Belinin tam ortasında hissettiği sancıyla elini sırtına götürdü Çınar. Boynu da ağrıyordu. Sırtındaki elini boynuna götürürken gözlerini araladı. Daha yeni ayıldığı için hemen idrak edemedi ama, birkaç saniye sonra haftalar önce üzerinde yıkan yazan bir notla uyandığı banyoda olduğunu anladı.
Bu sefer bir not yoktu üzerinde ama niçin burada olduğunu anlamayacak kadar salak değildi. Esin, yıkanmak istiyorsan al sana banyo diyordu. Yıkan ve kapa çeneni diyordu.Bunun farkında olan Çınar gözlerini devirerek derin bir nefes aldı. Sinirleri iyice gerilmişti. Hem de o kadar çok sinirlenmişti ki sırtının ve boynunun yanına bir de baş ağrısı eklenmişti.
Çınar sağ eliyle şakaklarını ovalamaya başladığında "Bu saçmalığı daha ne kadar çekeceğim?" diye fısıldadı. Elini başından çekip etrafa baktığında onun için bırakılmış yeni kıyafetlerin yine karşı duvara asıldığını gördü. Yapabileceği hiçbir şey yoktu. Oturduğu yerden kalkarken bir kez daha belinde beliren sancıyla dişlerini sıktı. Üzerindeki tişörtü çıkarıp çöp kutusuna atarken üzerine yapışmış bir sülüğü atar gibi tiksinerek baktı kirli kutusuna. Tişörtü o kadar kirli değildi ama yine de üzerine yılların kiri sinmiş gibi hissediyordu. Altındaki açık renk kot pantolonu da üzerinden çıkartırken yüzünde aynı tiksinti vardı. Baksırını çıkartırkense hissettiği tiksintinin haddi hesabı yoktu. Tekrar zincirlere vurulduğundan beri çok zaman geçmemişti. Belki dört belki beş gün geçmişti ama tuvaletini yaptıktan sonra kendini temizleyebileceği bir peçetesi bile olmadığından iç çamaşırı kir içindeydi.
Bu yaşattıklarından sonra hala Esin'e acıyor olması mantıklı mıydı artık kestiremiyordu Çınar. Gerçi başlarda ölesiye nefret etmişti Esin'den. Ama düşününce sadece ona değil kendine de eziyet etmişti Esin. O adamın onu dövmesine bile müsaade etmişti. Tüm bunları düşününce artık nefret edemiyordu Esin'den.
Duvara asılmış duş başlığını eline alırken artık düşünmemesi gerektiğini kendine hatırlatarak suyu açtı. Suyu vücuduna dökmeden önce eliyle sıcaklığını kontrol etti. Su biraz soğuktu. Suyu istediği sıcaklığa getirdikten sonra duş başlığını kafasına tuttu. Başından aşağıya dökülen sıcak su vücudunu gevşetmişti. Dakikalarca suyu üzerine tutan Çınar artık yıkanması gerektiğini düşünerek suyu kapattı ve küvetin bir ucuna konulmuş şampuanı eline aldı. Şampuanı eline döküp şampuan kutusunu yerine bıraktıktan sonra saçını yıkamaya koyulan Çınar, şampuandan yayılan mentol kokusunu burnuna çekti. Bu koku üzerindeki kirlerden arınmaya başladığını hissettirmişti. Saçını yıkadıktan sonra duş başlığını tekrar eline alarak sıcak suyun başından aşağıya dökülmesini sağlarken sıcak suyun etkisiyle biraz daha gevşedi. Bu his o kadar hoşuna gitmişti ki suyu kapatmadan dakikalarca altında durabilirdi. Dakikalarca olmasa da yaklaşık bir dakika boyunca suyu üzerine tutmuştu. Şampuanın aldığı yerde duran duş jeli ile lifi de eline alarak duş jelini life dökerken oluşan lavanta kokusu onu iyice gevşetirken lifle vücudunu yıkamaya başladığında içinden temizlik gibisi yok dedirtmişti. Vücudunu yıkamayı bitirdikten sonra küvete atıp duş başlığını ayarlayıp suyu açtı ve suyun altına girdi. Üzerindeki köpüklerin tamamen gitmesi için vücudunu ovaladıktan sonra saçlarını arkaya doğru sıvazlayıp yüzünü suyun aktığı yere doğru çevirdi ve bir müddet öyle durdu. Saçlarını bir kez daha sıvazlarken başını normal pozisyonuna getirip nefes aldı. Yıkanmak insanı rahatlatmanın da ötesinde özgürleştiriyordu da sanki. Ve özgürlüğe hasret kalmış Çınar, biraz olsun içine düştüğü hapishaneden kurtulabilmek için ki dakikalarca suyun altında durdu. Saati yoktu. Ne kadar süredir suyla haşır neşir olduğunu bilemiyordu ama elleri buruş buruş olmuştu. Her ne kadar suyun rahatlatıcı etkisinin altından çıkmak istemese de suyu kapatıp küvetin hemen yanında asılı duran havluyu alarak önce saçlarını sonra da üzerini kurutup küvetten çıktı. Karşı duvarda asılı duran siyah baksırı geçirdi önce üzerine.Sonra yine siyah eşofman altını giydi. Son olarak da yarım kollu koyu gri penyeyi de üzerine geçirdikten sonra lavabonun yanındaki beyaz dolabın üzerindeki kısa siyah çorapları da giydikten sonra hazırdı. Su sesinin kesildiğini duyan Serhat tahminlerine göre bir iki dakikaya damlardı. Bu onun son şansıydı Serhat kapıyı açar açmaz bayıltıcı spreyi yüzüne sıkmasına fırsat vermeden üzerine çullanmalı ve onu alt ederek özgürlüğüne kavuşmalıydı. ETrafına bakında Serhat'ın kafasına geçirebileceği bir nesne bulmalıydı. Görünürde işine yarayacak bir şeyler yok gibiydi. Hızlıca beyaz dolabın kapağını açtığında dolabın boş olduğunu gördü ve içini çekti.
