Elif BİÇEM
Hamile olduğumu öğreneli tam bir hafta oldu. Yiğit ile bebeği söze getiremeyeli bir hafta... Bir haftadır kendimi bebeğe, bebeğimize alıştırmaya çalışıyorum ama bir taraftan da alternatif yolları düşünmeden alamıyorum kendimi; Kürtaj gibi... Kızmayın bana bu toplumda evli olmadan bebek yetiştirmek çok mu kolay sanki hadi ben dayanırım da o küçücük beden o minicik yürek nasıl dayanır, ona kötü bir söz söylenirse ben nasıl suçlamam kendimi. Ee evleneyim o zaman Yiğit'le bak ne güzel adam bulmuşum değil mi? O öyle değil işte. Çocuk için evlenmek demek Yiğit'in beni sevmediğini beynimde tescillemem demek. Bu işkenceyi de kendime yapamam, olmaz. Bir haftadır beynimde bu sorular beni virüs gibi tüketip bitirirken, daha fazla düşünmeyeyim daha fazla cevabını bulamayacağım soruları tüketmeyeyim diye işe verdim kendimi. Kendi aldığım dosyalarım dışında şiddet gören ve ihtiyacı olan kadın ve çocukların gönüllü avukatlığını yürüttüğüm bir dosyanın duruşmasındayım şimdi. Herif karısını hastanelik etmiş, hakaretler küçümsemeler diz boyu bir de tutmuş salonda hala "seviyorum karımı boşanmak istemiyorum" diye bağırıyor. Sevgiyi eziyet olarak görmek nedir, bir malı sahiplenir gibi birini sahiplenmek o gideceğini söyleyince öfkelenip zarar vermek nedir? Anlam veremiyorum bu hükümsüzlüğe, bu anlamsızlığa. Sinirleniyorum böyle dosyalarda kadının ürkekliğini gördükçe sinirim daha bir artıyor. Toplumun genel hatası değil mi zaten bu? Kadını her zaman en azına alıştırmak? En azından bak seni aldatmıyor, en azından dövmüyor, her şeyin var hiçbir şeyin eksik değil gözün doysun diye diye aza her şeyin en azına razı gelmeye zorlanmıyor muyuz ? Şükretme, her şeyin azına şükretme en çok kadınlara öğretilmiyor mu bu toplumda? Oysa bizleri büyütürken sen özelsin, en güzelini hak ediyorsun diyerek dimağımıza işlenerek büyütülse idik böyle olur muydu hiç tercihlerimiz? Yaptığımız tercihler bu kadar hatalı olur muydu ya da her zulme karşı sessizliğimizle halimize şükreder miydik acaba? Karar duruşmasında hakimin "Avukat hanım son olarak söyleyeceğiniz bir şey var mı?" sorusu ile düşüncelerimden sıyrılıyorum. " Hakime Hanım, tüm bulguların iddialarımızı ispatlar nitelikte olduğu kanaatindeyiz. Beyanlarımızı ve dilekçelerimizi tekrar etmekle birlikte bir evliliğin tek bir kişinin isteği doğrultusunda yürütülemeyeceği aşikardır. Bu nedenle, boşanma talebimiz ile birlikte nafaka, maddi-manevi tazminat taleplerimizin de kabulüne karar verilmesini bir kez daha huzurunuzda tekrar ederiz." Diyerek zaten bitmiş bir sürece son noktayı koyuyorum. Duruşmanın bitip mahkeme salonundan çıkmamız ile müvekkilin boynuma sarılarak"çok çok teşekkür ederim siz olmasanız bu sürece nasıl girerdim" diye ağlaması bir oluyor. "Estağfurullah siz güçlü bir kadınsınız, ben olmasam bile tek başınıza gayet güzel yürütürdünüz. Bundan sonra yolunuza bakın ve sadece size değer veren sizi değerli hissettiren insanları tutun hayatınızda gerisi zaten gelir." Diyerek cümlemi tamamlamam ile müvekkilin çok seven kocası(!) üzerimize yürüyerek "Gebertirim lan seni ne demek benden boşanmak kimse benden boşanamaz, o mal kafana yaz bunu tıpış tıpış geleceksin bana" diye bağırınca ben kadını arkama alıp cevap vermeye hazırlanıyordum ki müvekkilim "Hayır avukat hanım bu sefer saklanmayacağım" diyerek önüme geçip "Daha önce seni siktir etmeliymişim hayatımdan, sen artık benim hayatımda sinek bile olamazsın" diyerek bana dönüp "çıkalım mı avukat hanım" demesi üzerine nasıl gururlandığımı size anlatamam. Eski kocası da benim gibi şaşkın olmalı ki cevap veremedi bile. Adliyeden çıkıp ayrıldıktan sonra ne güzel bir mesleğim var diye düşünürken bir anlık baş dönmem ile en asli meselem hatırlattı kendini bana. Ofise geçer geçmez kadın doğum uzmanımdan bugün için randevu aldım. Artık saçma sapan duygusala bağlamanın bir anlamı yoktu. Bu iş bugün bitecekti, bitmeliydi.
