Esin gideli belki 2 belki 3 saat geçmişti. Çınar kelepçelendiği duvar dibine sinmiş, amaçsızca oturuyordu. Bir amacı vardı aslında. Biran önce kurtulmak istiyordu buradan ama biliyordu ki ne kadar uğraşırsa uğraşsın kendi çabasıyla kurtulamazdı bu zincirlerden. Esin'i ikna etmeliydi. Ne yaparsa Esin'i ikna edebileceğini çok düşünmüştü. Ama sıkılmıştı artık, düşünmekten sıkılmıştı. Durmadan aynı şeyleri düşünmek zihnini bulandırmaktan ve bir obsesif gibi aynı şeyleri tekrarlayıp durmasına sebep olmaktan başka bir işe yaramıyordu. Aklını yitirmemek adına düşünmemeliydi ve bunu az da olsa başarabilen Çınar sadece oturuyordu. Oturuyor ve sessizliği dinliyordu. Sessizlik ruhunu daraltmaya başlayınca tavana diktiği başını indirip kafasını sağ tarafına çevirdi. Gözleri önce düz beyaz duvarı sonra da yanı başına konmuş kovaya takıldı. Saatlerce aç susuz kaldığı için uzun süredir tuvalete çıkmamıştı ama kovayı görünce küçük tuvaletinin geldiğini fark eden Çınar gözlerini kapatıp havayı derin bir şekilde burnundan çekti ve hızlıca ağzından geri verdi. Özgürlüğünün kısıtlanması can sıkıcıydı evet, ama en çok bu durum canını sıkıyordu. Kelepçeler rahat hareket etmesini engelliyordu ve küçük bir çocuk gibi bu kovayı kullanmak zorundaydı. Çınar sağ ayağı çok da uzun olmayan bir zincirle duvara bağlandığı için dizlerinin üstüne oturup doğruldu. Fermuarını indirirken yanındaki kovaya iğrenerek baktı ama başka çaresi yoktu. Kovayı önüne çekti ve hiç istemese de temiz yıkanmadığından dolayı olsa gerek çok ağır olmasa da idrar kokusunun burnuna dolmasına aldırmadan kovayı kullandı. Düzenli sıvı alamıyordu. Muhtemelen bu yüzden tuvaletini yaparken canı yanmıştı. Son günlerde tuvaletini yaparken sürekli bu acıyı hissediyordu ve tahminlerine göre idrar yollarından enfeksiyon kapmıştı. İyileşebilmesi için düzenli sıvı alması lazımdı ama bu mümkün değildi. Serhat canı isterse ona yemek getiriyor, canı isterse aç bırakıyordu ve Esin'in de ondan bir farkı yoktu. Esin'in yüzünü görmek Çınar'ın en son istediği şeydi ama, onu ikna edebilmek için onunla vakit geçirmesi gerekiyordu. Her ne kadar gururu onun getirdikleri onun yanında yemeğe elvermese de susamıştı ve Esin'in şu kapıyı açıp bir sürahi suyla çıka gelmesini dilemekten kendini alamıyordu. Birkaç dakika sonra kapı açıldığında Çınar, keşke Allah'tan başka bir şey dileseydim diye düşünen Çınar, Esin'in elindeki iki litrelik su şişesiyle yanına gelişini izledi.
Esin yanına geldiğinde önünde diz çöküp su şişesini sağ tarafına koyunca gözü Çınar'ın birkaç dakika önce kullandığı kovaya takılmıştı. Çınar, Esin'in kovaya baktığını fark edince "Senin yüzünden." dedi. Esin ona anlamayan gözlerle bakınca "Senin yüzünden şu sidik kokan kovaya işemek zorunda kalıyorum." dedi Çınar özellikle kaba olmaya çalışarak. Çınar söylediklerinden sonra Esin'in tepkisini dikkatlice izledi. Esin kaşlarını çatıp kovayı biraz yanından uzaklaştırmıştı sadece. Halinden yapacak bir şeyim yok demek istediğini anlayan Çınar, bu konuda üstelemesi gerektiğini anlayarak devam etti.
"Sen saatlerce idrar ve bok kokusu içinde oturmanın ne demek olduğunu biliyor musun?" dedi gözlerini Esin'e dikerek. Esin yine hiçbir şey söylememişti. Çınar, Esin'in sessizliği karşısında iyice sinirlenerek,
"Sana diyorum." dedi sertçe.
Esin sonunda içini çekerek "Ne yapmamı istiyorsun?" diye sordu. Çınar, Esin'in verdiği cevaba şaşırarak kaşlarını kaldırdı. Sinirden gülerek "Ne demek ne yapmamı bekliyorsun? Bırak beni." dedi Esin'in gözlerini delip geçen bakışlarını genç kıza dikerek.
"Yapamam." dedi Esin de bakışlarını önüne eğip.
"Ne demek yapamam. Beni ne zamana kadar burada tutmayı düşünüyorsun?"
"Bilmiyorum." dedi Esin mahçupça.
"Bilmiyorsun." dedi Çınar ve bir iki saniye düşünüp Esin'e baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHKUM (TAMAMLANDI)
Bí ẩn / Giật gân"Konuşmanın ona bir faydası olmayacağını anlamıştı Çınar. Patlamış bir kaş, yüzüyle vücudundaki morluklar ona konuşmanın burada bir işe yaramadığını öğretmişti." "Söyle adi pislik." Adamın gözleri Çınar'ın bu sözlerinden sonra büyüdükçe büyüdü ve h...