Çınar bir köşede sinmiş olan Esin'e baktı. Bir kadın, bir insan bunu nasıl kendine yapardı? Serhat onu ciddi ciddi dövmüştü. Çınar burnundaki ağrıyı düşünüce Esin'in canının nasıl yandığını tahmin edebiliyordu ki o bir kadındı. Yaradılış olarak nazik yaratılmış bir varlıktı. Şiddeti kesinlikle hak etmiyordu. Hiçbir kadın hak etmiyordu bunu. Ama Esin, bunu kendine yaptırmıştı. Belki Serhatla bir şeyler ters gitmişti ve Serhat onun canını yakmıştı ama bu ihtimal çok zayıfmış gibi geliyordu Çınar'a. Esin kendini bile isteye dövdürmüştü. Sırf ilgi çekmek, sırf onun tarafından sevilmek için.
Esin'e bakarken ister istemez gözleri dolan Çınar bu kadar duygusal olduğu için kendine kızdı. Esin onu kaçırmıştı. Esin onun okulu bitirme hakkını sekteye uğratmıştı. Esin onu sevdiği kadından ayırmıştı her ne kadar sevdiği kadını hala sevip sevmediği konusunda kararsız olsa da bunu yapmıştı Esin. Belki Esin olmasa Dilek ile evleneceklerdi ve sıcak bir yuvası olacaktı Çınar'ın. Oysa bu hakkı ondan ilelebet alınmıştı belki de. Belki de korktuğu başına gelecek buradan kurtulamayacaktı. Kafasını iki yana salladı.
"Bunu..." dedi. Cümlesinin sonununu kendine nasıl yaptın diye bitirmek istese de " Sana nasıl yaptı?" dedi.
Esin ağlıyordu. Çınar anlamıyordu. Şimdi neden ağlıyordu bu kız? Bu oyununun bir parçası değil miydi? Dayak yemeyi kendi istememiş miydi? Bu düşüncesiyle yüzünde belli belirsiz bir tebessüm belirdi. Bu sinirden oluşan bir tebessümdü. Bu da oyunun bir parçasıydı elbette. Ağlamalıydı. Ağlamalıydı ki ona acısın. Ağlamalıydı ki ona değer versin ve nihayetinde onun aşkına karşılık versin. Peki dedi Çınar içinden. İstediğin gibi olsun.
"Gel buraya."
Esin Çınar'a bakıp kafasını iki yana salladı.
"Gel Esin. "
"Utanıyorum."
"Utanmana gerek yok. "
Esin yine kafasını iki yana sallamıştı. Bacaklarını kendine çekip yüzünü başını dizlerine gömerek sakladı. Serhat ona bunu yaparsa Çınar'ın ona daha çok merhamet duyacağını söylemişti. Sırf bunun için Serhat'ın şiddetine katlanmıştı. Hiç yanmadığı kadar canı yanmıştı ama Çınar için katlanmıştı bu acıya. Daha fazlasına da katlanabilirdi. Ve şuan anlamıştı ki o haklıydı. Sadece üst katta keyif çattıklarında Çınar ona aşık olmayacaktı. Bunun için daha fazlasını yapmalıydı. Bu oyunu layıkıyla oynamalıydı. Annesiyle babasını aramış Serhat'ın onu ikna etmesiyle Serhat'dan dayak yedikten sonra telefonu yine Serhat'a vermişti. Serhat tekrar üst kata çıktıklarında telefonu Çınar'ın bulamayacağı bir yere saklayacaktı. Yeri Esin'e göstermişti. Ve bu odadan kurtulduklarında uzun bir süre üst katta kalacaklardı. Belki de her şey yolunda giderse buradan kurtulabileceklerdi.
Esin, Serhat'ın yöntemiyle Çınar'ı elde edeceğine inanmıştı ama yine de korkuyordu. Dilek'in tuttuğu dedektifin onları bulmasından korkuyordu. Her şeyi planlamıştı. Buradan kurtulduklarında Çınar'ı ikna edecekti ve bu olanları kimseye anlatmayacaklardı. Hatta Çınar ile evlendiklerinde bu konuyu ailesinin yanında konuşmasını istemediğini çünkü o günleri hatırladığını söyleyecekti. Serhat'ın kirli dokunuşlarını hatırladığı söyleyecekti ve böyle bir durumda Çınar'ın onu kırmayacağını biliyordu. Böylece Çınar hiçbir şey anlamayacaktı.
***
Uzun bir süre ikisi de konuşmamıştı. Esin karnından gelen sesle başını kaldırıp Çınar'a baktı. O ondan daha uzun süredir yemek yemiyordu. O da acıkmış olmalıydı. Serhat neden hala yemek getirmemişti ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHKUM (TAMAMLANDI)
Mystery / Thriller"Konuşmanın ona bir faydası olmayacağını anlamıştı Çınar. Patlamış bir kaş, yüzüyle vücudundaki morluklar ona konuşmanın burada bir işe yaramadığını öğretmişti." "Söyle adi pislik." Adamın gözleri Çınar'ın bu sözlerinden sonra büyüdükçe büyüdü ve h...