Yiğit CEVAHİR
Sabahtan beri huzursuz, aksi bir tipim. Terör estirdim her yerde farkındayım ancak beni huzursuz eden bir şeyler var. Sabah Elif'in yanından ayrıldıktan sonra, Elif'in arkasına taktığım adamların başındaki en güvendiğim adamlarından biri olan Hasan'ı kaç kez aradım bilmiyorum. Her defasında aldığım cevap aynı "Elif Hanım adliyede bir sorun yok." İyi de bu içimde ki pis his ne peki. Ben kolay kolay bu kadar huzursuzluğa teslim etmezdim kendimi ve bu hisse kapıldıysam da genellikle bir şeyler çıkardı. Şu an toplantıdayım karşı tarafın işinde uzman yöneticisi bize şirketleri ile ortak işe girelim diye sunum yapıyor ama aklım bu sunum dışında her yerde. Toplantıya odaklanmak için kendimi zorlama çabalarımın içerisindeyken sessizdeki telefonun çaldığını görünce izin isteyerek toplantı salonundan çıktım. Arayan Hasan'dı ve Hasan beni arıyorsa bir aksilik vardı ve bunu kilometreler ötesinden hissedebiliyordum. "Söyle Hasan" diyerek cevaplıyorum telefonu. Kalbim atmayı unutmuşçasına Hasan'ın ağzından çıkacak laflara odaklandım " Yiğit Bey, bir aksilik var. Nasıl söyleyeceğim bilmiyorum ama Elif Hanım doktor randevusu aldı. Kadın Doğum Uzmanı Esra Başcan isimli bir doktordan ve konu kürtaj" demesi üzerine yer ayağımın altından kaydı sanki. "Tamam Hasan hemen geliyorum konum at bana" diyerek telefonu kapatıp yanıma gelen sekretere acil çıkmam gerektiğini söyleyip asansöre atladığım gibi arabaya attım kendimi. Hastaneye nasıl vardım bilmiyorum. Tamam kürtajı ihtimaller arasında değerlendirmiştim başlarda ama daha sonra Elif'in de bu bebeği kabulleneceğini bize şans vereceğini düşünmüştüm. Hastaneye girerek kapıdaki görevlinin söylemesi ile 2. Kattaki kadın doğum alanına gidince Hasan'ı kapıda bir aşağı bir yukarı yürürken görmem bir oldu. "Yiğit Bey, beş dakika oldu gireli galiba aldılar kürtaja" demesi üzerine destursuz daldım kapıdan içeriye. İçeri girmem ile donup kalmam bir oldu. Elif'i bir sedye tarzı yatağa yatırmışlar karnını da açıp monitörden doktorla birlikte ekrana bakıyorlar ve odanın her tarafında güçlü bir kalp sesi yankılanıyor. Doktor ve Elif'in bana dönmesi ile Elif gözyaşları içinde "Yiğit duyuyor musun bebeğimizin sesini" diyerek hıçkırınca yanına giderek gözlerimi kapatıp kokusunu içime çekerek alnını öpüyorum. "Duyuyorum meleğim, hayatımın en güzel sesini duyuyorum" dememle "Doktor hanım kürtaj kararı vermeden önce kalbini dinletmek istedi ve ben yapamadım, yapamam" demesi üzerine doktor hanıma dönerek " Ne kadar teşekkür etsem az, çok teşekkür ederim" diyerek ekrana çevirdim bakışlarımı. Ekranda küçücük bir karaltı, küçücük bir sihir duruyordu. Bize ait olan küçücük bir sihir. Biz olduğumuzu ispatlayan küçücük bir delil. Şükürlerimi ikiye katlayan ikinci bir can. Elif'in kalkmasına yardım edip hızlıca sarıldım. Dilimde, ruhumda yine bin bir şükür "Teşekkür ederim Elifim, teşekkür ederim. Siz benim en değerlilerimsiniz" diyerek fısıldadım kulağına, ruhuna, hiç vazgeçmemek üzere...
&
Merhabalar arkadaşlar öncelikle umarım bölümü beğenirsiniz. Yorumlarınızı ve oylarınızı benden esirgemezseniz sevinirim. Esirgerseniz de canınız sağ olsun=)
Bugün ilk defa bir şey yapacağım ve bir yazar arkadaşın yazısını sizinle paylaşacağım o da benim gibi yeni başlamış ve bence iyi gidiyor. Ve bence birbirimize destek olmalıyız=)Umarım yazmaya devam eder diyerek cerulean2 tarafından yazılmış Bırak Sende Kaybolayım adlı hikayesini okumanızı tavsiye ederim. Etiketlemeyi nasıl yapacağımı bilemediğim için böyle yazdım kusura bakmayın. İyi okumalar=)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜCENİK
Fiksi UmumBen cenaze töreni boyunca mezara bakıp belirsiz düşüncelerimde boğulurken, pek sevgili kayın validemin nasırlaşmış elleri ile boğazıma yapışıp acısını hafifletme isteği ile sıraladığı suçlamaları hissizce dinledim. "Hep senin yüzünden, oğlum senin...