Esin koşar adımlarla yukarı çıkıp kendini zorla balkona attı. Ellerini balkonun mermerine dayayıp kesik kesik nefes alırken gözyaşlarına engel olamıyordu. Çınar o kızı o kadar çok seviyordu ki ne kadar zaman geçerse geçsin, ne yaparsa yapsın onu sevmeyecek, ona aşkla bakmayacaktı. Oysa Çınar'ın ona bir kere aşkla bakmasına karşılık dünyaları verirdi. Bir gün olsun onu da öpmesi için canını ortaya koyardı. Ama olmuyordu işte. Çınar hiçbir zaman sevmeyecekti onu. Bunu bilmek Esin'in canını yakıyor, nefes almasını engelliyordu.
"Ama ben seni çok seviyorum." dedi hıçkırıklarının arasından.
"Ne olurdu sen de beni sevseydin?"
Esin gözyaşlarının arasından Çınar'a olan aşkını dile getirmekte bile zorlanıyordu. Nefesi aşkını gökyüzüne haykırmasına yetmiyordu. O kadar çok üzgündü ki dizleri onu daha fazla taşıyamayınca balkondaki sandalyelerden birini çekip oturdu. Kafasını mermere dayayıp gözyaşlarını usul usul dökmeye devam etti.
Çınar onu hiçbir zaman sevmeyecekti. Onu burada ne kadar tutarsa tutsun, ne yaparsa yapsın sevmeyecekti onu. Gözlerini kapatırken "Ama ben seni seviyorum." diye fısıldadı tekrar. Seviyordu. Çınar'ı her şeyden, herkesten çok seviyordu ve Çınar onu hiçbir zaman sevmeyecek de olsa onu bırakmayacaktı. Onu sevmese de yanında olması ona yeterdi. Belki bir gün o da onu sever umuduyla tutacaktı sevdiğini yanında. Esin bunun hiçbir zaman olmayacağını biliyordu ama bir umut bekleyecekti o günü.
Esin yorgun düşüp hiçbir şey düşünmeden dışarıyı seyrederken yüzünü yalayan tatlı esintiyle başını dayadığı yerden çekip elini dizlerinin üstüne koydu. Çınar orada temiz havaya hasret kalmış halde kısılıp kalmışken o temiz havayı çekemezdi içine. Dizlerinden destek alarak hızla kalktı Esin bunu düşünerek. Sanki biraz daha kalırsa temiz hava onu öldürecekmiş gibi hızla salona geçti ve Serhat'ın koltuğa uzanıp televizyonda futbolla ilgili bir program izlediğini fark etti. Esin Serhat'ın rahatlığı karşısında hayıflanarak başını iki yana salladı. Bu adam Çınar'a defalarca acı çektirmişti. Çınar orada sıkıntıdan patlarken, o burada televizyon izliyordu ve kendi elleriyle sırf Çınar'a eziyet etsin diye tuttuğu bu adamın şimdi gamsızca televizyon izlemesi canını sıkıyordu. Ne onun temiz havayı içine çekmeye hakkı vardı ne de Serhat'ın televizyon izlemeye. Ama adının gerçekte ne olduğunu bilmediği bu adamı engelleyemezdi. Onun gücü karşısında parası bile yetersiz kalırdı. Asiydi Serhat. Para karşılığında iş yapsa da kimseden emir almayı sevmiyordu. Paranın uşağı değildi. Para karşılığı iş yapıyordu ama aldığı parayı hak ettiğini bilerek paranın köpeği olmak yerine, parayı bir araç olarak kullanıyordu. . Esin'in verdiği paranın hakkını veriyordu ve Esin bunun için Serhat'ı suçlayamazdı. Buradaki tek suçlu oydu. Ve suçluluğun verdiği eziklikle Serhat'a bir şey diyemeden mutfağa geçti. Ocağın üstündeki kaynayan çaya bakıp ocağın olduğu tarafa doğru yürüdü ve mutfak rafından cam çay fincanlarından birini alıp kendisine çay doldurdu. Çayına iki şeker atıp çekmeceden bir çay kaşığı alarak çayının içine attı. Mutfak masasının yanındaki sandalyeyi çekip oturdu ve bardağı masaya koyarak usulca karıştırdı çayını. Kaşığını masanın üzerine koyunca çayından bir yudum alıp fincanı yavaşça masaya bıraktı. Parmağını fincanın ağzında gezdirirken çay içmeyi hak etmediğini düşündü. Ne çay içmeyi ne de yemek yemeği hak ediyordu.
Esin Çınar'ın ne zamandan beri çay içemediğini düşünerek yerinden hızla kalktı ve raftan bir fincan daha çıkarıp çay doldurdu. Şekerlikten iki küp şeker alıp hazırladığı çaya attı. Çınar küçük çay bardağına bir, karton bardaktaki çaylara iki şeker atardı. Eskiden şeker kullanmayan Esin de sırf Çınar şekerli çayı seviyor diye alışmıştı şekerli çay içmeye. Tezgahın üzerinden küçük bir tepsi alıp önce Çınar'ın fincanı sonra kendisininkini koyup çay kaşığını Çınar'ın çayının içine bıraktı. Çınar simitle karper peyniri de severdi ama evde simit yoktu. Yarın sabah Serhat'ı simit ile karper peynir almaya göndermeliydi. Kendisi Çınar'ı serbest bırakana kadar dışarı çıkmayacaktı. Çınar'a yaptıklarının yanlış olduğunu biliyordu ve kendisini bu şekilde cezalandıracaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHKUM (TAMAMLANDI)
Mystery / Thriller"Konuşmanın ona bir faydası olmayacağını anlamıştı Çınar. Patlamış bir kaş, yüzüyle vücudundaki morluklar ona konuşmanın burada bir işe yaramadığını öğretmişti." "Söyle adi pislik." Adamın gözleri Çınar'ın bu sözlerinden sonra büyüdükçe büyüdü ve h...