Gözlerini zorlukla açan Çınar nerede olduğunu idrak edince duvara yaslanmış bedenini doğrulttu ve kafasını ellerinin arasına aldı. Yine olmamıştı, yine başaramamıştı.
"Allah kahretsin." dedi sonra fısıldarcasına. Başı hala ellerinin arasında, bakışları yerdeydi. Anlamıştı artık. Esin istemediği sürece buradan kurtulamayacaktı. Ellerini çekip başını kaldırdığında sağ tarafına boş bir leğen ve yanına da diş macunu, sabun ve ıslak mendille büyük bir şişe su konulduğunu gördü ve Esin'in onu ne yaparsa yapsın bırakmayacağını anlayarak iç çekti. Esin'e o kadar sana şans vereceğim demişti ama o bile işe yaramamıştı. Kız resmen düşünme kabiliyetini kaybetmişti. Artık buradan kaçabilmek için aklına başka bir yol gelmiyordu Çınar'ın. Ne kadar düşünürse düşünsün, ne kadar uğraşırsa uğraşsın değişen bir şey yoktu sonuçta. Artık işe yaramayan planları bir kenara bırakacaktı. Akışına bırakacaktı her şeyi ve Dilek'in tuttuğu dedektifin onu bulmasını bekleyecekti. Aslında dedektifin onu bulacağına dair bir umudu da yoktu ama başka çaresi de kalmamıştı artık. Bekleyecekti. Dedektifin onu bulmasını, ya da Esin'in insafa gelmesini bekleyecekti.
Çınar umutsuzlukla başını yine ellerinin arasına aldı ve gözlerini kapatarak içindeki öfkenin ağrıtmaya başladığı başını ovalamaya başladı. Kapının açılma sesini duysa da istifini bozmadan avuç içlerini yuvarlak hareketlerle şakaklarına bastırdı.
"Çınar."
Esin'in tereddütlü sesini duyduğundaysa "Efendim." dedi öfkeli çıkan sesiyle.
"Kaçmaya çalışmışsın."
Çınar isterik bir şekilde gülümserken gözlerini açmadan başındaki ağrıyı gidermeye çalışmaya devam etti.
"Çınar." dedi Esin bir kez daha ve adımlarını Çınar'a doğru atmaya başladı yavaşça. Esin'in ona doğru ilerlediğini duyabilen Çınar, Esin'in ona iyice yaklaştığını anladığında ellerini başından çekip başını kaldırmadan gözlerini Esin'e dikti nefretle. Başını doğrulttuğunda gözlerindeki öfke Esin'in içine çekip boğacak kadar güçlüydü.
"Ne istiyorsun?" diye sordu sert bir şekilde.
"Ben..."
"Sen ne?" dedi Esin'i azarlayarak.
Esin, Çınar'ın sert tepkisi karşısında başını dikleştirip "Boşa uğraşma diyecektim, buradan kaçman imkansız." dedi aslında başta bunu demek istememiş olsa da.
"Öyle mi?" dedi Çınar da aynı gururlu tavırla.
"Öyle?"
"İyi." dedi Çınar geriye yaslanarak ve gözlerini kapatıp Esin'i yok saydı.
"Diş fırçan, ıslak mendilin falan yanında. Başka arzun varsa söyle, çünkü burada geçireceğin daha çok zamanın olacak."
Çınar içinden Esin'e bildiği en okkalı küfürlerden birini etse de Esin'e cevap vermeyerek onu önemsemediğini belli etmeye çalıştı. Esin de anlamıştı Çınar'ın ne yapmaya çalıştığını. Bu durum gururunu incitip gözlerinin dolmasına sebep olduğunda hızla odadan çıktı ve sertçe kapıyı kapattı. Merdivenleri de aynı hızla çıkıp Çınar'ın kaçmak için arşınladığı koridorlardan geçip bir kat daha yukarı çıkarak daha önce Çınar ile kaldıkları dairenin kapısını açarak içeri girdi. Kapıyı ardından kapatırken gözyaşları da artık dayanamayıp yanaklarından süzülmeye başlamıştı. Her şey boşa gitmişti. Çınar artık ondan nefret ediyordu. Nefes almakta zorlanan Esin büyük adımlarla evden çıkıp Serhat'ın da kaldığı bir üst kata çıkıp karşısına çıkan kapıyı açtı ve salona geçip, uzandığı koltuktan ona bakan Serhat'ın bakışlarını önemsemeyerek hızlıca balkona geçti ve ellerini balkon mermerlerine dayayarak derin bir nefes çekti içine. Çektiği hava nefes almasını kolaylaştırsa da gözyaşlarının daha da hızlanmasına sebep olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHKUM (TAMAMLANDI)
Mystery / Thriller"Konuşmanın ona bir faydası olmayacağını anlamıştı Çınar. Patlamış bir kaş, yüzüyle vücudundaki morluklar ona konuşmanın burada bir işe yaramadığını öğretmişti." "Söyle adi pislik." Adamın gözleri Çınar'ın bu sözlerinden sonra büyüdükçe büyüdü ve h...