Bölüm 24 Kahvaltı

703 24 0
                                    

Gerinerek uyanmaya çalıştığında araladığı gözlerini geri kapatan Çınar gözlerini tekrar açtığında yatakta doğrularak yanındaki boş yastığa baktı. Elini alnına götürüp inanamıyormuş gibi kafasını iki yana salladı. Bir yatakta uyanmıştı. Koskoca yatak şuan sadece ona aitti.

Bunu hissetmek, yani böyle bir şeyden mutluluk duyuyor olmak kendisini daha kötü hissetmesine sebep olduğunda da yataktan kalktı. Ama daha sonra bunun pek iyi bir fikir olmadığını düşünüp yatağa geri oturdu. Sol elini yastığının altına koyarak uzandı sonra. Gözleri kapattı ve uykuya yeniden teslim olmak istedi. Ama uykusu kaçmıştı bir kere. Uyuyamayacağını anlayınca hırsla doğruldu ve ayaklarını sarkıtarak oturdu.

Saklanmanın bir anlamı yoktu. Kaçmanın bir faydası yoktu. Esin ile aralarındaki ilişkiyi yavaş yavaş, şüphe uyandırmayarak ilerletmeliydi. İsteksizce banyoya açılan kapıya doğru ilerledi ve kapının kolunu yavaşça çevirip lavabonun karşısına geçti. Aynadaki aksine baktığında sakallarının az da olsa uzadığını fark edip elini yüzünde gezdirdi. O an tıraş olursa bunun Esin'in hoşuna gideceğini düşündü. Ama sonra onu kaçıracak kadar seven birinin onu her haliyle beğeneceğini düşünüp vazgeçti. Çünkü içinden ne tıraş olmak ne de başka bir şey yapmak geliyordu. Yok olmak istiyordu. Hiçbir şey hissetmemek. Yaşadığını bile unutmak istiyordu. Ama ne yazık ki hiçbir zaman o kadar şanslı olmamıştı. Yaşıyordu ve bu cehennemden kurtulmak için akıllıca davranmalıydı. Musluğu açıp ellerini yıkadı önce. Sonra avuçlarına su doldurarak suyu yüzüne çarptı. Aynı işlemi birkaç kez yineledikten sonra bakışlarını aynaya çevirdi tekrar. Musluğu kapatırken gözü hala aynada kendisini izliyordu. Yakışıklıydı ve bu lise yıllarından beri bildiği bir şeydi. Ama şanssızdı işte. El alem yakışıklılığını kullanarak manken olup para kazanırken o buraya hapsolup kalmıştı. Bunu düşünmemeye çalışarak

"Kurtulacağım buradan." dedi. Bundan emin olmasa da buna bütün kalbiyle inanmak istiyordu.

"Buradan kurtulacak ve hayatına kaldığı yerden devam edeceksin. Hatta her şey çok daha güzel olacak. Buna inan." diye kendisini teskin etmeye çalıştı. Derin bir nefes aldı sonra ve kendine güvenini de alarak banyodan yatak odasına oradan da mutfağa geçti. Tahmin ettiği gibi Esin kahvaltı hazırlıyordu. Çınar eşikte durup kapının ahşap çerçevesine omuzunu vererek Esin'i izlemeye başladığında Esin de Çınar'ı fark edip gülümsemişEsin "Ben de kahvaltı hazırlıyordum." deyip masanın son rötuşlarını tamamlarken Çınar zoraki bir gülümseme oturttu yüzüne.

"Görüyorum." dedi sonra zor çıkan sesiyle. Esin tezgahın üstündeki cam bardaklara çay doldururken sonsuza kadar kapı eşiğinde duramayacağını fark eden Çınar da geri geri giden adımlarını Esin'e yöneltti. Kahvaltı masasındaki yerini aldığında Esin de çayını önüne koymuştu.

"Öyle çok bir şey yapamadım. Kahvaltılıklar bir de sen seversin sucuklu yumurta."

