Bölüm 41

540 19 0
                                    

Bazen bir konunun üzerinde ne kadar konuşursanız konuşun değişen pek bir şey olmaz. Belki bir taraf susar, karşı tarafın sözünün üzerine bir söz söylememe kararı alır. Çünkü karşısındakini ikna edemeyeceğini anlamıştır. Ama ne fikrini değiştirmiştir, ne de pes etmiştir. Sadece geçici bir süreliğine ikna olmuş gibi gözükmeyi tercih eder. Dilek de Çınar'ın kararlılığı karşısında tamam öyle olsun deyip kenara çekilmişti, ama sevdiği adamın psikopat bir kızın elinde oyuncak olmasına izin verecek değildi.

Şimdi Çınar'ın huzur bulduğu göğsünün üzerine yaslamıştı başını ve onun güven veren kollarının arasındaydı. Parayla her şeyi elde edebileceğini sanan şımarık bir kızın oyununa düşmüş dahi olsa Dilek Çınar'a güveniyordu. Bir ara bu hayatta karşılık beklemeden bir ömür boyu yanında olabilecek bu mükemmel adamdan şüphe duymuş olsa da bu saatten sonra gözüyle dahi görse onun sözünden ötesine inanmayacaktı. Çınar çevresindeki erkeklerden bin kat güvenilir, bin kat merhametliydi. Onun gibi birini bir daha bulamazdı. Şans bir insanın yüzüne bir kez gülerdi. İkincisi kez gülmesi imkansız derecesinde zordu.

Dilek artık bunu idrak edebildiğinden Çınar'ın karakterinden ödün vermemek adına oynadığı bu kumarda onu yalnız bırakmayacaktı. Bunu da o ne yaparsa yapsın yanında olarak değil, yanındaymış gibi gözüküp bir adım arkasında olarak yapacaktı.

Dilek Çınar'ı bir kez daha kaybetmemek arzusuyla daha çok sokuldu Çınar'a ve teninden kıyafetine yayılan sıcaklıkla iyice mayıştı. Hissettiği huzuru bozan Çınar'ın çalan telefonu olmuştu. Telefon çalınca Çınar başının üzerine yasladığı başını kaldırıp sağ cebindeki telefonu eline cebinden alıp kolunu üzerinden çekmişti. Doğrulup telefonunun ekranına bakarken yüzü kasılmıştı.

"Kim o?"

"Bilmiyorum. Tanımadığım bir numara."

"Açma Çınar?"

"Açmam lazım."

"Off!"

Dilek oflamakla yetinmişti ama, arayanın o kız olduğundan emindi ve telefonu açan Çınar'ın yüzüne bir tokat atmak istiyordu. Tokat atmak ve onu kendine getirmek. ..

"Efendim."

Çınar'ın sesi temkinliydi. Karşıdan gelen sesin Esin'e ait olduğunu anlayınca ilk işi göz ucuyla Dilek'e bakmak olmuştu. Dilek'in de ona baktığını görünce iç güdüsel olarak ayağa kalktı . Elini sıkıntıyla ensesine götürürken Esin'in sorusunu cevapladı.

"İyiyim, sen?"

"Ben iyi değilim Çınar. Seni çok özledim. "

"(...)"

"Ama az kaldı, bir hafta sonra yanındayım."

"Hıhı."

"Çınar..."

"Efendim."

"Seni seviyorum."

"(...)"

"Çınar..."

Çınar, Esin'in sesindeki hüznü telefonun diğer ucundan bile anlayabiliyordu. Ama yapabileceği bir şey yoktu. Ona şans vermiş gibi gözükecekti ama, onu çok fazla da umutlandırmak istemiyordu. Önce bir psikiyatra danışacaktı ama, o da gayet iyi biliyordu ki saplantılı birini umutlandırmak çok da iyi sonuçlar doğurmazdı. Tabi aynı şekilde öyle birini sürekli itmek de iyi değildi. Hele de yanlış şeyler yapacak kadar düşünemez hale gelmişse bu kişi daha bir dikkatli olmak gerekirdi.

"Efendim Esin."

"Bir şey... Neyse. Şey.. Ne yapıyorsun?"

"Hiç uzanıyordum. Sen?"

MAHKUM (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin