Elif BİÇEM
Uyku hapı aldıktan sonra yaklaşık 4 saat uyuduğum için dinlenmiş vaziyette yataktan çıktım. Karanlık çökmüş ve ev çok sessizdi, bu sessizlik beni biraz tedirgin etse de mutfaktan seslerin gelmesi üzerine rahatlayarak mutfağa yönelince Ayşe Teyzeyi yemekleri kontrol ederken gördüm. Sessizce yanına yaklaşıp sarılınca yerinden sıçrayıp ''Beni korkuttun deli kız'' diye hayıflanması üzerine ''hımm mükemmel kokuyor bunlar ya hadi yiyelim hem Yiğit nerede? Sen neden henüz çıkmadın'' diye sıralayınca ben, sırıtarak bana döndü ''dur kızım başladın yine sıralamaya, sen uyuduktan sonra Yiğit Bey çıktı ve o gelene kadar beklememi söyledi. Ben de yemeklerinizi yaptım. Hadi sen Yiğit'i ara gelecekse sofrayı hazırlayayım'' demesi üzerine telefonu alarak Yiğit'i aradım. İlk defa Yiğit telefonuma cevap vermeyince huzursuzluk ruhumu esir alırken işi vardır diyerek kendimi sakinleştirip üstelemedim. Ama ruhumdaki huzursuzluk kendini hissettirir vaziyette beynime doğru adımlasa da ''Ayşe Teyze hadi biz yiyelim Yiğit gelmeyecek galiba'' diyerek yardım için elime tabakları ve çatalları alarak kafamı meşgul etmeye çalışarak Ayşe Teyze ile sofrayı hazırladık. Birlikte sessizce yemek yedik hani derler ya cenaze evi gibi diye ruhumun her köşesi nedensiz yasa bürünmüş vaziyette iliklerime kadar beni huzursuzluğuna mahkum ediyor ve biliyorum, bir şeyler var ve nedense kötü bir şeyler olacak gibi hissediyorum. Kendi ironime kendim gülümsüyorum, sanki mükemmel bir hayatım varmış da hayatım bir anda seyir değiştirecekmiş gibi hissetmek, ne komik ama! Neşet Ertaş üstadın da dediği gibi işte ''Özü gülmeyenin, yüzü güler mi hiç?'' Ayşe Hanım'ı yemekten sonra evine gönderip ben de televizyonun karşısına geçerek bir şeyler izlemeye karar verdim. Seçtiğim bir film başladı ancak bir türlü içine giremiyorum filmin, hala aklımda Yiğit var. Aklımın, hücremin her bir köşesi istila edilmiş vaziyette Yiğit dış güçleri tarafından ve daha fazla dayanamayıp son kozum olan Cem'i arıyorum. Ama sonuç aynı, insan bir ne yaptığını mesaj atar haber verir ya bu ne böyle, ben aynısını yapsam kıyamet kopar. Ben kolay kolay panikleyen bir insan değilim ama bu sessizlik beni çıldırtma aşamasına gelince nedensiz yere abartıyorum galiba düşüncesi ile rahatsız olup kendi kendimi sakinleştirmeye çalışarak dışarı çıkıp bir şeyler içmek için Dilara'yı arayıp dışarı çıkmayı teklif etmemle kabul etmesi bir oldu belli ki o da aynı durumda. Hazırlanıp kapıdan çıktığımda görevlilerden biri önümü keserek ''Elif Hanım, iyi akşamlar nereye gittiğinizi sorabilir miyim acaba?'' demesi üzerine bozuk olan kafam iyice attı. ''Sana ne, hesap mı vereceğim sana o Yiğit'te de söyle beni korumalarla koruyacağına telefonunu açsın! Şimdi çekilir misin önümden yoksa akşam akşam zorla tutuluyorum diye adli teşkilatı yıkayım mı başınıza'' demem ile bozulan uzun boylu koruma çekildi önümden. Arabama atladığım gibi Dilara ile kararlaştırdığımız mekana bir sinirle gittim. Arkamdan korumaların iki araba ile beni takip ettiğini görmemle sinirim iyice tepeme çıktı .'' Adama bak ya zahmet edip mesaj bile atmıyor ama koruma ordusunu peşime takıyor!'' Ne kadar abarttın sen de diye düşünebilirsiniz ancak herkesin bir hassasiyeti vardır: Birileri konuşurken gözünün içerisine bakılmamasından ya da bakılmasından