Esin'in sucuklu yumurtayı sevdiğini bildiği gerçeğiyle acı bir gülümseme belirdi Çınar'ın yüzünde. Acaba Dilek de sucuklu yumurta sevdiğini biliyor muydu? Buna dikkat etmiş miydi hiç? Çınar Dilek'in ailesi yokken onu eve davet ettiği zamanlarda ona hiç sucuklu yumurta yapmadığını hatırlayarak içini çekti. Çatalını beyaz peynire batırıp tabağına koydu. Dalgın şekilde önündeki peynirden küçük bir parça alıp ağzına attığında bakışlarını Esin'e çevirdi ve Esin'in hayran bakışlarıyla karşılaşıp bakışlarını kaçırdı. Canı hiçbir şey yemek istemiyordu. Çayına atmak için elini şekerliğe uzattığında ben attım, dedi Esin.

"Bir kaşıktı değil mi?"

"Evet." dedi Çınar şaşırarak.

Bunun üzerinde çok fazla durmak istemeyerek çayından bir yudum alırken bunda şaşıracak bir şey olmadığını düşündü. Saplantılı bir kadındı Esin. Onu saplantı haline getirmişti ve neyi sevip sevmediğini bilmesinden daha normal bir şey yoktu. Ama yine de Dilek'in buna dikkat edip etmediğini düşünmeden edemedi.

Çınar elindeki bardağı yerine koymadan yavaş yavaş çayını yudumlamaya devam ederken dalan gözlerini Esin'in sesiyle ona yöneltti.

"Acıkmadın mı?"

"Yok."

"Ama yemen lazım."

"Sen ye bakma bana."

"Olmaz sen yemezsen ben de yemem."

Çınar Esin'in gözlerinin içine bakıp "Sen ye." diye tekrarladı.

"Yiyemem Çınar. Sen böyle acı acına otururken ben bir şey yiyemem. "

Çınar kafasını hafifçe sola yatırıp Esin'e baktı.

"Sen başla. Ben de açılırım birazdan." dedikten sonra çayından bir yudum daha aldı. Esin kahvaltısını yapmaya başladığında elini alnına götürerek şakaklarına masaj yapmaya başladı.

"Başın mı ağrıyor."

"Biraz."

"Masaj yapabilirim." dedi Esin ve ayağa kalkarak Çınar'ın arkasına geçti. Elini Çınar'ın şakaklarına götürdüğünde Çınar kendini geri çekti.

"Lütfen otur. Geçer şimdi."

Esin onu dinlemeyerek masajına başladığında Çınar Esin'in ona dokunmasından rahatsız olarak "İstemiyorum." dedi bastıra bastıra.

Esin Çınar'ın tonlamasından yerine oturması gerektiğini anlayarak tamam, dedi kırgınca. Yerine oturduğunda gözleri dolmuştu. Çınar bunu fark edince "Kusura bakma, çok stresliyim." dedi Esin'in gönlünü almaya çalışarak.

"Bu durumda."dedi ellerini açarak. "Olması gerektiği gibi."

"Haklısın." dedi Esin de utanarak. Çınar haklıydı. Kim olsa bu durumda stresli olurdu. Onun da stresliymiş gibi davranması gerekiyordu.

"Bakma ben de hiç iyi değilim." dedi ikna edici bir tonda.

"Ama düşünmemeye çalışıyorum. O adamın... O adamın ne zaman ne yapacağını bilemeyiz. O yüzden bu anların tadını çıkarmak istiyorum. Sanki o psikopat bizi hiç kaçırmamış gibi. Birlikte tatile çıkmışız gibi."

"Haklısın." dedi Çınar.

"Sen de haklısın. Ama ben yapamıyorum."

"Çınar. Lütfen düşünmemeye çalış. Buradan kurtulma yolunu arayabilirsin. Bu mümkün mü bilmiyorum amai belki Serhat odaya girdiğinde onu etkisiz hale getirmeyi başarırız. Ama şimdi düşünme. Yoksa delirirsin."

"Serhat." dedi Çınar Esin'in o kadar söylediği sözün arasından cımbızla çekip çıkartıp. O pisliğin adını ağzına alma."

Esin elini ağzına götürdü ama bir şey söylemedi.

"Tamam mı? Düşünmemeye çalışacaksın."

"Tamam." dedi Çınar. Gerçekten de düşünmemeye çalışarak. Haklıydı Esin. Daha fazla düşünürse kafayı yiyecekti. Çınar elinde tuttuğu çayından bir yudum daha alıp kahvaltısına başladı. Güçlü olması gerekiyordu. Hem ruhen, hem de bedenen. Güçlü olmalı ve buradan kurtulmanın bir yolunu bulması lazımdı.

MAHKUM (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin