Bölüm 16- AŞK-

2.4K 98 2
                                    

Buradaki ilk gününde kocaman ve karanlık olan bu oda, şimdi küçücüktü, her şey daha belirgindi. Renkler, eşyalar, her şey daha netti. Gözü alışmıştı karanlığa , bedeni alışmıştı soğuğa. Alışmıştı açlığa, susuzluğa. Ruhuysa... O hala alışamamıştı bu dünyaya. Burası başka bir dünyaydı. Burada güneş yoktu; rüzgar yoktu. Burada deniz kokusu yoktu içine çekebileceği. Sahilde dolaşırken izleyebileceği hayatlar yoktu burada. Aşk yoktu; hoşgörü yoktu. Burada nefret vardı; aşağılama vardı sadece. Hem neydi ki aşk:

"Aşk, birçok kişi tarafından yaşanan; çok az kişi tarafından keyifle sürdürülebilen bir şeydi."

(George Nathan)

Aklına gelen bu söz Çınar'ı iki üç yıl öncesine; üniversiteye ilk başladığı yıllara götürmüştü.

***

Menekşe Hoca sormuştu:

- Aşk nedir arkadaşlar? Bana aşkın tanımını yapın.

Hoca bu soruyu sorduktan sonra amfinin her köşesinden ayrı bir ses yükselmişti. Kimisi kıkırdıyor, kimisiyse kendi arasında münakaşa ediyordu. Hocanın elini masaya vurmasıyla yükselmiş olan sesler kısılmış, fısıldaşmalar yerini sükunete bırakmıştı.

-Artık lisede değilsiniz. Henüz idrak edemediniz galiba?

Menekşe Hoca'nın iri siyah gözleri sadece iki üç saniyede neredeyse tüm öğrencilerin üzerinde dolaşmıştı. Elini siyah kıvırcık saçlarına götürüp sorusunu tekrarladı.

- Aşk nedir?

Orta sıralardan sarışın siyah tişörtlü bir öğrenci ayağa kalkmıştı.

-Aşk... Aşk kişiye göre tarifi değişen bir şeydir. kimine göre aşk para; kimine göre kadın; kimine göre iştir. Benim içinse aşk; siyah saçlı, beyaz tenli, kömür karası gözlere sahip olandır.

Sarışın gencin yanında oturan ela gözlü , uzunca kızıl saçlara sahip erkek öğrenci dayanamayıp kahkahayı patlatmıştı.

Menekşe Hoca gülümseyerek sordu.

-Şimdi sen hayalindeki kadını mı anlattın; yoksa zaten halihazırda böyle bir kız var mı?

Sarışın öğrenci hiçbir şey söylemeden ,sadece gülümseyip gerine oturmuştu. Kızıl saçlı olansa arkadaşının sessizliği karşısında bir kahkaha daha koy vermişti.

Yerinden kalkmadan sıraya neredeyse yayılarak oturmuş olan bir kız konuşmuştu bu sefer.

-Bana göre aşk, Sertap Erener'in şarkısındaki gibi; bir tuzaktır hocam.

Amfinin yine orta sıralarından birinde oturan mavi gözlü, siyah saçlı, kumral tenli bir öğrenci kalkmıştı bu sefer ayağa.

-Sophocles'in de dediği gibi; hayatın ağırlığını ve acısını tek bir şey unutturur bize. O da aşktır. Benim için de aşk, sebepsiz, çıkarsız birine bağlanmaktır ve tüm dertleri bu aşk uğruna unutabilmektir.

Teşekkür edip yerine oturan bu öğrenci Çınar'dı. Hemen önünde oturan ve ona dönerek gülümseyen kızsa Esin'di ve Çınar'a kısa bir bakış atıp konuşmaya başlamıştı.

-Somerset Maugham'ım dediği gibi...

-Ben sizin fikrinizi soruyorum yalnız. Birazda başka yazarları katmadan derdinizi anlatın.

- Onun dediği gibi hocam; " En uzun aşk, karşılığı olmayan aşktır." Aşk sevdiğin kişi seni sevmese de onu sevmeye devam etmektir. Çınar arkadaşımızın da dediği gibi sebepsiz, çıkarsız birine bağlanmaktır aşk.

MAHKUM (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin