Kırmızı spor arabasını eve doğru süren Esin, arabaların rüzgarla yarışırken çıkardığı sesten sıkılıp radyonun düğmesini çevirdi. Şansına en sevdiği şarkılardan birini bulmustu. Mp3'de de müzik dinleyebilirdi; ama o şansını denemeyi seviyordu ve şans en azından bu seferlik ondan yanaydı. Radyoda çalan sarkıya kendini iyice kaptıran Esin, şarkının sözlerinin ruhunun en derin yerlerinden birine sinsice sızmasına izin vererek şarkı sözlerini mırıldanmaya başlamıştı.
"Yaklaştırsana yavaş yavaş kendini bana.
Al içine tekrar derinine sakla, kat kasırgana."
...
"Aşk kırıntısıyla doymaktansa
Tek başıma aç kalırım bu hayatta.
Paylaşacak bir şey yoksa bir erkekle bir kadın arasında."
Esin bunu istemiyordu; yalnız kalmak istemiyordu. Aşık olmuştu. Hem de çok fena aşık olmustu. Ama Çınar onu görmezden geliyordu. Üstüne üstlük başka birini seviyordu o. Yani galiba seviyordu. Acelem var diyerek çıkıp gitmişti sınıftan. Oysa acele etmesinin tek sebebi o tipsiz kızdı.
Bunları düşündükçe içi daralan, kalbi sıkışan Esin'in gözlerinden iki damla yaş süzülmüştü. Elinin tersiyle göz yaşlarını sildi.
Ağlamayacağım, diye fısıldadı kendi kendine. Hem belki aralarında bir şey yoktur diye düşünerek dudaklarının kıvrılmasına izin verdi. Dudaklarındaki gülümsemede biraz umut, biraz da emin olamamanın verdiği burukluk vardı.
...
Eve vardığında arabasını yavaşça park edip kapıya doğru yöneldi. Kapının önünde siyah kol çantasında anahtarını bulmak için bir müddet beklemek zorunda kalmıştı. Nihayet anahtarını bulmayı basardığında kapının kilidini isteksizce açtı. İçeri girdiğinde evdeki sesizlik içinde bir sevinç dalgası oluşmasına sebep olmuştu. Şu anda kimseyle konuşası yoktu çünkü. Küçük adımlarla merdivenlerin önüne kadar gitti. Ahsap tranzanlara tutunarak merdivenleri tırmanmaya baslamıştı. Sanki bedeni önde, ruhu ve düşünceleri arkadan çıkıyordu merdivenleri. Odasına çıktığında ilk işi kendini yatağına bırakmak olmuştu. Gözlerini tavandaki geceleri parlayan Samanyolu çıkartmalarına sabitlenmişti. Neden sonra kapattı gözlerini. Hiçbir seyin anlamı yoktu.
Neden o diye düşündü. Neden ben değil de o?
Sonra kalktı yerinden ve bedenini ardı sıra sürükleyerek aynanın karşısına geçti. Dolmuş iri, siyah gözlerine baktı. Gür kirpiklerinin aralarına birkaç göz yaşı zerresi saklanmıştı. Parmaklarını önce dudaklarının, sonra boynununun üzerinde gezdirmeye başlamıştı. Pürüzsüzdüler. Gözleri saçlarını bulduğunda usulca açtı tokasını. Saçları omuzundan asağıya, neredeyse beline kadar uzanmıştı. Föne ihtiyaç duymayacak kadar düzdüler.
Kızarmaya başlamış gözlerine baktığında göz yaşlarına daha fazla hükmedememişti. Önce birkaç damla yaş süzüldü gözlerinden. Diğerleri de akan göz yaşlarının pesi sıra akmaya başladığında dayanamayıp elleriyle yüzünü kapattı. Hıçkırarak ağlıyordu şimdi. Biraz sakinleşince ellerini yüzünden çekip tekrar aynaya baktı. Gözleri kıpkırmızı olmuştu.
"Neden Çınar? Neden?"
Tekrar ağlamaya başlamıştı.
"Neden anlamadın? Seni sevdiğimi neden anlamadın? Neden görmezden gelip durdun beni. Oysa ben elimden geleni yaptım... Seni sevdiğimi anlayabilmen için elimden geleni yaptım."
Hıçkırıkları nihayet durduğunda yeniden aynadaki yansımasının gözlerine bakarak devam etti.
"Anla işte. İtiraf edemiyorum. Yapamıyorum, itiraf edemiyorum... Ama anlayacaksın, seni ne kadar çok sevdiğimi anlayacaksın."
Sözleri ne kadar kendinden eminse, sesi de bir o kadar ürkek ve güvensizdi.
" Seveceksin beni. Ben seni nasıl seviyorsam, sen de beni öyle seveceksin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHKUM (TAMAMLANDI)
Mystery / Thriller"Konuşmanın ona bir faydası olmayacağını anlamıştı Çınar. Patlamış bir kaş, yüzüyle vücudundaki morluklar ona konuşmanın burada bir işe yaramadığını öğretmişti." "Söyle adi pislik." Adamın gözleri Çınar'ın bu sözlerinden sonra büyüdükçe büyüdü ve h...