"Sanki su sesi geliyordu. Musluk mu açık kalmıştı?"
(Kısa bir ara)
"Bu ne sesi ya?"
Çınar dayanamayıp gözlerini aralamıştı. Daha doğrusu bayıltıcı spreyin etkisi geçmiş, ayılmıştı.
Kendine gelince hemen doğruldu. Rüya mıydı yoksa? Umutla etrafa göz gezdirdi.
Hayır değildi, rüya değildi. Burası bildiği bir yer değildi. Boşta kalan ellerine baktı. Sanki ilk kere görüyordu ellerini. Bu kadar özgür, bu kadar serbest.
Elini şakaklarına götürdü. Hatırlamaya çalıştı. Aklı durmuştu, düşünemiyordu. Üzerindeki örtüyü birden açıp ayağa kalktı. Ayağı da prangayla bağlanmamıştı Ne oluyordu? Artık anarmol olan şeyler normalleşmeye başlamıştı hayatında. Doğrusu buydu oysa ki; elleri bağlı olmamalıydı, özgürce haraket edebilmeliydi. Korka korka sesin geldiği tarafa doğru yürümeye başladı. Aslında korkmaması lazımdı. Elleri serbestti neticede. Kendini savunabilirdi; ama korkuyordu işte. Odanın kapısı açıktı. Kapıdan geçtiğinde genişçe bir koridorla karşılaştı. Bir müddet daha yürüdükten sonra su sesinin geldiği odanın kapısından kafasını uzattı. Burası eflatun çiçek desenli fayanslarla kaplanmış bir mutfaktı. Esinde musluğun başına geçmiş bir şeyler yapıyordu. Kendini fark ettirmeden hemen geri çekilip kafasını duvara yasladı. Başını aşağıya indirdiğinde üzerinde sadece siyah baksırı olduğunu fark etmişti. İdrar kokan bir baksır. Gözlerini kapattı. Bıkmıştı, bu durumdan iyice sıkılmıştı. Yaşadığı esaret yetmezmiş gibi şimdi bu kıza numara mı yapacaktı? Ne yapacaktı şimdi? Ne yapsa daha doğru olurdu?
" Lanet olsun, bu sefer gerçekten lanet olsun. Bu nedir ya, bu kadar da olmaz. Lanet okuyorum artık. Bu nedir ya?"
Gizlece mutfağa baktı. Esin mutfak tezgahında bir şeyler doğruyordu. Bıçak! Bıçak vardı elinde. Neler oluyordu? İkisi de serbestti ve Esin mutfakta yemek yapıyordu.
Düşüncelerinden Çınar'ı kurtaran Esin'in ona bakan siyah gözleri olmuştu.
" Ha siktir yakalandım. Ne diyeceğim şimdi ben bu kıza."
Esin ona gülen gözlerle bakıyordu. Elindekileri bırakıp yanına neredeyse koşarak geldi. Birden boynuna atılmıştı.
-Çınar! İyisin değil mi?
Çınar, boynuna sarılmış olan Esin'i kollarından tutarak kendinden uzaklaştırdı.
"Sence?"
"Çınar!"
Esin'in sesi Çınar'ın verdiği tepkiyle üzgün çıkmıştı ama; birden neşelenerek Çınar'ın elinden tuttu ve onu peşi sıra mutfağa sürükledi.
" Bak yemek yapıyorum sana, çok güzel Ezo Gelin çorbası yaptım. Annemin tarifinden."
" Ne diyorsun sen Allah aşkına?"
"Anlamadım."
Derin bir nefes alan Çınar öfkesini gizlemeye çalışarak Esin'e cevap verdi.
" Hala o şerefsizin elindeyiz, sen bana çorba yaptım diyorsun?"
" Üzgünüm."
Esin gerçekten mahçup olmuştu.
" Ama baksana şuraya. En azından şimdilik keyfimize baksak. Hem..."
" Keyfimize mi baksak?"
"Evet, o adamın bizi ne zamana kadar burada tutacağını bilmiyoruz sonuçta."
Çınar daha fazla sinirlerine hakim olamıyordu.
"Şu halime bakar mısın? Sidik kokuyorum resmen!"
