Oturduğu koltuğa gömülen Çınar, koltuğun başlığına koyduğu elinin parmaklarını sert kumaşa vurmaya başlamıştı. Tam olarak kaç gün olduğunu bilemese de tahminince iki üç haftadır Esin ile zaman öldürüyordu. Burslu bir öğrenci olarak devamsızlık yapma lüksü yokken hesaplamakta zorlansa da belki bir ay belki de daha fazla süredir bu saçma oyunun içinde sürükleniyordu.
"Daha ne kadar sürecek bu?" diye geçirdi içinden parmaklarını vurmaya devam ederek.
Esin, Çınar'ın sınıfta sevdiği bir arkadaşlarından biriydi ama son olanlardan sonra Esin'e hissettiği dostluk duygusu yerini nefrete bırakmıştı. Bu yüzden Esin'e karşı güler yüzlü olmakta zorlanan Çınar yavaş yavaş Esin'e aşık olmaya başladığı izlenimini vermekte de zorlanıyordu. Esin ne düşünmüştü de böyle bir şeye kalkışmıştı anlamıyordu Çınar. Sonra bana söyleseydi karşılık verir miydim diye düşündü, vermezdi. Üniversitede çoğu yerde olduğu gibi dedikodular çabuk yayılıyordu ve Dilek'i kaybetmek istemeyen Çınar büyük ihtimalle Esin'in hislerine karşılık veremeyecekti.Belki de Esin, onun Dilek'i ne kadar çok sevdiğini anlamıştı ve böyle bir yöntem seçmişti. Ama ne olursa olsun önce denemeliydi. Hem gerçekleri öğrenmemiş olsaydı ve Esin'den gerçekten de hoşlanmaya başlamış olsaydı bile kurtulduktan sonra yine Dilek'e dönmez miydi? Dönme ihtimali yüksekti. Nereden bakarsa baksın Esin'in yaptığı şeyin elle tutulur bir yanı yoktu. Hayır, Esin'i anlayabilmesinin imkanı yoktu. Bu meşakkatli ve belli ki pahalı plan akıllı bir insanın yapabileceği bir iş değildi.
Esin, "Ben geldiiiim." diyerek yanına oturduğunda düşüncelerinden sıyrılan Çınar başını Esin'e doğru çevirdi. Esin elinde Türk kahvesi tutarak ona gülümsüyordu. Evet bu kız tamamen hastaydı. Biran önce tedavi olması gerekiyordu.
"Türk kahvesi pek tercih ettiğin bir şey değil diye biliyorum ama, benim güzel kahve yaptığımı söylerler. Bir bak seversin belkl."
Esin elindeki kahveyi Çınar'a doğru uzatınca Çınar, yüzünde zorla oluşturduğu gülümsemeyle kahveyi aldı ve teşekkür ederek kahvesinden bir yudum aldı. Esin berbat yemek yapıyordu ama kahvesi gerçekten de güzeldi.
"Sen şekeri seversin diye şekerli yaptım ama..."
Çınar ne sevip sevmediğini bu kadar iyi bilen Esin'in gözlerine baktı. Dört senedir birlikte okuyorlardı ve bu tür ufak detayları bilmesi normaldi belki ama yine de Çınar biliyordu ki sadece seven biri dikkat ederdi böyle detaylara. Dilek...
Çınar, Dilek'in çayı kaç şeker içtiğini bildiğinden bile emin değildi ve bunu düşününce içinden kendine gel, dedi. Ne kadar iyi olursa olsun Esin psikopatın tekiydi. Dilek belki kaç şeker kullandığını bilmiyordu ama, en azından tehlikesizdi. Esin ise kazara sevgilisi olmuş olsaydı bir başkasıyla sadece göz göze geldiğinde bile kıyameti koparır, hele onu aldatmaya kalksa kızı ortadan kaldırma yolunu bile seçebilirdi.
" İyi yapmışsın, çok beğendim."
"Afiyet olsun."
Çınar yüzüne sahte gülümsemesini takarak kahvesinden bir yudum aldığı an duyduğu gürültüyle fincanı dudaklarından çekip sehpanın üzerine fırlatırcasına koydu ve ayağa kalkarak Esin'in gözlerine dikti gözlerini. Esin'in gözlerinde de korku vardı sanki. Serhat görüş alanlarına girince Çınar bilinçsizce Esin'i arkasına saklamıştı.
"Merhaba." dedi Serhat sırıtarak.
Serhat'ın sırıtışıyla kalp atışları hızlanan Çınar, "Ne istiyorsun?" diye bağırdı.
"Kızı buraya gönder."
"Hayır." dedi Çınar öfkeyle. Onu alamazsın."
"Buna sen mi karar vereceksin?" dedi Serhat Çınar'ı süzerek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHKUM (TAMAMLANDI)
Mysterie / Thriller"Konuşmanın ona bir faydası olmayacağını anlamıştı Çınar. Patlamış bir kaş, yüzüyle vücudundaki morluklar ona konuşmanın burada bir işe yaramadığını öğretmişti." "Söyle adi pislik." Adamın gözleri Çınar'ın bu sözlerinden sonra büyüdükçe büyüdü ve h...