birileri konuşurken kendisine dokunulmasından nefret eder, benim hassasiyetim de bu, birinin beni salladığına,umursamadığına inandığım an gözüme simsiyah bir perde iniyor ve mümkünse sakinleşene kadar kimse yaklaşmasın bana moduna alıyorum hemen kendimi. Mekana girmem ile müziğin beni sarması bir oluyor. Hayatım da bir dönem hariç kırgınlığımı, üzüntümü evimde yaşayan biri hiç olmadım, dışarı atmayı felsefe edindim kendime, yoksa kendime kalırsam aynı yere saracağımı da biliyorum, kendimi daha fazla mutsuz edeceğimi de. Gözlerim Dilara'yı ararken birkaç kafanın bana döndüğünü hissetsem de umursamadan arayışıma devam ettim ve bingo Dilara barın arka tarafında bir masada oturmuş, gelen çalışana içkisini sipariş ediyor. Yaklaşarak ''Selam,hemen başladın mı?'' demem üzerine ''ben senin gelmen epey sürer diye düşünmüştüm'' diyerek, görevliye dönüp ''söylediğim içkiden iki olsun lütfen'' dedi. İçkilerimizi yudumlarken koyu sohbete dalmışız birinin Dilara'ya seslenmesi ile dikkatlerimiz o yöne kayıyor. Ben daha ne olduğunu anlamadan Dilara ve yeni gelen adının Semih olduğunu öğrendiğim vatandaş sıkı bir muhabbete girişmeleri bir oluyor. Dilara'nın okuldan arkadaşıymış, üniversiteden beri görüşmemişler, Türkiye çapında ünlü bir derginin editörü imiş falan filan belli bir süre sonra muhabbetleri ile bağlantım kopunca Yiğit'ten gelen mesaj var mı diye telefonumu kontrol ettim. Ancak sonuç yine hüsran, telefonu çantama tıkıp büyük bir yudum içkimden alınca Semih bana dönerek ''Galiba sıktık seni kusura bakma, aslında ben seni hatırlıyorum Dilara'nın ev arkadaşıydın değil mi, aynı zamanda şu rock grubunun da solisti'' demesi üzerine çok muhabbete katılmak istemediğimden kafamı sallayarak cevap verdim. Semih iyi bir çocuk olabilirdi ama fazlasıyla da meraklı bir adamdı ve özel hayatımın irdelenmesi beni fazlasıyla tedirgin etse de sorduğu sorulara nezaketen cevap verdim. Tam masadan kalkma planları kurarken biri kollarını boynuma geçirip kafasını boyun boşluğuma gömdü. Kokusu ezberime işlediğinden tedirgin olmama gerek olmadığının bilinci ile sırıttım. Yiğit ''Meleğim, seni çok özledim, ne içiyorsunuz bakalım'' diyerek sandalyeyi çekerek yanıma oturdu. Kafamı kaldırmam ile Cem'i de Dilara'ya sırnaşmış vaziyette görmem bir oldu. Yiğit ortamda ki otoritesini hissettirmek adına Semih'e dönerek ''Merhaba Yiğit Cevahir ben, siz de...?'' demesi üzerine Semih '' Merhaba Yiğit Bey, ben de Dilara'nın üniversiteden yakın arkadaşı Semih Yıldırım tanıştığımıza çok memnun oldum.'' diye cevap verdi. Yiğit kafasını sallayarak bana daha fazla sarılarak saçlarımı koklarken Cem'in Semih'i sorguya çekmeye başladığını farkettim ama çok da umursamayarak Yiğit'e dönüp ''Neredeydin ve aradığımda neden açmadın, en azından bir mesaj atabilirdin?'' deyince ben,Yiğit sırıtarak hiçbir şey demeyip dudaklarıma yapıştı. Karşılık vermemek imkansızdı, Yiğit benim zaafımdı ve bunun bilinci ile çok güzel kullanıyordu bunu. Şikayetim var mı bu durumdan tabi ki hayır! Dudaklarımızın arasına elimi koyarak ''Yiğit hiç geçiştirme beni, sana çok sinirliyim'' diye ben derdimi anlatmaya çalışsam da Yiğit bu seferde avuç içlerimi öpmeye başladı. Bunun üzerine gıdıklanmanın etkisi ile kıkırdayarak ''Yiğit dur ya'' diye ben söylenmeye devam edince dudaklarıma kısacık bir öpücük kondurup ''Elifim biraz işlerim vardı mesaj atacak bile sürem bile yoktu, kusura bakma ne olur. Buraya geldiğinizi de korumalardan öğrendim.'' diyerek içkimden yudumlamaya başladı. ''Sen fazla içmişsin bebek ve ben sana gece yapacaklarımı yapmadan sızmanı istemiyorum. '' demesi üzerine kırmızının hangi rengine dönüştüğümü bilmeden ''Sapıksın, fütursuzsun Yiğit'' deyince ben Yiğit'in dudaklarından bir kahkaha kopuverdi. Baktığım yerde ne güzel bir adamsın sen Yiğit ve benimsin diyerek lacivert gözlerine kilitledim bakışımı, ''Ooo gidelim isterseniz biz, bu ne be gözünle adamı yedin kızım'' diye Cem'in densizliği üzerine önümde ki peçeteyi ona fırlatınca masamızdan bir kahkaha kopuverdi. Zamanın nasıl geçtiğini anlamadan gece yarısı yapmıştık. Evimize gitmek için ben Yiğit'in arabasına bindim ki zaten bu kafa ile araba kullanmam söz konusu dahi olamazdı. Arabamı korumalardan birine vererek Yiğit direksiyona geçti. ''Neden yüzünde bir şeylerden huzursuz olduğunda takındığın tavır var''demesi üzerine Yiğit' e dönerek ''Bir şey yok, yoruldum galiba '' diye cevap verince ben, hadi ''Elifim ağzından laf almamı sağlayacak çok zevkli yöntemlerim de var biliyorsun ve bana şimdi şu arabanın içinde başlatmam için şans verme'' diyerek sırıtınca ''Yiğit sapıksın ya'' demem üzerine ''Hadi söyle bakalım, neden huzursuzsun'' diye üsteleyince firar etti her şey dudaklarımdan ''Kendi kendime kızdım sadece, bardan çıkınca evimize gidelim diye kendi kendime söyledim ve bu durum rahatsız etti beni.'' Dememle Yiğit'in kaşlarının çatılması bir oldu. ''Elifim, yoksa benimle gönül mü eğlendiriyorsun, beni kullanıp kullanıp bir köşeye mi atacaksın?'' diye geyiğe vurmaya başlayınca, ''Saçmalama Yiğit ya'' diye sızlanan bana ''Meleğim orası artık senin de evin ve bu şekilde hissetmen de gayet normal bende seninle bu konuyu konuşacaktım, sence evini boşaltman gerekmiyor mu artık, sanki tekrar oraya dönecekmişsin gibi hazır halde durması rahatsız ediyor beni'' demesi üzerine bu sefer kaşları çatılan bendim ''Hazır değilim henüz Yiğit, şu an için söz konusu dahi olamaz'' demem üzerine Yiğit kaşlarını çatarak dikkatini yola verdi. Yolun geri kalanı sessizlikle devam etti. Eve girmemiz ile yanıma yaklaşıp yanağımdan öpen Yiğit ''Sana iyi geceler meleğim benim biraz çalışmam gerek çalışma odasında olacağım ''diyerek arkasını dönüp uzaklaştı benden. Yigittin çizdiği sert set ile yukarıya yatak odasına nasıl girdim, duşa girip nasıl yatağa geçtim, huzursuz uykunun kollarına kendimi nasıl teslim ettim hiçbir şey hatırlamıyorum ama Yiğit'in viski kokan ve teniyle bütünleşmiş kokusunun gelmesi ve belime arkadan sarılarak kulak mememi dişlemeye başlaması ile gözlerimi açtım ''Yiğit, korkuyorum.'' deyince ben, hiçbir kası dahi yerinde oynamadan donup kalan Yiğit ''Benden mi korkuyorsun meleğim?'' demesi üzerine yüzümü Yiğit'e çevirince yüzünde ki kırgınlığı da yıkılmışlığı da görmem bir oluyor. Ben bu adama ne yapıyorum diye kendime yeterince kızınca devam ettim''Senden değil, senden sonra hissedememekten, tekrar hissizleşmekten, kaldıramam bir kez daha, ayakta kalamam senden sonra olmaz. Ben, ben sanıldığı kadar güçlü değilim'' diyerek gözlerimden süzülen yaşları silen Yiğit ''Benden sonrası yok meleğim, bunu unutma benim de senden sonram diye bir şey yok seni gördüğüm andan itibaren olmadı'' diyerek dudaklarıma yapıştı. Geceliğimi kollarımdan çekip çıkarırken kilodumdan bir yırtılma sesi geldi ama şu an umursayacağım en son şey bile değildi. Ellerimi kalçalarıma yerleştiren Yiğit, ben daha ne olduğunu anlamadan içimdeydi ve her içime girmesinde dudaklarından aynı şey döküldü ''Seni Seviyorum, meleğim'' diye varlığını üzerimde, bedenimde ruhumda baki kıldı, farketmeden, farkettirmeden. Gittikçe hızlanırken içimde kendimi daha fazla tutamadan dudaklarımda isminin firarı ile dudaklarına serbest bıraktım çığlığımı, ama o durmadı devam etti ''Bir kez daha meleğim, teslimiyet sesine yapacağımı yapmam için ihtiyacım var'' demesi üzerine bir an bile kapanmayan gözlerim kısılarak Yiğit'e bakmaya devam etti ama direncim erken kırıldı ne olduğunu anlamadan yaklaştığımı hissettim tekrardan, tırnaklarımı sırtına geçirirken yavaşladı Yiğit, içimde hareketsiz kalarak durdu şaşkınlıkla ağzımdan ''Yiğit, lütfen lütfen durma'' derken gözümden akan yaşların bile farkında olmadan hareket etmeye çalıştım ama nafile. Yiğit gözlerimin içine bakarak ''Elif, evlen benimle ben sana daha fazla zaman tanıyamayacağım, bu evete bu gece ihtiyacım var''diyerek cevabımı beklemeden yine hareket ettiriyor içimde bedenini ben yaşadığım şok ve içimde ki Yiğit'in de etkisi ile yine ne olduğunu anlamadan yaklaştım sınıra ama Yiğit bir kez daha durup ''Evlen benimle Elif?'' diye emrediyor. Dudaklarımdan firar eden hıçkırıklarım arasından ''Yiğit ben...'' dememle dudaklarıma yapışması bir oluyor. Kalçamdaki elleri beni mengeneye alarak hareketsiz bırakırken, sanki nefessiz kalmış da son ümidi benmişim gibi sanki ben gidersem ölecekmiş gibi, harmanladı dudaklarımı talan etti her bir santimimi. İçimde yine hareketlendi Yiğit ve benim hıçkırıklarım daha da artarken yumruk yaptığım ellerimi omzuna geçirdim ''Yiğit lütfen yapma, lütfen''diyerek sarsılarak ağlarken gözünü bana diken Yiğit sadece ''Evlen benimle''diye tekrarladı ''Senden nefret ediyorum,senden nefret ediyorum Yiğit'' derken daha fazla artamaz sandığım hıçkırıklarım tahammül sınırını aşarken yine yavaşlamaya başlayan Yiğit'e kollarımı boynuna sarıp kulağına fısıldıyorum ''Yiğit Cevahir Evlen benimle'' diye. O saniyeden sonra tutamadım Yiğit'i, vücudum üzerindeki tahakkümüne gönüllü teslimiyetimi vermiştim bir an pişman olmadan, hızlandı Yiğit daha daha daha fazla hızlanırken dudaklarımdan dökülen çığlık yayıldı evrene. Birkaç kez daha içime girip çıkan Yiğit şimdiye kadar duyduğum en seksi hayvani sesini çıkararak içime boşalarak üzerime yığıldı. Bir kez daha sarstı beni kapalı kutularda tuttuğum gerçek;ben Yiğit Cevahir'e artık bir bağımlıydım, Yiğit benim en büyük zaafımdı... Zorla kendisini yan tarafıma atarak kolları ile beni göğsüne çeken Yiğit'e iyice sokulup, daha fazla dayanamayan şuurumun kalp atışlarımızda ki düzensizliği ile kapattım gözlerimi. En son hissettiğim şey ise sol elimde yüzük parmağımda ki soğukluk ile gelen huzurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜCENİK
Художественная прозаBen cenaze töreni boyunca mezara bakıp belirsiz düşüncelerimde boğulurken, pek sevgili kayın validemin nasırlaşmış elleri ile boğazıma yapışıp acısını hafifletme isteği ile sıraladığı suçlamaları hissizce dinledim. "Hep senin yüzünden, oğlum senin...