Sağ elini saçına götürdüğünde hızlıcı çevrilmiş kilit sesiyle kafasını kapıya çevirdi. Zaman gelmişti. Ona yardımcı olabilecek bir nesne bulamamış olsa da elinden geleni yapmalıydı. Kapı açıldı ve Serhat'ı görür görmez üzerine atladı. Tüm gücüyle Serhat'ı yere düşürdüğünde kendi de Serhat ile cebelleşmenin ona zaman kaybından başka bir şey getirmeyeceğini düşünüp hızlıca üzerinden atladı ve tüm gücüyle koşmaya başladı. Önüne uzun bir koridor çıkmıştı ve koridorun iki yanında sıralanmış kapıları hızla geçen Çınar karşısına çıkan merdivenleri hızla inmeye başlarken Serhat'ın peşinden koştuğunu duyabiliyordu.
"Kaçamazsın." diye ardından bağıran Serhat'ı umursamadan merdivenleri indi Çınar. Merdivenleri indikten sonra başka bir koridor çıktı karşısına. Tüm gücüyle koşmaya devam etti. Çıkışı bulmalıydı. Çıkışı bulmalı ve bu esareti sonlandırmalıydı. Ama koridor bitince karşısına bir merdiven daha çıkmıştı. Tahta trabzanlara tutunarak merdivenleri inmeye başlayan Çınar ayağı takılınca kendini düşmekten son anda kurtardı ve aşağı inince karşısına çıkan yeni koridoru gördüğünde "S*ktir." diyerek sitem etti ve hız kesmeden koşmaya devam etti. Karşısına çıkan Gri demir kapıyı görünce oradan çıkamayacağını bilse de kapıya koştu. Tahmin ettiği gibi kapı kilitliydi ve artık kaçabileceği yer kalmamıştı. Hızlıca arkasını döndü ve yavaş adımlarla ona doğru ilerleyen Serhat'a baktı. Serhat'ın yüzünde halinden memnun bir gülümseme vardı.
"Ne oldu?"
Çınar, Serhat'ın sorduğu soruya cevap vermeden sadece dişlerini sıktı. Olmamıştı, başaramamıştı. Ama yılmayacaktı. Serhat ile dövüşüp ondan kurtulacaktı.
Serhat ona doğru ilerlemeye devam ederken Çınar gardını aldı. Serhat ona iyice yaklaşıp elindeki spreyi kaldırdığında Çınar da Serhat'ın bakış alanından uzaklaşmaya çalıştı. Serhat " Boşuna uğraşma."dediğinde Çınar göreceğiz, diye tükürürcesine karşılık verdi Serhat'a. Çınar Serhat'ın etrafında dönüp onu kapı tarafına geçirdiğinde Serhat'a saldırmakla kaçmaya çalışmak arasında bocaladı ve kararını kaçmak yönünde kullandığında Serhat da hızla arkasından koşup saçından yakaladı. Bir eliyle saçını kavrayıp onu kendine doğru çekince spreyi tuttuğu kolunu Çınar'ın çenesinin altına geçirip onu iyice kendine çekti.
Çınar'ın dişlerinin arasından çıkan "Bırak." emrine gülerek karşılık veren Serhat Çınar'ın elindeki spreye uzandığını görünce diğer eliyle spreyi tuttu ve,
"Boşa çabalıyorsun" diye fısıldadı. Elindeki spreyi Çınar'ın yüzüne tuttuğunda Çınar spreyi elinden almaya çalışsa da bunda muvaffak olamayınca kafasının arkasıyla yüzüne vurmasıyla Çınar'ı bıraktı. Bir eliyle burnunu tutan Serhat burnundaki elinin içine bakınca burnunun kanadığını fark etti ve senin, dedi dişlerini sıkarak. Çınar'a öldürecek gibi bakarken Çınar'ın tekmesiyle geriye sendeledi. Kendini topladığında yeni bir tekmeyle arka üstü yere düştü. Çınar onu tekmelemeye devam ederken Serhat elindeki spreyi daha sıkı tutup gürledi.
"Lan ben senin ebeni.." dedi ve Çınar'ın yeni tekmesini boştaki eliyle itip sersemlemiş olsa da hızla ayağa kalktı ve Çınar'ın salladığı yumruktan son anda kurtulunca hiç vakit kaybetmeden spreyi Çınar'a doğru sıkmaya başladı. Çınar bayıltıcı spreyin etkisine girip düşünce Serhat önünde boylu boyunca uzanan Çınar'a tepeden bakarak, "Bayıltıcı çıktı mertlik bozuldu değil mi?" dedi alay eden bir tonda ve "Oros* çocuğu diyerek ona karşılık veremeyecek olan Çınar'ın kasıklarına doğru sert bir tekme attı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHKUM (TAMAMLANDI)
Mystery / Thriller"Konuşmanın ona bir faydası olmayacağını anlamıştı Çınar. Patlamış bir kaş, yüzüyle vücudundaki morluklar ona konuşmanın burada bir işe yaramadığını öğretmişti." "Söyle adi pislik." Adamın gözleri Çınar'ın bu sözlerinden sonra büyüdükçe büyüdü ve h...