyecekti. Yoksa o Serhat onları bırakıp dışarı mı çıkmıştı? Böyle olmayacaktı. Fazla pasif davranmıştı. Bundan sonra herkes yerini bilecekti. Ne demek, ona para veren bir insana bu sekilde davranmak? Üşümüştü, çıplak kollarını sarıp alnını tam dizlerinin üzerine koymuştu ki Çınar'ın sesiyle başını kaldırıp ona baktı.
"Ahh."
"Ne oldu?"
Alt dudağını ısıran Çınar'ın alnında küçük ter damlaları oluşmustu.
"Ne oldu Çınar?"
"Tuvaletim geldi."
"Ne?""Ne sanıyordun ki?"
Esin telaşlanıp ayağa kalktı. Ne yapacağını bilememişti. Sonra gözüne tepsideki boş kupa takıldı. Eline kupayı alıp bir kapıya, bir elindekine baktı.
Esin'i izleyen Çınar, Esin ona baktığında gözlerini kapatıp sıcak sıvının bacaklarından akmasına izin verdi Gözünden iki damla yaş akmıştı. Elleri bu sekilde bağlanmadan önce bir şekilde bu meseleyi hallediyordu. Esin'in ona bu konuda yardımcı olmasına izin veremezdi. Elleri arkadan bağlıyken düşüncesi bile mide bulandırıcıydı ama; Serhat denen adi herif yardımcı oluyordu ona. Şimdi emindi. Bu işin sonu iyi bitmeyecekti. İlk başlarda umudu vardı. Şimdiyse yorgundu, çaresizdi. Ve artık hayattan zerre kadar beklentisi kalmamıştı. Şu hayatta mutlu olmak ona göre değildi. O bu dünyaya sürünmek için , kaybetmek için gelmişti
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHKUM (TAMAMLANDI)
Mystery / Thriller"Konuşmanın ona bir faydası olmayacağını anlamıştı Çınar. Patlamış bir kaş, yüzüyle vücudundaki morluklar ona konuşmanın burada bir işe yaramadığını öğretmişti." "Söyle adi pislik." Adamın gözleri Çınar'ın bu sözlerinden sonra büyüdükçe büyüdü ve h...