Bölüm 43

490 17 0
                                    

Güneş, Türkiye'nin hatta  dünyanın dört bir yanından gelen farklı renkleri bir arada barındıran biraz imrenilesi, biraz ürkütücü, çokça da merak uyandıran İstanbul'u en iyi ısıtabileceği açıda arzı endam ederken Çınar, dalgın bir şekilde Ortaköy sahilinde yürüyordu.

O soğuk odada hapsolduğu zamanlarda özlediği gibi deniz kokusunu içine çekebiliyordu ve güneş tenini ısıtırken insanların yanından gelip geçişini hissedebiliyordu. Bunun değerini yalnızca özgürlüğü elinden alınmış biri anlayabilirdi. Belki yıllarca hapis yatmış değildi ama bir daha iyot kokusunu içine çekemeyeceğini düşünen biri için bir gün  bir yıla eşdeğerdi. Ve Çınar da her ne kadar dalgın olsa da özgürlüğüne kavuştuğundan beri ilk kez sahile indiğinden arada denize bakıp usulca derin maviliği kokluyordu.

Adımları onu Esin ile buluşacağı kafenin önüne getirdiğindeyse  cam kapıyı hızlıca itip içeriye girdi.  Kafenin ortasında ilerlerken gözleriyle de oturabileceği boş bir masa arıyordu. Kafe Magie genellikle genç çiftlerin tercih ettiği bir yerdi. El ele, diz dize bakışan aşıkların dışında entelektüel sohbetlerini gürültülü olmayan bir ortamda yapmak isteyen arkadaş grupları da tercih ediyordu burayı. Aynı şekilde işin yorgunluğunu atmak isteyenler yahut sıcak bir şeyler içip denizi seyretmek isteyen bir kitap severin tercih edebileceği bir mekandı Cafe Magic. Esin de bu mekanı sevdiği adamla baş başa bulaşacağı ilk günün özel olması için seçmişti. Bu kafeye ömrü hayatında bir kez sınıf arkadaşlarıyla gitmişti ve o gün tüm sohbet boyunca buraya bir daha ki sefere Çınar ile gelmeyi hayal etmişti.

Çınar da biraz ilerleyince Esin'in burayı neden seçtiğini anlamıştı. Oturabileceği güzel bir yer aramaya devam ederken telefonu çalınca elini cebine daldırıp telefonunu aldı. Arayan Esin'di. Telefonu etrafına bakınmaya devam ederek açtı.

"Efendim."

"En arkaya doğru gel, sağdaki masa."

"Tamam."

Şaşırmıştı Çınar. Esin'in ondan önce gelmesini beklemiyordu. Esin'i görünce telefonu kapatıp saate bakmak için ekranına baktı. Buluşma saatlerine daha yirmi dakika vardı.

"Çok bekletmedim umarım. "

Telefonunu göstererek "Geç kalmadım ama." diye mahcupça gülümsedi.

"Yok. Ben de yeni geldim. "

Aslında geleli on beş dakika olmuştu. 

Çınar karşısında oturunca " Geç kalmaktansa erken gelmeyi tercih edenlerdenim."diye gülümsedi.

Çınar da gülümsemişti. Randevusuna erken gelen bir kızla daha önce hiç karşılaşmadığından, kendini bu düşünceli kız karşısında  kabahat işlemiş gibi hissetmişti.

Konuşma sırasının onda olduğunu Esin'in yoğun bakışlarını fark ettiğinde anlayan Çınar ne demesi gerektiğini bilemediğinden "Eee..." deyiverdi birden.

"Ne olsun? Bir haftanın bir an önce bitmesi için gün saydım durdum. Bitti nihayet."

Çınar, Esin'in parlayan gözlerle verdiği cevap karşısında donup kalmıştı. Birkaç saniye boyunca Esin'in gözlerinden gözlerini ayıramadığını fark edince kendini toparlayarak zorla da olsa gülümsedi.

"Bitti."

"Sen neler yaptın?"

"Ne yapayım?"

Masanın üzerine koyduğu telefonunu eline alıp evirip çevirmeye başladı. Telefonuyla birkaç saniye meşgul olduktan sonra Esin'e baktı.

"Takıldım işte." dedi omuzunu silkerek.

"Anladım."

                                                                                 ***

MAHKUM (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin