Elif CEVAHİR
Kahkahalarım ormanlık alanda hayat bulurken, sesimde ki neşe, kuşları kıskandırır güzellikteydi. Evet uzun süreden sonra gülüyordum, kendi kulaklarım kendi kahkahalarım ile mutlu oluyor, kahkahalarımın susmaması için an be an beynime komut veriyordu. Gül Elif, hep gül diyordu, kahkahalarım en güzel duyduğum ses diyordu. Ve ben bu komuta boyun eğmişçesine gülüşlerimin zincirini kırmıştım. Arsızca, fütursuzca, utanmazca...
Aklınızın karıştığının farkındayım, sahi en son neresindeydik içine sıçılmış hayatımın, en son hangi gözyaşındaydı sıra. Hastane, evet evet en nefret ettiğim ama en çok da ihtiyaç duyduğum yerdeydim. Kaçtım hastaneden, kimseye haber vermeden, kimseyi hayatıma dahil etmeden. Artık hiç birinin yüzünü görmek istemiyor, hayatım da istemiyordum. Dilara'yı arayarak biraz uzaklaşmam gerektiğini söyledim. Sadece ağladı telefonda, izin ver yanında olayım diye diretse de sadece yalnız kalmak tek isteğimdi ve istemeyerek de olsa kabul etmek zorunda kaldı. Yeter artık, ona da çok fazla zarar verdim ve benimle birlikte çamura saplanmasını istemiyorum. Korkuyorum ona bir zarar gelmesinden. Biliyorum en iyisi uzaklaşmak, uzaklaşırken de geride bırakmak çoğu şeyi, işte bu yüzden Yiğit'in bana aldığı ve üzerinde izleme aygıtı olan kolyeyi de bıraktım hastanede. Dedim ya yalnız kalmaya ihtiyacım var diye, şimdi onu sağlıyorum kendime de bebeğime de.
Şimdi mi? Çocukluğum Hasan yanımda. Kundaklıktan beri arkadaşım kendisi, hayatta en çok değer verdiğim ve eğlendiğim insanlardan biri ve ihtiyacımdı o benim, arar aramaz da hemen anladı sesimden zaten. 'Ver adresini geliyorum, ben gelene kadar ayrılma' dedi sadece. Aslında çok yoğun çalışıyor, düğünüme bile gelemeyecek kadar yoğun hem de, işi her şeydir onun için uçmak onda meslek değil yaratılış sebebidir, anladığınız üzere kendisi bir pilot. Ben kolay kolay aramam onu o da beni, buna rağmen hep haberdar ederiz birbirimizi sürekli mailleşiriz ama aramayız, konuşmayız öyle sık sık.Aramız da bir nevi bir anlaşmadır bu, aramışsak birbirimizi çıkamıyoruzdur işin içinden ve çare arıyoruzdur birbirimizden. Bu sebeple işte hiç sorgulamadı. Kimse farkına varmadan çıkardı beni hastaneden, şimdi beni Bolu'da ki ailesinin mülkü olan kullanmadıkları çiftlik evine getirdi.
İki gündür buradayım, iki gündür kaçıyorum her şeyden. Evet sizi duyar gibiyim 'işin içinden çıkamayınca kaçıyorsun sen de' dediğinizi duyuyorum ama yapamıyorum başka türlü.
Çok kırgınım Yiğit'e. Aslında Mustafa umurumda bile değil ama Yiğit bunu benden saklamamalıydı, en değer verdiğim duygunun güven olduğunu bile bile yapmamalıydı bunu bana. Ama Yiğit her zaman ki gibi yine bildiğini okudu, her ne kadar niyeti beni korumak olsa da çocuk değilim ben, kendi kararlarımı verebilecek olgunluktayım ve korunmaya muhtaç aciz biri hiç değilim. Bana her şeyi anlatıp, benim kararıma göre hareket etmeliydi, ama o ne yaptı arkamdan iş çevirmeyi seçti. Ablası, annesi, Mustafa nasıl da herkes benim salaklığımla dalga geçmiştir, benim salak olduğumu iddia ederken nasıl da haklılarmış. Gözümün önünde ki olayları bile görmekten acizmişim.
Ve Yiğit, günlerdir muhtemelen kafayı yemiştir, muhtemelen perişan etmiştir ortalığı da kendini de, peki bu benim umurumda mı? Belki acımasızca olacak ama değil. Yüzüme baka baka yalan söylemelerine daha fazla katlanamazdım işte bu sebeple uzaklaştım. Kendimi ve bebeğimi korumak zorundaydım benim buna ihtiyacım vardı ve ben de kendime lazım olanı veriyorum şu an.
Hasan, ah güzel arkadaşım benim. Kardeş gibiydik onunla hep, Düştüğümde yerden kaldırıp yaralarımı sarandı o, okulda biri saçımı çektiğinde beni kurtarandı o. Sadece bir defa ters düştük o da Mustafa Onur ile olan evliliğimde. İstemedi hiç 'Sana uygun değil, Elif yapma mutsuz olacaksın, bu adam senin gülüşlerinin hırsızı olacak yapma' dedi ama ben ne yaptım, ciğeri beş kuruş etmeyen bir adam için canım arkadaşımı karşıma aldım. Oysa ki hayatta beni tek ağlatmayan adam Hasan'dı. O benim hep kahkahalarıma sebepti. Küçükken düştüğüm zaman dizim kanadığını görüp ağlayacağımı fark eden Hasan o acıda bile benim hep gülmemi sağladı, tıpkı şu anda ki gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜCENİK
Художественная прозаBen cenaze töreni boyunca mezara bakıp belirsiz düşüncelerimde boğulurken, pek sevgili kayın validemin nasırlaşmış elleri ile boğazıma yapışıp acısını hafifletme isteği ile sıraladığı suçlamaları hissizce dinledim. "Hep senin yüzünden, oğlum senin...