Cem DORUKAN
Özlediniz mi beni bebeklerim? Durun tahmin edeyim tabi ki özlediniz! Ben hiç özlenmez miyim? Merak içerisinde olduğunuzu biliyorum hemen kısa bir özet geçeyim canlarım size. Dilara ile münasebetimiz boktan. Ne onun hayatına dahil olabiliyorum ne onu hayatıma dahil edebiliyorum. Güvensizlik kalbine geçen en yakın damar gibi vücuduna işlemiş ve ben ne yaparsam yapayım bu damarla olan bağlantısını söküp atamıyorum. Üvey babasının saldırısı, arkasından Elif'in yaralanması, mahkemede üvey babasının öldürülmesi üstüne bir de silahlı çatışma gelince tabi kızın yerinde olsam ben de normalleşemezdim. Hayatı normal sıkıcılıkta giderken şimdi aksiyon çukurunda dolanıyor. Bu akşam birlikte yemek yiyeceğiz, en azından benimle dışarıda buluşuyor ve birkaç saat de olsa bana ayırıyor. Recep şerefsizinin mahkemede öldürülmesinden sonra annesi kendisini toparlayana kadar yanına aldı. Ee tahmin edersiniz ki annesi kendini yıpratmakla meşgul ben bu herifin sapıklığını nasıl göremedim diye vicdan azabında boğuluyor. Anne kızın biraz vakit geçirmesi lazım ve ben de olabildiği kadar onlara bu imkanı sağlıyorum ama gittikçe benden uzaklaştığını duvarlarına yeni bir duvar daha eklediğini görmemek için kör olmalı insan onu da içim acıyarak görüyorum. Yaklaşık iki haftadır başımızda bir bela, şimdi de onun telaşındayız ve bu sefer Yiğit'te ben de bu işten nasıl çıkacağımızı bilmiyoruz. İşler o kadar çok boka sardı ki elimizi nereye atsak bomba orada patlıyor. Sabahın erken saatlerinde Yiğit'i aradığımda şirkette olduğunu söylemesi üzerine şirkete geçmekten başka hiçbir şey gelmiyor aklıma. Şirkete girerek bütün şehri gösteren bindiğim camlı asansörde 22. Katın düğmesine basıyorum. Bu zenginlerin de hep üst katta yaşama egosu beni benden alıyor. Sanki sizi gidi fakirler demek için bize yukardan bakıp hişşt orada dur bakalım sen diye sınırımızı belirtmek ister gibi. Neyse bundan sonrasına da sizler tanık olacaksınız zaten.
Kata varma sesini duymam ile sekretere kafa işareti yapıp Yiğit'in odasına yönelerek kapıyı çalmadan odaya dalıyorum. Yiğit elleri arkasından bağlı büyük camın karşısına geçmiş dışarıyı seyrediyor. Daha doğrusu seyrediyor gibi yapıyor. Koltuğa kendimi bırakmam ile "Hayrola gemileri yolcu ediyor gibisin yine" demem üzerine irkilerek bana dönüyor." Yuh geldiğimi duymadın mı? Sen ve dikkatsizlik ilginç bir ikili oldunuz?" saçma sapan laf çarpıtmaları ile yine duyacağıma emin olduğum yeni bir felaketi öteleme içerisinde çırpınıyorum. Tamam tamam 'Cem mal gibi davranma' uyarılarınızı buradan alıyorum. Kaçınamıyorsak ne yapacaktık ha şu andan itibaren onu yapıyorum işte.
"Söyle anasını satayım, söyle yine kimin tavuğuna kış dedik söyle" diyerek iyice deri koltuğa yayılıyorum.
Yiğit kelimenin tek anlamı ile berbat görünüyor. Bana kötü bir arkadaş diyebilirsiniz belki ama içten seviniyorum bu hallerine biliyor musunuz? Elif geldi ve herifin paçasını yerle bir etti. Benim arkadaşımın bir vampir değil insan olduğunu Elif bana ispatladı. Ne saçmalıyorum lan ben. Aşırı stres beyinde algılamayı düşürdü anasını satayım.
Yiğit karşımda ki koltuğa oturarak ellerini saçlarının arasına daldırırıp gözlerini kapatarak konuşmaya başlıyor. O konuşuyor ben küfür hanemde sayılı kelimeleri çekip sıralıyorum.
" Elif, dün gece bana Mustafa'nın tecavüzünü anlattı. Daha doğrusu tecvüzlerini demek daha doğru. Cem, bu şerefsiz kıza defalarca tecavüz etmiş ve kız bayılmış, bayıldıktan sonra devam edip etmediğini de bilmiyor. Hoş bir defa ile tekrarlanması arasında ne gibi fark var o da ayrı"
"Pezevengin evladı, ceddini siktiğimin çocuğu aşık adam rolleri boşaymış öyle mi? Yavşak herifin kıza hiçbir hayrı olmamış ki" hiç bakmayın bana kınayan gözlerle öyle, dedim ya küfür hanemden en nadide parçaları sıraladım diye. Bunlar daha en hafifi düşünün artık, size olan saygımdan kulak hakkınızı ihlal etmeyeyim diye diğerlerini sadece içimden sıralamaya devam ettim. Ben size kendimi aklama çabaları içerisindeyken Yiğit devam ediyor.