Esin, Çınar'ın baksırlı haline bakıp mahçupça gözlerini indirdi. Yüzü kızarmıştı. En başta idrak edememişti ama; Çınar karşısında yarı çıplak duruyordu. Çok seksiydi, çok erkeksi, çoktu, tamamen çoktu ve onundu bu çokların efendisi. Sadece ona bakıyordu. Kimse ulaşamazdı ona. Artık sadece onundu Çınar. Evet, onu henüz sevmiyordu ama; onundu işte. Onun yaptırdığı evde onunla birlikteydi. Dilekle ya da başka bir kızla değil onunla birlikteydi. Onun yaptığı yemeklerden yiyecekti, onu öpecekti... İçi bir garip olmuştu, her zamankinden farklı şeyler hissetmeye başlamıştı. Birden Serhat'ın sözleri aklına geldi. " Biraz kadınlığını kullan." İlk kez kendini gerçek bir kadın gibi hissetmeye başlamıştı. Bunu fark ettiğinde tüm vücudunu bir ürperti kapladı. Çınar'ı istiyordu. Hem de her anlamda istiyordu.
" Sana dedim, şu halime bak, ne keyfinden bahsediyorsun sen?"
Esin birden kendine gelip gülümsedi.
" Merak etme, ben etrafı kontrol ettim. Duş alabileceğin bir banyo var. Temiz kıyafetlerde var hem."
"Öyle mi?"
Çınar Esin' e alaycı gözlerle bakıyordu.
Fakat Esin bu bakışları görmezden gelerek Çınar'ın elinden tutup onu koridorun sonuna kadar götürdü. Beyaz ahşap kapıyı açarak Çınar'ın elini bırakmadan içeri girdi.
"Bak burada dolap var."
Çınar'ın elini bırakıp dolabın kapağını açtı.
Dolaptan bir eşortman altı, tiriko lacivert bir tişort çıkardı. Çift kişilik yatağın yanı başında duran komididen de bir çift siyah kısa çorap ve yine siyah bir baksır çıkarıp yatağın üstüne koydu.
"Şu kapıyı gördün mü? İçeride banyo var. Duş alabilirsin orada. Hem bornozla havlu da var içeride."
Çınar, Esin'i şaşkınlıkla izliyordu.
" Bu kız böyle numara yapmayı nereden öğrenmişti. Nasıl böyle yalan söyleyebiliyordu. Karşısında genç bir üniversite öğrencisi yoktu. Karşısındaki sınıf arkadaşı Esin değildi, karşısındaki çok tehlikeli biriydi. Ve henüz ona karşı nasıl davranacağına karar verememişti. O yüzden şimdilik bu tehlikeli kadının suyuna gidecekti. Tekrar eli kolu bağlı, çaresiz kalmak istemiyordu. O adam hala onları izliyor olabilrdi."
Sonunda Esin'in suyuna gitme kararı veren Çınar gülümseyerek Esin'e baktı.
"Tamam, haklısın. En azından şimdilik senin dediğin gibi keyfimize bakalım. Ama bu herifin elinden kurtulmanın bir yolunu bulmamız lazım."
Bunları söyledikten sonra banyoya doğru yürümeye başladı. Kapının önüne geldiğinde kapının kolunu kavrayarak arkasından ona bakan Esin'e döndü.
" Bize ne yapmayı planladığını bilmiyoruz, belki de bizi parçalara ayırıp öldürecek."
Yüzüne soğuk bir gülümseme yerleştirip banyoya girerek kapıyı kapattı.
Esin, Çınar'ın arkasından bakakalmıştı.
" Haklısın böyle düşünmekte ama; merak etme sevgilim , sen de beni sevmeye başladığında buradan kurtulacaksın. Birlikte çok mutlu olacağız."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHKUM (TAMAMLANDI)
Gizem / Gerilim"Konuşmanın ona bir faydası olmayacağını anlamıştı Çınar. Patlamış bir kaş, yüzüyle vücudundaki morluklar ona konuşmanın burada bir işe yaramadığını öğretmişti." "Söyle adi pislik." Adamın gözleri Çınar'ın bu sözlerinden sonra büyüdükçe büyüdü ve h...