Al şu diş fırçasını da dişlerini fırçala. Daha tıraş olacaksın, banyo yapacaksın. Temiz çocuk olacaksın yani.
Çınar önündeki su dolu kaba baktı. Yanında bir de diş macunu vardı.
-Ne istiyorsunuz benden , Allah aşkına?
-(...)
-Bir şey söyle!
Günlerdir sorularına cevap vermeye tenezzül etmeyen adam Çınar'ın yüzüne bir anlığına acıyarak baktı; ama sonra yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi.
-Hadi yine iyisin. Bugün sana yeni bir arkadaş katılacak. Onu temiz ve bakımlı karşılamak istemez misin? Şimdi dişlerini fırçala. Daha çok işimiz var. Seni biraz adama benzetmemiz lazım.
- Ama ne...
Konuşmanın ona bir fayda getirmeyeceğini anlamıştı Çınar. Patlamış bir kaş ve yüzüyle vücudundaki morluklar ona konuşmanın burada pek işe yaramayacağını öğretmişti. Ona denileni yaptı. Bu arada adam odadan çıkmıştı. Birkaç dakika sonra geri döndüğünde bir elinde tıraş malzemeleri diğerindeyse küçük bir ayna vardı. Elindekileri yere koyup Çınar'a doğru itti.
- Hadi başla.
Çınar adama baktı. Bir an durakladıktan sonra eline aynayı alıp solmuş yüzünü incelemeye başladı. Sol kaşı ve dudağının sağ köșesi patlamıştı. Sağ elmacık kemiğinin üstündeyse artık mordan sarıyla yeşil arası bir renge dönüşmüş ufak bir şişlik vardı. Derin bir nefes aldı ve adamın verdiği görevi yerine getirmeye koyuldu. Gücü tükenmişti. Bağırmaktan yardım istemekten yorulmuştu. Artık biliyordu ki ne kadar bağırırsa bağırsın sesini duyurabileceği kimse yoktu. Belki burada çürüyüp gidecekti. Belki de bir gün buradan kaçıp kurtulacaktı. Ama o zamana kadar tek yapması gereken bu adamın suyuna gitmekti. Başka çaresi yoktu. Elbet bir gün bu adamın bir boşluğunu yakalayıp buradan kurtulacaktı. Tabii daha öncesinde öldürülmezse...
(...)
Ne kadar zaman geçtiğini bilmiyordu. Adam onu bayıltmıştı ve gözlerini açtığında kendini bir küvetin içinde giyinik halde bulmuştu. Kucağına da bir not bırakılmıştı.
" Yıkan! "
Etrafa dikkatlice süzen Çınar, günlerce belki de haftalarca kaldığı yere göre bayağı lüks bir banyo da olduğunu fark etmişti. Büyük ihtimalle onu tuttukları yer bu evin bodrum katındaydı. O yüzden kimse sesini duymamıştı. Etrafa daha dikkatli baktığında banyoda herhangi bir pencere olmadığını gördü. Yani buradan kaçamazdı. Acaba bağırsa onu duyacak birini bulabilir miydi ? Peki ya etrafta yine onu duyacak kimseyi bulamazsa , o zaman ne yapacaktı. En kötü ihtimal adam gelip onun ağzını burnunu kırardı. Ya da en iyi ihtimalle elleri serbest olduğu için onu haklayabilir ve buradan kaçabilirdi. Gerçi yine adamın öncesinde onu bayıltma ihtimali vardı. Fakat her şeye rağmen bu riske değerdi. Daha sonra böyle bir şansı olmayabilirdi çünkü.
Bağırdı, bağırdı, bağırdı. Gelen giden yoktu. Başını banyonun fayanstan duvarına yasladı. Soğuktu, iyi gelmişti. Yine ve yine boşuna çabaladığının farkına varmıştı.
Yavaşça artık terden kokmaya başlamış tişörtünü çıkardı önce. Şöyle bir baktığında kirli kutusunun hemen küvetin yanında olduğunu gördü. Tişörtünü kutuya attı. Çünkü banyoyu incelerken duvara montelenmiş askılıkta yeni giysiler olduğu fark etmişti. Daha sonra ayağa kalkıp sırayla pantolonunu, iç çamaşırını ve çoraplarını çıkardı. Musluğu açtı ve başının üstünden akan ılık suyla irkildi. Su yavaş yavaş ona iyi gelmeye başlamıştı. Onun için bırakılmış şampuanı eline alıp saçlarını yıkamaya başladı. Saçları baya bir kirlenmişti. En az iki üç kez yıkaması gerekmişti. Biraz ılık suyun keyfini sürdükten sonra yepyeni yuvarlak, mavi banyo lifini aldı eline. Hiç kullanılmamış duş jelini açıp life döktü. Etrafa çok hoş bir koku yayılmıştı. Lifle vücudunu temizlemeye başladığında iliklerine kadar rahatladığını hissetti. İşi bittiğinde kuşlar kadar hafif hissediyordu kendini. Suyu açıp altına geçtiğinde sanki kendi evindeymiş gibi huzurlu hissetmişti kendini. Biraz anın tadını çıkarmanın hiçbir sakıncası yoktu sonuçta.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHKUM (TAMAMLANDI)
Mystère / Thriller"Konuşmanın ona bir faydası olmayacağını anlamıştı Çınar. Patlamış bir kaş, yüzüyle vücudundaki morluklar ona konuşmanın burada bir işe yaramadığını öğretmişti." "Söyle adi pislik." Adamın gözleri Çınar'ın bu sözlerinden sonra büyüdükçe büyüdü ve h...