"Bir tarafım Elif'in bana bu kadar güvenerek kimseye anlatmadıklarını dile vurmasına seviniyor ama daha büyük tarafım çaresiz Cem. Çıkmaz sokaktayım ve kaybedeceğimi bile bile bir mücadeledeyim. Artık ne olacak ise olsun artık ne kopacaksa kopsun ne sabrım ne tahammül sınırım kaldı. Bugün Elif'e her şeyi anlatıp bitireceğim. Ve seçme şansını da ona bırakacağım."
Duyduklarım ile ben bu kadar tedirginsem Yiğit ne durumdadır tahmin dahi edemiyorum. " Doğrusu bu Yiğit, daha sonra başka şekillerde öğrenirse iş iyice çığırından çıkacak" demem üzerine sadece kafa sallamakla yetiniyor. O sırada kapının çalınması ile içeriye giren sekreter kıza çevriliyor kafalarımız. Sahi neydi ya kızın adı diye düşünürken aklıma becerilirken çıkardığı komik sesleri gelince kıkırdamadan duramıyorum. Yiğit bana bakmadan kafasını sallayıp "Buyurun Selin Hanım?" diyerek beni de ciddiyete davet ettiğini gösteriyor.
"Yiğit Bey, on beş dakika sonra konferans salonunda bir toplantınız var? Serpil Hanımların şirketi ile, sunumlar hazır, dosyada hazır eğer bakmak isterseniz diye dosyayı getirmiştim" diyerek Yiğit'e yaklaşıp dosyayı orta sehpanın üzerine bıraktıktan sonra "Her hangi bir isteğiniz var mı Yiğit Bey?" demesi üzerine Yiğit'in olumsuz anlamda kafasını sallaması ile komik sesler çıkaran kız geri dönerek kapıdan çıktı.
"Haa bir de Serpil çıktı tam oldu!" diyerek patavatsızlığımı arşa erdirdim. "Elif biliyor mu eskiden Serpil ile nişanlı olduğunu ve nikah masasından döndüğünü?" Yiğit'in sinirli bakışlarını görmem ile "Dur dur tahmin edeyim tabi ki hayır! Elif kim ki? Oğlum mal mısın ya kız sana olan güvenini kazanmışken tek seferde her şeyi bok edeceksin" diyerek güne gitmiş kadın vurgusu da yapıp gıdığımı çıkararak kafamı hafif hafif sallıyorum.
"Cem, Serpil benim sadece iş ortağım o da küçük bir hisse ile ve ne yazık ki babası çok değer verdiğim bir iş büyüğüm yani Serpil'in hayatımda ki yeri bundan öteye geçemez"
"Keşke bunu Elif'te bilse. Aman sıkıldım sana Güzin Ablalık yapmaktan ben gidiyorum. Acil bir şey olursa bir alo de bebeğim" diyerek sırıtarak yüzüne bakmam ile Yiğit'tin kafasını sallaması bir oluyor.
"Ulan sen adam olmazsın. Dilara ile biraz ciddileşirsin demiştim ama yine yanıltmayı başardın beni."
"Dilara'yı tanımadığın nasıl belli onun içinde tam bir Yıldız Tilbe yatıyor kafa ayrı, zeka zehir, algı mükemmel. Aman neyse ben evlendikten sonra Dilara' yı tanımana izin verebilirim." Diyerek kapıya yönelmem üzerine Yiğit tarafından bana gönderilen mükemmel pasa kafa ile kaleye çaktım demek isterdim ama duyduğum şok ile topu tam suratıma yedim.
"Bu arada Cem hafta sonu Elif'le benim düğünümüz var. Dilara'ya da söyle hazırlansın." Demesi üzerine omur iliğimi terse çevirmeyi göze alacak kadar hızlı bir dönüş yaptım.
"Ulan yavşak bu böyle mi söylenir hem nasıl hazırlanacağız. Üstelik ne bu acele?"
" Ne yapsaydım çocuk doğduktan sonra mı evlenseydik. Ayrıca kız gibi konuşma Cem, ne hazırlanması, ben her şey hallettim zaten küçük bir tören olacak Elif'in ailesinin de haberi var." Demesi ile kaçınılmaz olanı soruyorum.
"Sormaya korkuyorum ama Elif'in haberi var mı?" demem üzerine sinirle kaşlarını çatıyor.
Ben her ne kadar cevabını alsam da Yiğit devam ediyor.
"Bugün haberi olacak" bu saatten sonra ne mi söylenir ben size söyleyeyim.
"Sikeyim böyle işi." Diyerek kapıdan çıkıp kendim dışarı atıyorum.
&&&&
Cem'i size biraz tanıtayım dedim. İyi yapmış mıyım? Ben Cem'i çok seviyorum umarım siz de seversiniz. Ayy galiba yarattığım karakterlere aşık oluyorum=) Kocam duymasın=) Sabah sabah sizi güzel bir güne başlatayım istedim. Umarım gülümsemenizi sağlayabilmişimdir ki malum son zamanlarda ülkece ihtiyacımız var. Neyse gevezeliğim tuttu yine yorumlarınızı benden esirgemezseniz çok ama çok ama öyle böyle çok mutlu olurum ki ben=) Kendinize dikkat edin. Doğru olan, iyi olan güzel olan ne varsa avucunuza konsun efenim=) Seviliyorsunuz. Öptüm=)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜCENİK
General FictionBen cenaze töreni boyunca mezara bakıp belirsiz düşüncelerimde boğulurken, pek sevgili kayın validemin nasırlaşmış elleri ile boğazıma yapışıp acısını hafifletme isteği ile sıraladığı suçlamaları hissizce dinledim. "Hep senin yüzünden, oğlum senin...